Turkcell, Türk Telekom, Bankalararası Kart Merkezi, Erdemir ve hatta Kardemir… Bir zamanlar özel sektörün elindeyken AKP iktidarının şu veya bu yollarla yönetimine ve/veya hisselerine el koyduğu dev şirketler… Hepsinin bir gerekçesi, bir bahanesi elbette var. Tıpkı Osman Kavala’nın, Can Atalay’ın, Mücella Yapıcı’nın cezaevinde olmasını sayfalar dolusu gerekçelerinin olması gibi.
Bu yazıda bunlardan birine, Bankalararası Kart Merkezi’ne (BKM) bakalım. Bankalararası Kart Merkezi 1990 yılında bankacılık sektöründe bir ortak girişim olarak kurulmuştu. Kuruluşunda 13 kamu ve özel banka hissedar olarak yer aldı. Şirket finansal sistemin derinleşmesinde, ödeme sistemlerinin geliştirilmesinde ve finansal erişimin yaygınlaşmasında kayda değer rol oynadı. Birbirleriyle kıyasıya rekabet halinde olan bankalar BKM’de dikkat çekici bir işbirliği ortaya koydular. BKM takastan tahsilata, finansal teknolojilerin geliştirilmesine kadar geniş bir alanda yenilikçi adımlara öncülük etti. Mobil ve temassız ödemeler, dijital zeka uygulamaları, finansal teknoloji ekosisteminin kurulmasına yönelik girişimler gibi başlıklarda önemli yenilikler yaptı.
AKP iktidarı BKM’yi gözüne kestirmişti. 2019 yılında Elektronik Para Kuruluşları Kanununun 8 Maddesine bir fıkra eklendi. Bu fıkrayla Merkez Bankası’na “Ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerinin kesintisiz işletimini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip kurulmuş ve kurulacak sistem işleticilerine hissedar olabilme” yetkisi verilmişti. Merkez Bankası’nın bu yetkiyi neden aldığı kısa süre anlaşıldı. 30 Nisan 2020 tarihinde gerçekleşen BMK Genel Kurul Toplantısı’nda Merkez Bankası BKM’nin yüzde 51 hissesine sahip hakim ortağı haline geldi.
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Emrah Şener bir açıklama yaparak, “Bu karar, ödeme sistemleri ve finansal teknolojilere uyumu güçlendirmek ve bu dönüşümü yönlendirmek amaçlıdır. Ülkemizin ödemeler alanında küresel bir referans noktası olma hedefi doğrultusunda yol haritamızı hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi. İyi de bankaların yönetimindeyken BKM’nin başarıyla yaptığı zaten bu değil miydi?
Bankacılık sektörünün yöneticileriyle konuştum, kamuya geçtikten sonra BKM’nin faaliyetlerinden memnun olup olmadıklarını sordum. Bankaların yönetimindeyken, müşteri talepleri, teknolojik ihtiyaçlar ve risk yönetimi gibi temel unsurları dikkate alarak titiz bir eleme ve önceliklendirme mekanizması oluşturan BKM’de Merkez Bankası’nın yönetimi devralmasından sonra süreçlerin ciddi biçimde aksamaya başladığını duydum.
BKM ile ilgili asıl eleştiriler ise kadrolaşma konusunda yoğunlaşıyor. BKM’nin geçen otuz yılda elde ettiği başarıların arkasında çok deneyimli üst düzey kadroların bulunduğunu belirten bankacılık kaynakları, Merkez Bankası yönetimi aldıktan sonra işlerin değiştiğini kaydediyor.
Merkez Bankası yönetimi devraldıktan sonra BKM’nin başına Merkez Bankası çalışanı Mehmet Zahid Samancıoğlu atandı. Ama Samancıoğlu bu görevde çok fazla kalamadı ve birkaç ay sonra yerini şu anki Genel Müdür Baran Aytaş’a bıraktı.
Genel Müdür Baran Aytaş çalışma hayatına 2010 yılında başlamış, 2017 yılında Merkez Bankasına katılmış bir isim. Yöneticilik tecrübesi yok denecek kadar az. Özyeğin Üniversitesi’ndeki eğitim döneminde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Emrah Şener’in öğrencisi olduğu söyleniyor.
BKM’nin Yönetim kuruluna ise Merkez Bankası’nın dört üyesi girdi. Bunların biri Merkez Bankası Emisyon Genel Müdürü, diğeri Merkez Bankası hukuk biriminde genel müdür yardımcısıydı. Daha sonra Merkez Bankası İnsan Kaynakları Müdürü de onlara katıldı. Teknoloji geliştiren, finansal teknolojilerde dünyanın referans noktası olma iddiasındaki bir kurum için ilginç tercihler…
“Bankalar BKM’deki atamalara itiraz etmediğine göre size ne oluyor?” denebilir. Bankacılık kaynaklarından her yönetim ve kadro değişikliğinin aslında itiraz konusu olduğunu ama hem şartlar hem de yüzde 51 hisseye sahip Merkez Bankasının gücü nedeniyle sonuç alınamadığını öğrendim. BKM’ye dair eleştiriler bunlarla sınırlı değil. Hoş olmayan bazı iddiaların da sıkça dile getirildiğini söylemek lazım. Bunlardan bir kısmının önümüzdeki günlerde kamuoyu gündemine gelmesi, hatta yargıya intikal etmesi şaşırtıcı olmaz.
BKM yeni Türkiye Ekonomi Modelinin somut bir örneği: Otuz yıl boyunca istikrarlı bir başarı trendi yakalamış bankacılık sektörünün ortak girişimi BKM paydaşlarla doğru düzgün müzakere edilmeden ani bir kararla kamunun yönetimine geçti. Tıpkı Turkcell’deki, tıpkı diğerlerindeki gibi…