Olimpiyat kelimesi doğaldır ki akla ilk spor faaliyetlerini getiriyor. Oysa ben size tiyatroya ait bir olimpiyattan bahsedeceğim. Pandemiyle birlikte kesintiye uğrasa da bu yıl onuncusu düzenlenen Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Macaristan’ının başkenti Budapeşte’de gerçekleşti. Ve bu büyük şölenin final projesinde Türkiye mükemmel bir performans gösterdi.
İlk olarak Tiyatro Olimpiyatları fikri ünlü Yunan tiyatro yönetmeni Theodorus Terzopoulos tarafından 1994 yılında ortaya atıldı. Ve bir yıl sonra hayata geçti. O zamandan günümüze dünyanın önde gelen tiyatrolarının en iyi performanslarını sergiledikleri büyük bir etkinliğe dönüştü. Bu projenin kurucusu arasında kimler yok ki Japonya’dan Tadashi Suzuki, Amerika’dan Robert Wilson, Almanya’dan Heiner Müller Antunes Filho Brezilya’dan, Yuri Lyubimov Rusya’dan, Tony Harrison İngiltere’den ve Nuria Espert İspanya’dan say say bitmez. Tiyatro Olimpiyatlarına ‘‘Milenyum'a Geçiş’’ projesi olarak bakıldı.
Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları’nın ilki 1995 yılında, küresel tiyatronun beşiği olan Yunanistan’ın Delphi şehrinde gerçekleştirildi ve teması ‘‘Trajedi Sanatı’’ idi. Tiyatro Olimpiyatlarının arkasındaki ana fikir, tiyatro hakkında genellikle farklı ve hatta birbirine zıt görüşlere sahip olan çeşitli tiyatro okullarını bir araya getirmek ve tiyatro sanatçıları arasında kültürlerarası ağ oluşturmayı teşvik etmekti. Hala bu anlayışta devam eden ve kurumsallaşan bir yapı.
1999'da Japonya'da yapılan ve iki ay süren ikinci olimpiyat için belirlenen tema ise ‘‘Umut Yaratmak’’ olmuştu. 2001 yılında 3. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Rusya'da yapıldı. İki ayı aşkın bir döneme yayılan şenlik bu kez ‘‘Halkın Tiyatrosu’’ teması üzerine odaklanıyordu.
Ve dördüncüsü ise 2006 yılında İstanbul’da gerçekleşti. Olimpiyatların fikri lideri Terzopoulos, Türkiye ve Yunanistan'dan sanatçıların rol aldığı, bilinen en eski tiyatro oyunlarından biri olan ‘‘Persler’’ i sahneye koydu ve ‘‘Sınırların Ötesi’’ ni tematik isim olarak belirledi. İstanbul’da gerçekleşen olimpiyatlarda o yıl, doğumunun 100. yılında Samuel Beckett ve ölümünün 75. yılında Lorca, oyunlarıyla anıldı ve 15. İstanbul Tiyatro Festivaliyle birlikte ilerleyen olimpiyatlar 22 gün süresince seyircisini mutlu etti.
2019 Tiyatro Olimpiyatları’nın ise farklı bir özelliği vardı çünkü tarihinde ilk kez aynı anda iki ülkede, iki şehir oyunlara ev sahipliği yapmıştı; Rusya'da St. Petersburg ve Japonya'da Toga.
Sonra araya pandemi girdi ve bir süre ara verilen Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları profesyonel komitesi Macaristan'a 10. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları'na ev sahipliği yapma hakkını verdi. Böylece Macar tiyatro yaşamının ve Madách Uluslararası Tiyatro Buluşması'nın (MITEM) uluslararası alanda tanınmasına aracılık etmiş olacaktı. Geçtiğimiz Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan çok uzun soluklu bu olimpiyat 2023 içinde gerçekleşmiş oldu. Türkiye adına çok onur verici bir performans da bu projedeydi. İşte şimdi size asıl bunun hikayesini anlatmak istiyorum. Yazımın sonunda projenin içindeki isimlerden biri olan, dramaturg Prof. Dr. M. Melih Korukçu ile yaptığımız sohbeti aktaracağım. Ama önce biraz daha konuya hâkim olabilmeniz için bilgiler paylaşmamda sakınca yok sanırım.
