İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yeni iddialarıyla gündemde… Son olarak A Haber yayınına çıkan Bakan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin her ay bazı gazetecilere maaş verdiğini iddia etti.
Konu: İBB hakkında başlatılan özel teftişti! İşte burada sözü aldı ve “Bazı gazetecilere her ay 15 bin lira, bazı gazetecilere her ay 30 bin lira maaş vermek sizi haklı çıkarmaz” dedi. Cevap, İBB Sözcüsü Murat Ongun’dan geldi: “İnşallah bu sefer ispat eder…”
Bunlar meslektaşlarım adına çok ciddi sözler! Ne kanıtlayamadığı, ne de ortaya atıp ispattan kaçındığı son iddia! Hatırlayın: “Sedat Peker’den ayda 10 bin dolar maaş alan siyasetçi var” demiş, muhalefetin tüm ısrarlı sorularına karşı bu kişiyi açıklamamış, hatta Plan ve Bütçe Komisyonu’nda vekiller birbirini tepelemişti… Hâlâ Sedat Peker’den ayda 10 bin dolar maaş alan siyasetçinin kim olduğu merak konusu... Şimdi de 15 ve 30 bin lira maaş alan gazeteciler sırada!
İddialarında “çamur at, izi kalsın” siyaseti güden, ancak hiçbirini de kanıtlayamamış bir siyasetçiye nasıl oluyor da seçmeni hâlâ bel bağlıyor, hesap sormuyor? İşte Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi CATI yöntemiyle 26 istatistiki bölgeye bağlı 27 ilde 2002 görüşme yaparak bu bağlamda bir araştırma yaptı ve İBB’ye yönelik teftişten haberdar olan seçmene şu soruyu yöneltti: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik olarak İçişleri Bakanlığı’nın başlatılan teftişle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi görüşünüzü en iyi ifade eder?”
AKP’ye oy verme eğilimindeki seçmenin yüzde 87’si, MHP’lilerin yüzde 73,5’i “İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktadır” diyerek teftişi destekledi. Muhalefet kanadında ise yüzde 50’nin üzerinde İBB’nin iktidar tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı ve yüzde 40’ın üzerinde Ekrem İmamoğlu’nun yıpratılmaya çalışıldığı görüşü ağırlık kazandı. Peki AKP ve MHP seçmeniyle muhalefet hangi saikle bu sonuca varıyor?
Yöneylem’in Araştırmalardan Sorumlu Genel Koordinatörü, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Derya Kömürcü bakın ne diyor: “Son bir yıl içinde hem AKP’nin hem de MHP’nin oy oranında kayda değer bir gerileme gözlemliyoruz. İki partinin de oyları düşüyor ve bu düşüş iki partiyi de çekirdek seçmen tabanına doğru geriletiyor. Partilerin çekirdek seçmenleri hiçbir koşul altında destekledikleri partiyi değiştirmeyeceğini ifade eden ve istikrarlı bir biçimde o partiye oy veren seçmenlerdir. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada hâlâ iktidar koalisyonuna oy verme eğilimindeki seçmen, nesnel siyasal değerlendirmelerden ziyade kendi parti aidiyetlerini ön plana çıkararak yanıt veriyor. Tabii bu noktada Türkiye’de siyasetin aşırı kutuplaşmış yapısını da göz önünde bulundurmak gerekir.”
Karşı tarafa sağırlar
Doç. Dr. Kömürcü, toplumun son birkaç yıldır özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “bizden olanlar ve olmayanlar” şeklinde ikiye bölünmüş durumda olduğunu belirtiyor ve “Öyle ki seçmenler adeta karşı tarafın argümanlarına sağır hale gelmiş durumda. Tam da bu yüzden ağırlıklı olarak kendi destekleri partinin liderinin ve siyasal elitlerinin söylemini tekrar etmeyi kendi görüşlerini açıklamaktan daha güvenli buluyorlar. Muhalefet partilerine oy verme eğilimindeki seçmen kümesi ise çok daha heterojen, çünkü iktidarın oyu çekirdek seçmene doğru geri çekilirken muhalefet yeni kazandığı oylarla zenginleşiyor, çeşitleniyor. Daha nesnel değerlendirmeler yapıyor ve iktidarın hamlelerinin gerçekte neye hizmet ettiğini daha kolay bir biçimde gözlemleyebiliyor. Aradaki fark da büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor” diyor.
