Türk siyaseti bir alt-üst oluş yaşıyor. Köklü bir değişimin içindeyiz. Elbette bu tarz büyük ve derin dönüşümler bir gecede olmuyor. Bir süreç işi.
Her şey 14 Mayıs seçimine endeksliydi. Partiler ve liderlerin performansı ve kararları yeni dönemi belirleyecekti. Muhalefet başaramadı. İşte bunun etkileri görülüyor. Kazanılacak seçimi kaybetmenin sancısı..
CHP lider ve yönetim değişimini 4/5 Kasım kurultayında gerçekleştirdi. Ama süreç bitmiş değil. Partinin yön ve yörüngesi adaylıklar netleşince belli olacak, 31 Mart’ta sonuca göre kesinleşecek. Özgür Özel siyaset dili ve muhalefet pratiğini yeniledi. Ama bunun parti kadrolarına ve felsefesine yansıyıp yansımayacağı adaylar tamamen açıklanınca belli olacak. Tercih kriterlerine bakacağız.
İktidar, söz konusu dönüşüme seçimden hemen sonra uyum gösterdi. Kabinedeki tercihler, ekonomi yönetimindeki seçimler, dış politikadaki söylem ve uygulamalar toplumdaki değişim talebini karşılama çabasının arayışı. Diyebilirim ki; Erdoğan ‘bir dönemin bittiğini’ en iyi gören siyasi. Mayıs’ta partisinin oylarındaki düşüşün ne anlama geldiğini biliyor. Trendi görüyor.
Sonraki döneme hazırlıyor partisini, ailesini…Kendisinden sonrasına.
Alt-Üst oluş sürecinin en çok sarstığı partilerden birisi İYİ Parti. Savrulma işte o travmanın etkisi. Seçim sonrası süreç orada tamamlanacak. Bir devir kapanacak.
Babacan-Davutoğlu-Uysal 14 Mayıs öncesine göre sesleri az çıkıyor, görünürlükleri ve etkileri de sınırlı.
İdeolojisi güçlü, köklü partiler kendi yol ve çizgilerinde yola devam ediyorlar. MHP ve Saadet gibi partiler teşkilat sadakati sayesinde seçim sonuçlarından dolayı savrulma yaşamıyorlar.
Hali hazırda dünyada ve Türkiye'de millliyetçi bir rüzgar esiyor. Siyaseti milliyetçiler domine etmeye başladı. Tuğrul Türkeş ne demişti hatırlayınız: “Milliyetçi partilerin birleştiği bir dönem geliyor.”
Bu açıdan dikkatle izlenmesi gereken Zafer Partisi olacak. Zamanın ruhu bağlamında gelecek siyaseti açısından Özdağ’ı da iyi takip etmekte yarar var.
İstanbul’u alan…
Ankara’da sürpriz beklemiyorum. “Mansur Yavaş modeli” bir belediye başkanı, ‘Mansur Yavaş tipi’ bir siyasetçi profili yerleşti. Seçimi de kazanır, gelecekte de güçlü biçimde var olur. Bir gün uzun uzun ayrıca analiz ederiz. Ama şu kadarını şimdiden ifade edeyim; İmamoğlu ve Yavaş bütün halka seslenen siyasetçi profilindeler. Partili kimliği ve aidiyetinin çok ötesindeler. Toplumun herhangi bir kesimini dışlamadan, herkese yönelik söylem geliştiriyorlar. Ve halkın değer yargılarını sarsmıyorlar. Erdoğan’dan farklı bir çizgi bu. Yavaş-İmamoğlu kapsayıcılığını ülkemiz için çok değerli buluyorum.
İstanbul için bir not daha:
İmamoğlu’nun karşısına büyük bir cephe kuruldu. Cumhur İttifakı dışında İYİ, Zafer, Memleket, YRP, DEM… Bunun bir iktidar stratejisi olduğunu düşünüyorum. Milliyetçi/Muhafazakar bir blok. Kürt milliyetçileri dahil. Leyla Zana'nın 8 yıl aradan sonra konuşması tesadüf mü? Sistem ve onun aktörleri İmamoğlu’ndan çok çekiniyor. Bu seçimi Ekrem Bey'in kazanmasının siyasetin geleceğinde ne anlama geldiğini biliyorlar ve bunu önlemeye çalışıyorlar: İşi zor. Ama ya başarırsa? Tüm bu koşullara rağmen İmamoğlu kazanırsa? Bu kez tek başına. İstanbul’u 3. kez alırsa ne olur?