Petrol ve doğalgaz ağırlıklı küresel uluslararası enerji aktörlerini bir araya getiren düşünce kuruluşlarından İstanbul merkezli Bosphorus Energy Club’ın Kurucu Başkanı Mehmet Öğütçü ile Orta Doğu’da değişen dengeleri konuşuyoruz.
Elbette asıl konumuz küresel jeopolitik tasarımda belirginleşen Amerika/Çin çatışmasında Türkiye’nin alacağı pozisyon…
Bosphorus Energy Club’ı; Londra’da, Doha ve Shangay’da da kuran Öğütçü, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Ekonomik İşbirliği ve Geliştirme Örgütü (OECD) gibi uluslararası kurumlarda yönetim kademelerinde yer almanın yanı sıra; İngiliz petrol şirketi British Petrol (BP) ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY)’nden ilk petrol lisansı alan Londra Borsası’na kayıtlı Türk şirketi Genel Enerji’nin de yönetim kurullarında görev yaptı.
Türkiye açısından son günlerin en sıcak konusu, Irak Federal Cumhuriyeti ile süren doğalgaz anlaşmaları…
* * *
Irak’ın, Türkiye aleyhine IKBY ile 2014-2018 döneminde yaptığı doğalgaz ticaretinde “ikili anlaşmalara” aykırı davrandığı gerekçesi ile Paris’teki Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne açtığı dava sonuçlandı.
Açılan 5 davadan 1’ini kaybeden Türkiye, Irak’a 1.4 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul etti.
Aynı mahkemenin verdiği kararlar çerçevesinde, Irak da Türkiye’ye 600 milyon dolar tazminat ödeyecek.
Davanın 2018-2023 yıllarını kapsayan bölümü ile ise henüz sonuçlanmadı.
Öğütçü bu davayla ilgili temas kurduğu Tahkim kararında imzası bulunan bir hukukçudan aldığı bilgiyi paylaşıyor:
“Bu karar 2022 Temmuz’unda alınmıştı. Taraflar arasında müzakere sürdü ve 23 Mart’ta Irak tarafı kararı Reuters haber ajansı vasıtasıyla dünya kamuoyuna duyurdu. Bu kararın ilanından iki gün sonra Türkiye, Ceyhan boru hattını kapadı. Günlük 70 bin varil Musul-Kerkük sahasından, kalanı IKBY sahasından çıkan toplan 450 bin varil petrolü taşıyan 2. boru hattı Türk şirketi BOTAŞ ve Irak Enerji şirketi SOMO ortaklığında inşa edilmişti. Dünyada günlük 100 milyon varil petrol ticareti oluyor. Bunun 450 bin varili yani yüzde 0.5’ini Ceyhan’dan yapılan ticaret oluşturuyor. Büyük bölümü İsrail’e gidiyor. Türkiye 1.4 milyar dolar tazminatı IKYB ile mahsuplaşmak istiyor. Ayrıca Kürt Bölgesi’nde faaliyetlerini sürdüren Türk şirketlerinin haklarının korunmasını güvence altına alınmasını talep ediyor.”
* * *
Bölgedeki enerji şirketlerine 6 milyar dolar borcu olan IKBY’nin ekonomik olarak her geçen gün zora girdiğini belirten Öğütçü bir hatırlatmada bulunuyor:
“1.4 milyar dolar IKBY’nin 2 aylık petrol geliri. Anlaşmanın üzerinden 23 gün geçti ve halen Irak’la pazarlık masasında oturan Türkiye boru hattını açmadı. ”
Tahkim kararı ertesinde Irak Bağdat yönetimi ve IKBY ile yapılan ön anlaşma sonrası, Türkiye’ye gelecek petrol miktarı Kürt bölgesinden akışın artmasıyla birlikte günlük 1 milyar varile çıkabilir.
Tahkim kararının açıklanmasından iki-üç gün önce hava başkaydı…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, konuk Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’yi Ankara’da ağırlıyordu.
İkilinin temasını değerlendiren Öğütçü, Çin’in “Kuşak-Yol” projesine benzer bir açılımla Basra’dan Türkiye’ye yapılacak demiryolu ve karayolu yatırımının gündeme geldiği ifade ediyor.
* * *
Öğütçü dünyada değişen küresel dengelerin bir resmini çiziyor:
“Küresel güç olarak ABD ve Çin iki ana oyuncu. ABD ve Avrupa, ‘Çin hasım ülkedir’ kararı verdi. Rusya, Çin’in kucağına iteklendi. Batı sürekli ipleri geriyor. Tedarik zincirleri, kur savaşları sürüyor. Üçüncü dünya savaşı klasik savaş olamayacaksa, bu haliyle başladı bile. Gerilimler ne zaman artar, herkes buna bakıyor.”