Siyaset Bilimci Kömürcü’yle konuşurken, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin birçok konuda Erdoğan’dan daha çok Soylu’ya destek verdiğini hatırlatıyorum. Ancak araştırmaya göre Soylu’ya destek verme konusunda AKP seçmeni MHP seçmeninden önde. Kömürcü’ye göre bunun iki nedeni var: “Birincisi AKP seçmeninin büyük çoğunluğunun bir savunma refleksine kapılmış olması. Onlar için iktidarın devamı o kadar hayati bir mesele haline gelmiş durumda ki iktidara yönelik her türlü eleştiriye göğüs germek konusunda kararlı görünüyorlar. Bu bağlamda Süleyman Soylu, şahsından ziyade Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı İçişleri Bakanı olarak algılanıyor. Ayrıca partilerin seçmen tabanlarının görüşü ile liderin görüşü her zaman birebir örtüşmez. Yani Erdoğan, Soylu’yu savunma konusunda çeşitli çekincelere sahip olsa da seçmenler bu çekinceler üzerine derinlemesine düşünmezler. Destekledikleri partinin pozisyonu neyi gerektiriyorsa onu yerine getirme eğiliminde olurlar.”
Kömürcü MHP seçmeninin durumuna da dikkat çekiyor: “Evet MHP’nin oy oranında son seçimden bugüne çok ciddi bir erime olduğu görülüyor. Ancak bugün hâlâ MHP’ye oy verme eğiliminde olanların içinde bile bir yarılma olduğunu görüyoruz. Yani her 4 MHP seçmeninden biri bu partiyi desteklemeye devam ediyor, ama sorguladığımız pek çok konuda iktidar görüşünden farklı, hatta tam karşısındaki görüşü benimseyen bir tutum takınıyor. Soylu konusundaki farkı bu açıdan da yorumlayabiliriz.”
Ve İBB'den para alan şu gazeteciler!
İçişleri Bakanı dün akşam katıldığı TV programında bu kez İBB’nin her ay bazı gazetecilere maaş verdiğini iddia etti. Daha önce de Sedat Peker’den 10 bin dolar alan siyasetçiyi bildiğini söylemiş, tüm ısrarlara rağmen açıklamamıştı. Buna rağmen iktidar seçmeninin Soylu’ya güvendiğini söylemek mümkün mü?
Doç. Dr. Kömürcü, bunun bir güven/güvensizlik ilişkisi olduğunu düşünmüyor: “Türkiye öyle bir noktada ki, herkes önümüzdeki seçime odaklanmış durumda. Herkes tüm hamlelerinde verili durumu değil, önümüzdeki seçimde ‘beni güçlendirir mi, zayıflatır mı’ diye düşünerek hareket ediyor. İktidar cenahında da muhalefet cenahında da durum bu. Ayrıca, daha önce de ifade ettiğim gibi, kutuplaşmanın hüküm sürdüğü bir siyasal ortamda iktidar seçmeni kendi yankı odasının içinde güvenme-güvenmeme ilişkisinin ötesinde vermesi gereken yanıtı vermeyi daha doğru buluyor. Böyle olunca nesnel, akılcı değerlendirmelerin yerini duygusal ve aidiyetlerin ön planda olduğu tutumlar alıyor.”
Özetle, memlekette hakkaniyet ya da doğruyu aramak iyiden iyiye rafa kalkmış. Bir bakanın siyasi cinayetten hüküm giymiş bir mahkûma ‘abi’ deyip fotoğraf çektirdiği... Tıp öğrencisi Enes Kara içimizi yakarken binlerce yoksul çocuğun akıbetinden ürperdiğimiz… ‘bize yaptıran Allah’tır’ denen günlerden geçiyoruz…