Organizasyon yöneticilerinden Valery Fokin pandemi sırasında verdiği röportajında; ‘‘Her Olimpiyatın bir sloganı vardır. 2023'ün mottosu ne olacak henüz bilinmiyor. Çılgın bir dünyada yaşıyoruz ve o yıl bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. 2023'teki etkinliğin adı ne olabilir? Bilmiyoruz. Her şey olabilir. Şimdi çözebiliriz ama değişebilir. Şimdilik umarım hayatta oluruz, sağlıklı oluruz ve dünya gelişir. Attila Vidnyánszky kesinlikle mesajı verecek ve mükemmel olacak. Ayrıca eminim ki Rusya’daki Olimpiyatlar gibi bu etkinlik de Macaristan'da öyle bir şekilde düzenlenecek ki performanslar sadece Budapeşte'de değil kırsala da ulaşacak Olimpiyatlardan tüm ülke etkilenirse büyük bir etkinlik olur.’’ demişti. Öyle de oldu. Sadece tüm araştırmalarıma rağmen bu senenin tematik ismini bulamadım.
Olimpiyatlar sırasında çok sayıda oyun izleme şansına sahip seyircilerin yanı sıra çeşitli ülkelerden seçilen okullar da final projesi için Macaristan’ının yolunu tuttular. Bu yıl on farklı ülkeden üniversitenin yer aldığı organizasyona Türkiye’den İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Drama ve Oyunculuk Bölümü davet edildi. Budapeşte Tiyatro ve Film Sanatları Üniversitesi’nin davetlisi olarak Macaristan’da düzenlenen Uluslararası 10. Tiyatro Olimpiyatları’nda öğrenciler ve eğitimciler inanılmaz bir süreç yaşadılar.
2023 yüz yılların kutlamalarına denk geliyor sanırım; Türkiye için özel bir öneme sahip 100. yıl projelerini heyecanla beklerken, Macaristan’ın ünlü yazarı İmre Madach'ın da 200. doğum yıldönümüydü. Bu kapsamda Budapeşte Tiyatro ve Film Sanatları Üniversitesi tarafından yazarın en önemli eseri olan ‘‘İnsanın Trajedisi’’ adlı oyunu çerçevesinde Madach Projesi düzenlediler. Yazar, aristokrat, şair, avukat ve politikacı Madach bu oyunu 1861 de yayınladı.
İnsanın Trajedisi Macar edebiyatının en önemli eserlerinden biri kabul edilmektedir. Yaklaşık 4000 satır uzunluğunda bir şiirdir. Yönetmenliğini Attila Vidnynszky'nin üstlendiği “The Tragedy of Man” adlı oyun hem uluslararası hem de Macar tiyatro öğrencilerinin katılımıyla 23 Haziran 2023’te görkemli bir prömiyer gerçekleştirdi. Prömiyer için başlangıçta planlanan Thlia Theatre oyunun gücünün sahne ve seyirci kapasitesi olarak gerisinde kalınca oyun Budapeşte’de Obudai Adası’nda eski bir gemi fabrikasında sergilendi. Bu heyecan veren dev projenin her adımını ve detaylarını sohbetimizde okumanızı isterim. Muhteşem fotoğraflar da yedi saatlik gerçek bir tiyatro maratonun gözünüzde canlanmasına biraz da olsa yardım edecektir.
Drama ve Oyunculuk Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Birkiye’nin yönetmenliğini üstlendiği oyunun dramaturgisini Prof. Dr. M. Melih Korukçu, koreografisini Prof. Dr. Tuğçe Tuna, oyunun müziklerini Öğr. Gör. Atilla Gündoğdu, ışık tasarımını Cem Yılmazer, dekor ve kostüm tasarımını Şirin Dağtekin Yenen, maske tasarımını Ayten Öğütçü, oyunun asistanlığını ise Öğr. Gör. Gülşah Fırıncıoğlu yaptı. Mehmet Birkiye, Türkiye’nin çok önemli ve başarılı yönetmenlerinden biridir. Ödülleriyle, ürettikleriyle, yetiştirdikleriyle Türkiye’nin şansıdır. Kurucusu olduğu bölümün öğrencileriyle yaptığı bu projenin Madach’da parlamış olması tabi ki sürpriz değildi.
