Dün Türkiye Varlık Fonu’nun Türk Telekom'un yüzde 55’ini 1.65 milyar dolara satın aldığı açıklandı. Bunun ne kadar absürt bir haber olduğunu anlayabilmek için Türkiye’de doğup büyüyüp 2005’den önce başka bir ülkeye yerleşmiş, memleketin gündemini takip etmeyen birini hayal edelim. Onu arayıp bu haberi versek şu tepkiyi alırdık herhalde: “Türk Telekom zaten devletin değil miydi!”
Türk Telekom 2005’e kadar Türkiye’nin en önemli kamu şirketlerinden biriydi. 2005'te özelleştirildi. Lübnanlı Hariri Ailesi, Türk bankalarından kullandığı krediyle Türk Telekom'u satın aldı. Şirketi boşaltıp kredileri ödemeden kaçtı. Türk Telekom bankalara geçti. Onlar da yine devlete satıyor!
Hayali kahramanımızın Türkiye’yi terk ettiği 2005 yılına geri dönelim. Türk Telekom o yıl özelleştirildi. Lübnanlı Hariri Ailesi’nin şirketi Oger Telecom, özelleştirme ihalesine girerek Türk Telekom’un yüzde 55’ini 6.5 milyar dolara satın aldı.
Oger 2006’da 1.6 milyar dolarlık ödeme yaptıktan sonra kalan taksitler için 2007 yılında bankalardan 4 milyar dolardan fazla kredi kullandı. Lübnan bankalarından mı? Hayır, Türk bankalarından.
“Niye kendi parasıyla ödeme yapmadı? Türk Telekom’dan para kazanamadı mı?” diye sorabilirsiniz. Tabii ki kazandı. Oger, 2005’ten itibaren Türk Telekom’dan 5.7 milyar dolar kâr payı aldı. Bu parayla Türk Telekom altyapısına yatırım yapmak veya bankalara borcunu ödemek yerine evine götürdü. Türk Telekom yeterli yatırım yapmadığı için Türkiye’nin fiber internet altyapısı gelişemedi. Bugün Türkiye’nin fiber optik kablo uzunluğu Afrika ülkelerinin bile getirisinde…
2013’ten itibaren borçlarını ödemekte zorlanan Hariri bu yıl Türk bankalarından 4.5 milyar dolar daha kredi aldı. Karşılığında Türk Telekom hisselerini rehin verdi.
Bankalar neden Hariri’den başka mal varlıklarıyla ilgili teminat istemek yerine Türk Telekom hisseleriyle yetindi? Kredinin bütün yükü neden yakın zamana kadar devlete ait olan (Ve devletin azınlık hissedarı olsa da ortaklığını sürdürdüğü) şirkete yüklendi? Bilmiyoruz. (Ama tahmin ediyoruz. Bugün olduğu gibi o dönemde de Türk Telekom’un yönetim kurulunda iktidar partisinin temsilcileri vardı.)
2013’te aldığı kredi de kâr etmedi ve Hariri’nin şirketi Oger Grubu bir süre sonra iflas bayrağını çekti. Akbank’ın 1.5 milyar doları, Garanti Bankası’nın 1 milyar doları, İş Bankası’nın 500 milyon doları batayazdı. (Bu krediler “yüzdürüldüğü” için öyle diyorum.)
Alacaklı bankalar mecburen 2018’de Türk Telekom’a el koydular. Levent Yapılandırma Yönetimi adlı bir şirket kurup Türk Telekom’u yönetmeye başladılar. Ama telekomculuğa istekli olmadıkları daha baştan belliydi. Bir yıl geçmeden Türk Telekom’u satması için uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley’e yetki verdiler.
Olmadı, Türk Telekom’da azınlık hissedarı olduğu halde altın hisse ile suyun başını tutan AKP iktidarıyla (İktidar partisi devletle özdeşleştiğine göre) kimse ortaklık yapmak istemedi.
Ama bankalar pes etmedi, çıkmayan candan umut tükenmezdi. Hele Türkiye gibi bir ülkede.
Ve nihayet geçen yıl şirkete aranan taliplinin bulunduğu duyuldu. Türk Telekom devlete satılacaktı.
Ve geldik düne. Dün Türkiye Varlık Fonu’nun Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi için 1.6 milyar dolar ödediğini öğrendik. İşin ilginç yanı, Türkiye Varlık Fonu’nun da Türk Telekom hisselerini satın almak için bankalardan yaklaşık 1.6 milyar dolar kredi kullanacak olması…
Böylece yazının başındaki soruya geri dönüyoruz: Türk Telekom zaten devletin değil miydi? Evet öyleydi. Özelleştirdik, şimdi yine devletleştiriyoruz.
Türkiye Varlık Fonu, Türk Telekom’u ne yapacak? İster misiniz, yandaş şirketlerden biri kamu bankalarından aldığı krediyle Türk Telekom’a talip olsun?
Saçmalığın bu kadarı, “Godot’yu Beklerken” adlı eseriyle asbürt edebiyatın şahikasını yaratmış olan Samuel Beckett'in bile aklına gelmezdi…