Taliban yönetiminin hükümet görevlerine akraba atamalarını yasakladığı haberine çok şaşırdığımı söylemeliyim. Afganistan’ı iki yıldan beri yöneten gerici Taliban hükümetinin başta kadınlarınki olmak üzere “insan hakları” kavramıyla başının hoş olmadığı sır değil. O nedenle düpedüz bir insan hakları ihlali sayılması gereken akraba kayırmacılığına karşı tutum alması şaşırtıcı geliyor kulağa.
Ziyadesiyle yakındığımız bir konu olduğu malum. Son günlerde başta Kızılay olmak üzere kimi kamu kuruluşlarında akraba saltanatına da tanık olduk, bir kez daha. Yeni bir olgu değil tabii bu. Bizde bunun normal sayıldığını bilmeyen yok. Bir makama, mevkiye gelenin akrabasını koruması “bal tutan parmağını yalar” diyerek normalleştirilmiştir bile.
Ya Taliban ya da Metiner yanılıyor
Gerekçesinin ayrıntılarına vakıf değilim ama Taliban’ın yasaklama kararına Mehmet Metiner’in ne diyeceğini fena halde merak ediyorum. Çünkü akrabalarına torpil yaptığı iddiası gündeme geldiği sıralarda Metiner Adıyaman'da yayın yapan Mercan TV'deki bir programda “Biz inançlı insanlarız değil mi? Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur? Ayet diyor ki 'akrabalarını koru kolla' der. Değil mi" sözleriyle akraba kayırmacılığının dinen doğruluğunu vurgulamıştı. Yani Metiner Taliban’ın bile bir ayete dayandırmayıp reddettiği bir haksızlığı savunabilmiş, dahası programın sunucusu "O zaman siz bu ayet doğrultusunda mı torpil yapıyorsunuz" diye sorduğunda "Vallahi sen Allah'ın ayetine bile karşı geliyorsan ben sana ne diyeyim" yanıtını vermişti. Anlaşılıyor ki Afganistan’da bu lafı etse herhalde Taliban’ın hışmına uğrardı.
Taliban’ın devlet ya da kamu kurumlarına akraba atamalarını yasaklamasının bizim malum figürleri utandıracağını sanan var mıdır acaba? Onca eleştiriye, uyarıya, etik anımsatmalarına rağmen kılı kıpırdamayanların Taliban’ın kararından utanacağını beklemek de saflık olur. Metiner gibi böylesi bir haksızlığı ayetle savunanların çok olduğu malum.
Üç mikrop: Nepotizm, Cronyizm, Favoritizm
Özellikle 20 yıllık AKP iktidarında öncekilerle kıyaslanmayacak derecede akraba kayırmacılığına (Nepotizm) tanık olduk. Sadece bu değil tabii. Genel olarak kayırmacılıkla (Cronyism), iltimas da (Favoritism) bu dönemin en yaygın tutumlarından. Nepotizm, (İtalyanca'da yeğen anlamına gelir) aile üyelerini kayırmayı kapsar. En basit ifadeyle, birine işi iyi yaptığı için değil, kan bağından ötürü kamu hizmeti görevi verilmesi demektir. Kayırmacılık arkadaşlara, ortaklara yönelik tarafgirliği ifade eder. İltimas da malum, bir kişi ya da gruba, diğerinin aleyhine olacak şekilde haksız ayrıcalıklı muamele yapılması demek.
Bunların tümü kamu yararına zararlıdır. Bir kişiye en iyi referanslara, deneyime sahip olduğu için değil de bağlantıları nedeniyle bir görev verilmesi o kişinin kamuya sunduğu hizmeti zayıflatır en başından. Tüm bunlar gizli yapıldığından bu uygulamalar kamuda işe almada şeffaflığı da yok eder. Zararı artıran özellikler bunlar.
Bizde sorun sayılmaz
Bakın bunların hiçbirisine ciddi sorun gözüyle bakılmaz memlekette. Bizim gibi sistemlerde bunlar olmazsa olmaz kabul edilir. Hatta bunların sürdürülmesinde kültürel bir onaylama da vardır. “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” sözü başka hangi toplumda vardır bilemem. Yani bu üç mikrop siyasi hayatın kabul edilmiş gerçeği haline gelmiştir. Sadece bizde rastlanıyor da değil. Örneğin Filipinler’de Ferdinand Marcos’un başta karısı İmelda olmak üzere devlet kurumunda görev almayan akrabası yoktu neredeyse. ABD başkanlarından John F. Kennedy, kardeşi Robert'ı başsavcı olarak atamıştı. Trump’ın da kızı ile damadını önemli resmi görevlere getirdiğini biliyoruz. Ama durum o kadar rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır ki 19 ABD eyaleti yargısı nepotizme karşı sert yasalar çıkarmıştır. Yani ABD’nin kimi eyaletleri ile Taliban yönetimi “akraba kayırmacılığını” doğru bulmayarak yasaklamış.
Bizde ise böyle bir yasa yok bildiğim kadarıyla. Halimize bakar mısınız?
Taliban’ın bile gerisinde kalmış durumdayız.