Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Türkiye’nin rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeye başladığı söyledi.
Ekonomik krizden şikayet eden vatandaşa ve muhalefete de şöyle seslendi:
“İşte onların asıl derdi, asıl karamsarlık sebebi rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçiyor olmamızdır. Karamsarlar bu yüzden karamsar. Eskisi gibi rant ekonomisi olmadığı için artık para kazanmak için üretmek zorunda kaldıklarından dolayı karamsarlar.”
Şimdi bu sözün neresinden tutalım?
Türkiye rant ekonomisinden üretim ekonomisine şimdi geçiyorsa demek ki bu iktidar 20 yıldır rant ekonomisiyle iş yapmış?
Eğer üretim ekonomisine geçmek çözüm ise aklınız 20 yıldır neredeydi diye sormak gerekir.
Sanki ülkeyi 20 yıldır muhalefet yönetiyormuş, bu sürede hep rant ekonomisi düzeni kurmuş da AK Parti iktidara gelince bu politikayı terk edip üretim ekonomisine geçmiş!
Oysa bu ülkede yaşayan herkes biliyor ki Türkiye’de rant ekonomisini yerleştiren AK Parti’dir.
Her ekonomik değere “bundan nasıl bir rant yaratırım ve nasıl payımı alırım” diye bakan AK Parti iktidarıdır.
Türkiye’de temel ihtiyaç maddelerinin üretimini kamuda sonlandırıp kamu fabrikalarını ve işletmelerini satan da AK Parti iktidarıdır.
Şeker ve kağıt fabrikalarını satıp yerlerine inşaat yaptırıp rant yaratan ve bu rantı bölüşen de bu iktidardır.
Türkiye’yi şeker ve buğday ithal hale getiren iktidarın ekonomi politikasıdır. Şekeri de buğdayı da kendine yeten Türkiye’yi dışarıya muhtaç hale getirip arkasından “üretim ekonomisine geçiyoruz” diye açıklama yapmanın gerçeğe dayanan bir yönü yoktur.
Bakanın ifadesindeki gerçek Türkiye’nin 20 yıldır rant ekonomisiyle yönetiliyor olmasıdır.
Bugünkü ekonomik krizin nedeni de bu politikadır.
Kamusal üretimi sıfırlamanın yanı sıra ısrarla izlenen yanlış faiz ve kur politikasını Türkiye’de enflasyonu patlatmış ve işçiler, memurlar, emekliler için asgari düzeyde bile yaşamı sürdürmek çok zorlaşmıştır.
Temel ürünlerin fiyatlarındaki artış yüzde 300’lerle, 400’lerle ifade ediliyor. Her şeyin fiyatı 4-5 kat arttı. Ancak ücretler aynı düzeyde artmadı. Bu çarpıklık halkı yoksullaştırdı.
Orta kesim de artık geçinemez hale geldi.
Asgari ücretle ve emekli maaşıyla hayatı sürdürmek olanaksızlaştı.
Büyük bir müjde olarak sunulan asgari ücretin 5 bin 500 liraya çıkarılması çok yetersiz bir artıştır.
Asgari ücretin saptandığı masada gururla oturan TÜRK-İŞ’in bile hesabına göre açlık sınırı 6 bin 391 liradır. Asgari ücret ise 5 bin 500 lira olarak belirlendi. O masada TÜRK-İŞ Başkanı’nın memnuniyet belirteceği yerde itiraz etmesi gerekmiyor mu?
Prof. Dr. Aziz Çelik’in hesaplamalarına göre; asgari ücretin Mayıs 2022 itibariyle enflasyon karşısındaki aylık kaybı 1.515 TL. Yapılan zam 1.247 TL. Kayıp bile karşılanmadı! Açık sınırı 6.391 TL. Bekar bir işçinin yaşam maliyeti 8.313 TL. Net asgari ücret 5.500 TL.
Çaya yüzde 100, yumurtaya 82, süte yüzde 161, kıymaya yüzde 100, şekere yüzde 67 zam geldi. Asgari ücrete enflasyon kadar bile zam yapılmadı.
Bakan Nebati enflasyonun ne zaman düşeceği konusunda sürekli tarih değiştiriyor.
İktidarın “Türk modeli” diye övündüğü “düşük faiz-yüksek kur” politikasıyla enflasyon önce Nisan-Mayıs 2022 gibi düşecekti, düşmedi.
Sonra yaz aylarında “Haziran-Temmuz gibi düşer” denildi, düşmedi.
Şimdi de Bakan Nebati “Aralık 2022’de düşer Cumhurbaşkanı’na söz verdim” diyor.
Enflasyon söz vermekle düşse Nisan-Mayıs aylarında düşerdi.
Maalesef enflasyon söz vermekle düşmüyor!