Soldaki genç Sefter Taş, sağdaki de Fethi Şahin..
Öldürüldüklerinde, üstelik yakılarak vahşice / alçakça katledildiklerinde Sefter 23, Fethi 26 yaşındaydı.
Bu fotoğraflarını, hemen ardından da katliamın videosunu izlediğimizde adlarını bile bilmiyorduk aslında. Çok sonra öğrenecek, kısa süre sonra da unutup gidecektik.
İsmail Saymaz, bu iki gencin ölüm fermanını veren IŞİD "kadısı" ile ilgili skandal durumu yazıncaya kadar.
* * *
Tarih, 22 Aralık 2016. O akşam internete bir video düştü. Videoda, işte bu, hayatının henüz başındaki iki gencin "infazı" vardı. Filmde olsa gözlerinizi kapatacağınız görüntülerdendi.
Oysa film değil, gerçeğin en korkunç haliyle karşı karşıyaydınız. IŞİD militanları tarafından kafes içine konmuş gençler, ayaklarından başlayarak yakılıyordu. İçlerinden birinin iç çeker gibi, son söz gibi "anne" dediği duyuluyordu. IŞİD katilleri ise hiçbir inanca sığmayacak bu dehşeti sloganlarla kutluyordu.
Biliyorum, okurken bile fena oldunuz. Hele bir de izlemek... O anlara tanık olmak... Kelimelerle tarifi yoktu.
Kendi adıma söyleyeyim; videoyu kapatmak istiyordum. Dayanılacak gibi değildi çünkü. Ne var ki bir yandan da, izlemenin / hatırlamanın / hatırlatmanın o zavallı gençlere son bir görev olduğunu düşünüyordum.
Benim izlemeye tahammül edemediğim vahşeti, onlar yaşamıştı. Ölümün en erken / en korkunç biçimiyle, işkenceyle katledilmişlerdi. Üstlerinde TSK üniformasıyla...
* * *
Tahmin edebilirsiniz. Video parça tesirli bomba gibiydi. Çok kısa süre sonra "tesiri" de görüldü! İnternet "nedense" yavaşlayıverdi. Yetmedi, Facebook, Twitter, YouTube ve hatta Ekşi Sözlük'e erişim engellendi.
Açıklama mı?
Elbette yoktu.
Günler sonra, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş konuşuncaya kadar. Kurtulmuş aslında açıklama yapmıyordu. Görüntüleri servis etmiş olanlara -onlar her kimse- ateş püskürüyordu: "Bu konuda TSK ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından teyit edilmiş bir bilgi yok. Hal böyleyken sosyal medya sorumsuzca yayın yapılacak bir yer değildir. Bazı arkadaşlar ayaklarını denk alsın."
İki askerin IŞİD tarafından yakılarak öldürüldüğü teyid edilmemişti. Evet. Peki yalanlanmış mıydı? Hayır!
Yanıt neredeyse 1 yıl sonra "dolaylı" biçimde verildi. 9 Ekim 2017 günü, Sefter Taş'ın ailesine "oğullarının şehit olduğu" bildirildi.
Aileye oğullarının nerede ve "nasıl" şehit olduğu anlatılmış mıydı, bilinmiyor. Ancak daha önceki ve sonraki yüzlerce örneği hatırlayıp akıl yürütebiliriz: Oğulları, bir "terör örgütü" tarafından vatanını savunurken şehit olmuştur. Ve artık cennette huzur içindedir. Ağlayıp yas tutmak onun ruhunu inciteceği için, gözyaşlarının da soruların da yeri yoktur!
* * *
Fark ettiniz elbette. Fethi Şahin'den söz etmedim. Henüz!
Zira, onun öyküsü acıyı katlıyor.
Sefter'in ailesi, oğullarının şehit olmasıyla "avunabilirken", Fethi'nin ailesi bundan mahrum bırakılıyor. Dahası, Fethi IŞİD elemanı olmakla suçlanıyor.
Bu "masalı" gündeme getirenlerin başında Aydınlık Gazetesi geliyor. Gazeteye göre, IŞİD "her nedense" Fethi'ye TSK üniforması giydirmiş! Fethi de kendisini bekleyen korkunç akıbeti bile bile "jandarma istihbarat elemanıyım" diye yalan söyleyip TSK'ya operasyon çekmiş!
Aydınlık, yanlış bilgi almıştır diyelim.. Gazeteye birileri, böyle bir masalı yutturmayı başarmış diyelim..
Ya Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş..
Ya Erdoğan..
Ya bakanlar...
Hani ahirete inanıyorsunuz ya! Hani kul hakkından, günahtan falan dem vurmadan gün geçirmiyorsunuz, alnınız da secdeden kalkmıyor ya!
Tarifi olmayacak bir vahşetin, yakılarak ölümün "kendi bekanız için" örtbas edilmesini nasıl içinize sindirdiniz? Sindiriyorsunuz?
* * *
Neden girdiniz Suriye'ye?
Onlarca gencin kanı üzerinden yürüyen siyaset şimdi "normalleşecek" öyle mi?
Üstelik..
İsmail Saymaz yazdı da öğrendik. Bu iki evladın katli için fetva veren alçak, ortalarda dolaşırmış!
İsmail Saymaz yazdı da sonuç alabildik. O alçak NİHAYET tutuklandı.
Ey iktidarcılar..Cumhurbaşkanınızdan bakanınıza, sözcünüzden iletişim müdürlerinize..
Türkiye'den, ailelerden özür dilemenizi bekliyoruz.
Bir de, Fethi Şahin'e itibarının iade edilmesini, ailesinin başlarını yerden kaldıracak bir açıklamayla şehitlik ünvanı verilmesini.
Bu geçmişteki günahınızı temizlemez belki, ama hiç değilse Türkiye'nin gerçekleri öğrenmesini sağlar.