Beni ekranda ya da yazılarımda izleyenler, Ahmet Hakan, Nagehan Alçı, Hilal Kaplan, (ve hatırlamadan olmaz) Mahmut Övür gibi isimlere "takıntılı" olduğumu düşüneceklerdir.
Haksız da sayılmazlar.
Onlara ve daha pek çok Saray kalemine takıntılıyım.
İtiraf edeyim, büyük ölçüde hayranlıktan (galiba biraz da kıskançlıktan) kaynaklanıyor bu takıntı.
Bende olmayıp onlarda olan nedir? Her dem gözde olmayı nasıl başarıyorlar? Dünü dünde bırakıp şimşek hızıyla bugüne uyum sağlayabilmelerinin sırrı nedir?
* * *
Başlıktaki ifadenin sahibi mesela; TRT Yönetim Kurulu'na "ATANMASIYLA" bir kez daha dikkatimizi çekmeyi başaran Hilal Kaplan.
2010 Ağustos'unda bir kehanette bulunmuştu: "En geç 2011'de PKK silah bırakacak. Şuraya yazıyorum, ahan da yazdım. Amin."
20 yıl sonrası için öngörüde bulunmanın kimseye bir zararı yoktur! 20 yılda kim öle kim kala..
Ama altı ay sonrası için bir öngörüde bulunuyorsanız, hele etkili bir köşe yazarıysanız, iş ciddiye biner.
Üstüne, böyle bir iddiayı ahan da yazdıktan sonra, yetinmeyip "SARI-KIRMIZI-YEŞİL SARI-KIRMIZI YEŞİL SARI-KIRMIZI-YEŞİL.." diye tweet atıyorsanız.. Bugün insanı "terör örgütü üyeliğinden içeri attıracak" bu mesajla cümle aleme "çözüm sürecinde mutlu son" müjdesi veriyorsanız..
Ama çok değil, üç beş yıl sonra bu mesajları unutup terör örgütüne lanetler yağdırıyorsanız..
Ya da ne bileyim, (yukarıda adı geçenler ve daha niceleri gibi) Fethullah Gülen'i övmelere doyamazken, bugün "bir numaralı düşman" ilan edebiliyorsanız..
TARAF'ta yazarken "Ahmet Altan bizim gözümüzün bebeği.. Allah onu alçakların şerrinden muhafaza etsin, her daim" deyip.. Sonra "darbenin mimarlarından biri" muamelesine en azından susarak destek veriyorsanız..
Gelin de bu kıvraklığı kıskanmayın.
* * *
Bendeniz de ahan da buraya yazıyorum: Gün gelir devran dönerse Hilal Kaplan (ve yukarıda adı geçenlerle daha fazlası) demokrasi havarisi, hatta sosyalist / feminist falan olabilir. Yine gözdeler arasında yer alabilir. Yeni iktidarın yanında konuşlanabilir.
Neden olmasın!
Vaktiyle Fethullah Gülen'e neredeyse aşkla bağlı olup, gerçekleri anlatmaya çalışan beni / bizleri Silivri ile tehdit edenler.. Bugün ona hakaret yağdırmakta yarışıyor ve (yine) gerçekleri anlatmaya çalışan beni / bizleri Silivri ile tehdit ediyorlar..
Belli ki sorun bizde. Bir noktaya mıhlanıp kalıyoruz. Esnek değiliz, akıllı değiliz.
Bir CHP milletvekili kendileri iktidara gelince benim / bizlerin yine muhalif kalmaya devam edeceğini.. Bu nedenle, onların döneminde de bana / bize yer olmayacağını söylemişti.
Bunu bir "iltifat" gibi dile getirmişti!!
Ya da, esnek ve akıllı olmadığım için ben iltifat sanmıştım!!
Ne bileyim!
* * *
Hemen her gün siyasetin o boğucu labirentinde dolaştığım için yazılarımı da siyaset ağırlıklı bekleyenler olacaktır.
Siyasetten sıkılmayanlar için birkaç KEHANET de ben sıralayayım bari:
* Erdoğan'ın sıkışmışlığı artık gözle görülür, elle tutulur hale geldi. AKP milletvekillerinin (elbette isimlerinin verilmemesi kaydıyla) gazetecilere, köşe yazarlarına içerdeki sıkıntıları, neredeyse ayrıntılarıyla anlatmaları dikkat çekiyor. Şikayetlerin odağında MHP'nin olması da Saray adına alarm zilleri çaldırıyor.
* İçerde dışarda, ekonomide diplomaside deniz bitti ya! Erdoğan iktidar yelkenini yeniden rüzgarla doldurabilmek için ABD'ye güveniyor. ABD'nin gönlünü çelmeye çalışıyor! Bu nedenle -yine önünü arkasını düşünmeden- bu kez Afganistan kumarını oynuyor. Ancak çözüm sürecinde ya da Gülen ile ilişkilerde olduğu gibi gemisinin karaya oturması sürpriz olmaz. Taliban'ın tutumunu, yaşanması kuvvetle muhtemel sorunları kontrol ettiği medya sayesinde bir süre gizleyebilir ama gün gelir medyası bile yanlışların üstüne örtemez. Hele, Afgan göçmenler kafileler halinde Türkiye'ye gelmeye devam ettikçe...
* ABD ile "yakın" ilişkilerin iktidarı götüreceği yerlerden biri de İsrail olacak. Medyasının "Bölgede barışı sağlayan büyük lider" kampanyasıyla takdim edeceği Erdoğan'ın İsrail ataklarını, Türkiye - İsrail yakınlaşmasını daha çok konuşup tartışacağız!
* Ve medyaya dair bir kehanet. Önümüzdeki aylarda Saray yanlısı bazı gazetelerin kapandığına tanık olursanız şaşırmayın. "Etkisi" olmadığı için varlığının önemi kalmayan gazeteler / televizyonlar sahneden çekilecek, kalanlar küçülme politikasına mecbur kalacak. Onca cezaya, baskıya rağmen büyümesini ve etkisini engelleyemedikleri bağımsız medya.. En başta da Halk TV.. Daha da öne çıkacak. İktidar seçime doğru daha da sertleşip üzerimizdeki baskıyı daha da artıracak. Ama boyun eğdiremeyecek.
AHAN DA BURAYA YAZIYORUM!