Sohbetin sonun adı sıkça geçecek olan dahi yönetmen Attila Vidnyánszky’nin biyografisini ekledim. Başarıların ya da birçok yerin aynı anda hocası, yöneticisi olmanın liyakatten geçtiğini hatırlayalım istedim.
Bu kadar uzun soluklu bir projeden yorgun argın dönen ve öğrencilerinin final ödevlerini hararetle değerlendirirken ricamı geri çevirmeyen sevgili Melih’e ve projede emeği geçen tüm hocalarıma ve oyuncu arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler.
-Bu yıl onuncusu Budapeşte’de gerçekleşen Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları’na Türkiye’den İstanbul Aydın Üniversitesi Tiyatro Bölümü katıldı. Bu projeye nasıl seçildiniz?
-Bu projeye dört kıtadan ve on ülkeden üniversite öğrencileri davet edildi. Seçilen ülkelerin drama ve oyunculuk bölümü öğrencileri bu olimpiyat içerisinde yazar Madach’ın 200. doğum günü için hazırlanmış alt bir proje için çalıştılar. Projenin artistik direktörlüğünü yönetmen Attila Vidnyánszky yaptı. Öncesinde onunla birlikte çalışan büyük bir ekibin titiz elemeleri sonrasında davet edilecek üniversiteler belli oluyor. Üslup birliği birinci önceliklerden olabilir. Polonya, Yunanistan, Mısır, Fransa, İngiltere, Kanada, Gürcistan… çok sayıda ülkeden bu seçimler yapılıyor. Olimpiyatlar üç ay sürüyor, Madach projesi final çalışması olarak yapıldı. İnsanın trajedisi her okulun yaptığı işlerin yedi saatlik bir gösterimi haline geldi ve olimpiyatların kapanış eseri olarak sergilendi.
-İnsanın Trajedisi Macar tiyatrosu için oldukça önemli bir eser. İçeriğinden ve yazarından bahsedebilir misin?
-İnsanın Trajedisi yazarın en önemli eseri bizim ülkemizde çok bilinmemekle birlikte aslında Goethe’nin Faust’uyla ve çeşitli kült metinlerle kıyaslandığında Avrupa’da bilinirliği olan bir metin. Yaklaşık 4000 dizelik bir dramatik şiir aslında. Dönemin biçimsel özellikleri taşıyan, ana karakterleri de Âdem, Havva ve Lucifer’in olduğu teatral örgüde oluşturulmuş dramatik bir metin. Bildiğim kadarıyla Macaristan’da orta öğretimde okunması zorunlu bir metin. İnsanın dünya üzerindeki yolculuğunu anlatıyor. Tek tanrılı dinlerin hikayeleriyle başlıyor, Âdem ve Havva’nın yaradılışı, cennetten kovulması, ardından insanlığın dünya üzerindeki tarihsel gelişimi bir ana izlek olarak takip ediyor.
Yazar bu olimpiyatlar için de Macar kültür yaşamı için de önemli. Daha önce bu çalışma filme de çekilmiş. Tabi dramatik ve uzun bir şiir olduğu için hayli zorlayıcı bir metin. O şiirsel dil nedeniyle kimi zaman çeviri zorlukları yaşandığını söylemek mümkün. Bu diğer ülkelerin yönetmenleriyle yaptığımız toplantıların da ortak konusuydu. Her ülke şiirden ödün vermemek adına çevirilerde dramatik yapıyı bozmaktan endişe etmişlerdi. Belki Macar dili için çok daha şiirsel olan yanı tüm ekiplerin en zorlandığı kısım olarak hafızalarımızda kaldı.
-Türkiye olarak İstanbul’da geçen ‘‘Konstantinopolis’’ bölümünü çalıştınız. Ekip olarak nasıl bir hazırlık yaptınız? Oyunun çıkması ne kadar zamanınızı aldı?
