“Kötü kader diye bir şey yoktur, 21. yüzyıl vardır,” der Jose Saramogo. “Kötü futbol yoktur, savunma futbolu vardır” diye çevrilebilir Türk futboluna. Mesela Aykut Kocaman vardır sonuç alır ama o sonucu alırken kendi taraftarları bile homurdanır. Oysa Aykut Kocaman o sonucu almasa, adı da öyle yüksek perdeden okunmayacaktır gazete sayfalarında. Güzel oyun diyenlerin ne derin çelişkisi? Şenol Güneş hep güzel oynatsa ama Trabzonspor’un peşine Bursaspor ile o puanları toplayamasa, şampiyonluğun eşinğinden dönmese, Beşiktaş’ın başına gelir miydi? Demek ki günün sonunda kriterimiz sonuç getiren oyun. Güzel oyun hep ikinci planda... Erol Bulut da sonuç getirmeye çalışan idealist bir teknik adam. Fenerbahçe gibi vitrin bir takımdan “başarısız” etiketiyle gönderilmiş ve yeniden “başarılı” olabilmesi için puan ya da puanlar alması lazım. Bunun da en kestirme yolu, özellikle rakibin kağıt üzerinde senden iyiyse savunma yapmak. İlk 45 boyunca öyle yaptı Erol Hoca. Belki “güzel” olanı değil ama “doğru” olanı yaptı. Sergen Hoca da kurt taktisyenliğini gösterip, henüz 15 dakika geçmeden Ghezzal’ı çağırdı yanına; “Kanatta çakılı oynama. Merkeze gel. Bunlar bizi hücuma çıkarmamak için kanatları sıkı kapatıyor. Merkezden delebiliriz...” diye fısıldadı. Bunu dedikten saniyeler sonra Ghezzal’ın merkeze geldiği bir atakta gole yaklaştı Beşiktaş. Ancak olmadı. İlk 45 boyunca Beşiktaş aradı, Antep kapattı. Bu kör dövüşü içinde bireysel hata gelmediği sürece gol de zor gelirdi. Nitekim o gol gelmedi. İlk yarı başladığı gibi bitti.
Maçın temposu hep yavaş seyretti
İkinci yarıda sprinter N’Koudou yerine Larin vardı sahada. Antep, kenarları sıkı sıkıya kapamıştı ve kimseye toplu ya da topsuz koşu imkanı vermiyordu. Larin’in Kenan Karaman ile sahada aynı anda varlığı kafa karıştırıcı olabilirdi. Nitekim Larin, her Beşiktaş atağında kanattan çok merkeze koşu attı. Bu durum, ev sahibi takımın kafasını biraz karıştırdı ancak karşılamada sabit 5’li kalan bir savunma hattı için çok da büyük problem değildi. Beşiktaş’ın bekleri rakip yarı alanın son metrelerine kadar geliyor, dönen toplar için orada kalıyordu. Buna karşın Gazişehir’den somut bir kontra tehdidi gelmiyor ya da gelemiyor gibiydi. Bu da maçın temposunun hep yavaş seyretmesine neden oldu.
Sonra bir anda N’Sakala topsuz alanda yere yığıldı. Gözümüzde çok kötü anlar canlandı. Neyse ki o ambulansla götürüldükten çok kısa süre sonra bilincinin açık olduğu, nefes alabildiği haberi geldi de rahatladık.
Maçın son anlardında Beşiktaş, topuyla tüfeğiyle gol aradı ancak Gazişehir oyun anlayışından taviz vermedi. Gözünü budaktan sakınmadı. Sertlikse sertlik, koşuysa koşu... Bekledi, kontra aradı, Beşiktaş’a alan vermedi. Bu reaksiyonsuzluk hali de maçı giderek gerdi. Yeni transferler Mitchy ve Alex, N’Sakala’nın talihsiz anlarının şokuyla sahaya zaten yarım konsantrasyon ile ayak bastılar.
Erol Bulut Beşiktaş'ı durdurdu, puanı kaptı
Maçın sonuna eklenen 10 dakikalık uzatmaya rağmen tempo yükselmedi. Sertlik zaman zaman artsa da oyuncular arasında büyük gerilimler olmadı. Herkes işini en iyi şekilde yapmaya odaklandı. Sonuç olarak Erol Bulut, Beşiktaş’ı durdurdu, puanı kaptı. Bu puanın da içinde olduğu toplayacağı bir sezonluk puanlar sayesinde adı belki önümüzdeki yıl için daha yüksek bütçeli takımlarla anılacak. Oyuna değil skora odaklandığımız sürece de Erol Hoca’lar daha iyi yerlere gelmek için güzel oyuna değil, sonuca ağırlık verecek. Ve bu oyuna dair istediğimiz hiç bir şey, bizim istediğimiz gibi olmayacak... Buna rağmen Süper Lig izleyen herkese selam olsun. Sahi, şampiyon kim olur?