Öğütçü küresel jeopolitikte son günlerde yaşanan iki önemli gelişmeye işaret ediyor.
Bunlardan ilki; İran ile Suudi Arabistan arasında uzun yıllardır süren gerginlik iki ülkenin Pekin’de imzaladığı anlaşma ile son buluyor.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Çinli mevkidaşları Çin Gang'ın arabuluculuğunda biraraya geldi.
2016 yılında Riyad, aralarında Şii bir din adamının olduğu 47 kişiyi “terör suçlamasıyla” idam etmesiyle Tahran ile çatışmalı bir sürece girmişti.
7 yıllık aradan sonra iki ülke karşılıklı diplomatik temsilcilik açacak.
Öğütçü’ye “Suudi Arabistan ile ABD’nin arası niye açıldı?” diye sorduğumda “Amerikan’ın güvenilir ortak olmadığını gördüler” yanıtını veriyor.
Örnek de Ankara’daki Suudi Büyükelçiliği’nde öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı karşısında Amerika’nın Riyad Kraliyet ailesine karşı aldığı tutumu gösteriyor.
Yeni denklemden beklentiler…
Çin’e yaklaşan Rusya ve Suudi Arabistan dünya petrol fiyatlarını kontrol altına alabilir.
Rusya, Batı’da kaybettiği karbon kaynakları pazarını Hindistan’ın da aralarında olduğu büyüyen Asya pazarlarına yönlendirebilir.
* * *
ABD-Çin ekseninde ikinci stratejik adım Amerika’dan geldi.
Amerika, Yahudi lobisinin çalışmalarıyla 2020 yılında İsrail, BAE ve Bahreyn arasında imzalanan “Abraham Accords” anlaşmasının sınırlarını genişletiyor.
Fas, Ürdün, Mısır, Azerbaycan ve Sudan’ı yanlarına alıyorlar.
BM Zirvesi Birleşmiş Milletler 74'üncü Genel Kurul görüşmeleri için geçtiğimiz Eylül ayında ABD'ye giden Erdoğan da, New York’ta “Yahudi Topluluğu Çatı Kuruluşu” temsilcileri ve Başkanı Ronald Lauder ile başbaşa bir görüşme gerçekleştirmişti.
* * *
Türkiye’nin sınırında hem Suriye’de, hem de Irak’ta yerleşik Kürt toplumu ile komşu olduğuna dikkat çeken Öğütçü’nün önerisi şöyle:
“Türkiye, Suriye ve Irak’ın merkezi yönetimleriyle anlaşmalı. Irak’ta bu yola girildi, Suriye ile ilgili girişimler var. Kürt bölgelerinde kazan/kazan ilkesi etrafında inisiyatif almalı. Savaşarak sonuç alınamadığı görülmeli. Bölgenin siyasi, ekonomik taraflarının desteğiyle sonuç alınabilir. Aksi halde Türkiye’nin yarattığı boşluğu Rusya ve ABD başta olmak üzere başka güçler doldurur.”
* * *
Öğütçü geçtiğimiz hafta içinde Amerika ve Avrupa’dan finans, enerji ve siyasi alanda karar vericilere etki eden aktörlerle düzenlediği uluslararası video konferansta, Türkiye’nin “kader seçiminin” de sorulduğunu söylüyor.
Öğütçü 2000-2003 yılları arasında Ankara’da görev yapan ABD Büyükelçisi Robert Pearson’un “Türkiye’ye stratejik ve uzun vadeli ortak olarak bakıyoruz.” cümlesiyle söze başladığını belirtiyor.
“Uzun vadeli” diye başlayan bir yaklaşımı açmak gerekiyor!
Konu açılınca Pearson, Erdoğan’ın siyasal vizyonunu İran yanlısı olarak yorumluyor. Muhalefetin ise ABD-Çin ekseninde şekillenen yeni Orta Doğu denkleminde tarafını belli etmediği eleştirisini dile getiriyor.
Avrupalı bir katılımcı Erdoğan’ın seçimi kazanması halinde Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin söz konusu olmayacağını, tarafların ilişkisinin Gümrük Birliği müzakereleri ve göç politikaları ile çerçeveleneceğini anlatıyor.
Pearson’un altı çizilmesi gereken cümlesi ne o ne bu; “Önce temiz bir seçim olmalı” cümlesi…
Demokratik katılımın yüksek olduğu bir seçim, yalnızca Türkiye’yi değil Orta Doğu denklemini de etkileyecek.
Not: Halk TV’de 16 Nisan’da yayımlanan “İş Çayı” programımda Öğütçü’nün paylaştığı görüşlerden yararlandım.