-Oyunda toplam 15 epizot var, ilk 3 epizotta Macar tiyatro okulunun öğrencileri yer aldı, Mısır’dan gelen okul Mısır’da geçen kısmı, Yunanistan’dan gelen okul Atina’da geçen epizotu, Milano’dan gelen bir okul Roma’da geçen bölümü, Konstantinapol’de geçen kısmı da İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri tamamladı.
Metinde İstanbul’da geçen bölüm Profesör Mehmet Birkiye’nin rejisi ile aşağı yukarı 4 aylık bir süreçte hazırlandı. Metin çok zor olmasına rağmen çok titiz bir dramaturji çalışması yaptık. Bu kısmıyla ben ilgilendim. Çünkü metinde bize tandık olmayan Hristiyanlığa ilişkin kavramları da içerdiği için kültürel bir alt yapı oluşturabilmek adına hem yazarı tanımak hem o dönemin ruhunu yansıtışını anlamak adına çok ciddi bir araştırma süreciyle başladık işe.
Mehmet Birkiye’nin sahneleme için oluşturduğu bir takım reji izleklerini takip ettik. Bunlardan bir tanesi aşık geleneği, bir diğeri İstanbul’un aslında artık kültürel olarak ulaştığı nokta, aslında bunu söylerken kastettiğim alt kültürler tarafından istila edilen bir kültüre dönüşmesi. Oyunun 7. Bölümünde İstanbul Haçlılar tarafından yağmalanıyor, yani İstanbul Bizans’ken Haçlı orduları tarafından yağmalanışını izliyoruz. Reji önermesinin çekirdeklerinden biri ‘‘Hangi İstanbul ve nasıl bir İstanbul?’’ Bu nedenle çok güzel besteler yapıldı, oyunumuza özel müzikler yapıldı. Okulumuzda dersler veren Atilla Gündoğdu tarafından bestelenen şarkılara, bir Yunan kilise koro şarkısı ve bir gazel de eklendi. Koreografimiz de çok beğenildi, Tuğçe Tuna yaptı. Böyle bir ekipten oldukça seyredilesi bir yapı ortaya çıktı. Davet edilen okullar içinde en çok beğenilen ilk üçte bizim epizot yer aldı. Yunanistan grubunun parçası olağanüstüydü, Gürcistan ekibi de dans tiyatrosu formunda hazırlanmıştı ve çok beğenildi. Türk tiyatrosunda çok başarılı projeler yapan Mehmet hocamızın yaptığı reji neredeyse hiçbir değişikliğe uğramadan 7 saatlik eserin içinde yerini aldı. Bu bizim için tüm ekip olarak onurlandırıldığımız ve en mutlu olduğumuz anlardan biriydi.
-Farklı dilde ve reji anlayışıyla ortaya konulan bölümlerin bir araya getirilmesi ve 7 saatlik gerçek bir maratonu andıran oyunun yönetmeni hakkında ne söylemek istersin?
-Metin aşamasında daha zor bir proje olduğunu söylemek mümkün 15 epizottan yedincisi yani Konstantinapol’de geçen bölüm İstanbul Aydın Üniversitesi tarafından hazırlandı. Proje şöyle gerçekleştirildi aslında birkaç günlük bir prova sürecinin ardından her bölümün yetkili hocası kendi bölüm tanıtımını yaptı, ardından o bölümün sahnelemesi izlendi. Böylece bir gün içerisinde 15 bölüm ardada sunulmuş ve sahnelenmiş oldu. Oranın artistik direktörü ve çok önemli bir tiyatro yönetmeni olan Atilla Bey bütün bu bölümlerin öğrencilerini prova sürecine aldı. 10-14 günlük prova süreciyle bütün bu bölümleri birbirine entegre etti.
Tüm okullar ellerinden geleni yapmıştılar. Atilla Bey’in bir dahi olduğunu vurgulamak isterim. Muazzam kalabalık bir oyuncu kadrosu ve farklı reji anlayışlarını bir araya getirdi. Kendisi Macar ulusal tiyatrosunun yıllardır baş direktörü, Macar ulusal Madach Tiyatro Festivali’nin ve Tiyatro Olimpiyatları’nın artistik direktörü. Ayrıca Budapeşte’de bulunan Tiyatro ve Film Üniversitesini de mütevelli heyet başkanı.
-İşin bütçesini kim finanse etti? Çünkü kalabalık bir ekip olarak, 3 haftaya yakın Budapeşte’de kaldınız diye biliyorum, sıkı bir finansman gereken proje olsa gerek.
-Tiyatro Olimpiyatları Avrupa Birliği ve Macar Hükümeti’nin fonlarıyla desteklenen bir proje. Okulumuzdaki çalışma dönemindeki kısmında da kendi üniversitemizden ciddi bir maddi destek aldık. Toplam 27 kişi İstanbul’dan gittik. 1 aya yakın orada kaldık. Diğer ülkelerden ortalama bu sayılarda katılım oldu. Kültürel bir etkinliğe bu kadar büyük bir finansal destek sağlamak medeni dünyanın önemli göstergelerinden bir tanesi.
-Öğrencilerin bu deneyimi hayat boyu unutamayacaklarından eminim, peki bu organizasyonda başarıyla yer almak sizlere eğitimciler ve profesyoneller olarak nasıl bir vizyon kazandırdı? İleriye yönelik siz de nasıl ışıklar yandı?
-Öğrencilerimiz çok zorlu bir süreçte çalıştılar, günlerce yorulmaksızın hem saatlerce prova yaptılar hem dünyadaki diğer okul öğrencileriyle etkileşime girdiler, kültürel olarak bu etkileşim hayatları boyu onlara yol arkadaşlığı yapacak diye düşünüyorum. Okulları devam ederken hem öğrenciler hem öğretim görevlileri ek mesai yaptılar. Diğer tiyatro okullarıyla çok ciddi Erasmus anlaşmaları yaptık. Hem öğrenci hem öğretim görevlisi bağlamında. Mesela İtalya, Yunanistan, Gürcistan ve Macaristan ile imzalar attık. Ayrıştırmanın yoğun yaşandığı çağımızda bu düzeyde birleştirici bir etki olması çok kıymetliydi.
-Sizin Madach Projeniz dışında 3 ay süren bu olimpiyatta başka neler yapıldı? Halkın ilgisi nasıldı?
-Bu olimpiyatlara Suziki’den Gobel’e çok önemli yönetmenlerin geldiğini biliyoruz. 3 aya yayılan bu sürede Macar seyircisi çok büyük tiyatro gruplarını ve yönetmenlerini seyretme şansına sahip oldular. Biz de orada olduğumuz sürede çok güzel işler seyrettik. Mesela bir tanesi Tibet Operasıydı. Orada kaldığımız 1 aylık süre içinde gözlemlediğimiz Budapeşte’de tiyatroya ilgi çok yüksek.
-Türkiye’nin bu projede en çok beğenilen bölüm olduğunu duydum. Emeği geçen herkesi gönülden tebrik ediyorum. Dilerim önümüzdeki sezon en azından sizin üretiminizi izleme şansımız olur. Eklemek istediğin notlar var mıdır?
-Kendi üniversitemiz adına bu projedeki performansımız zamanın gerisinde olmayan, güncel oyunculuk tekniklerini yakalamış bir tiyatro bölümü olduğumuzu doğrulamış olduk. Verdiğimiz eğitimin aslında ne kadar çağın ruhunu yakalayan bir eğitim olduğunu görmemizi sağladı.
ATTİLA VİDNYÁNSZKY
Macar tiyatro ve opera yönetmeni, öğretmen. 1964 yılında Berehove'de (Ukrayna) doğdu.
Uzhhorod Devlet Üniversitesi'nden Macar edebiyatı ve dil bilimi bölümünden mezun oldu (1985). İki yıl edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı. 1992 yılında Kiev'deki Karpenko-Kary Devlet Tiyatro ve Sinema Akademisi'nden tiyatro yönetmenliği bölümünden mezun oldu.
1993 yılında Berehove'de kendi şirketi Gyula Illyés Macar Ulusal Tiyatrosu'nu kurdu ve halen ana yönetmenliğini yapıyor.
2004 yılında Macaristan Devlet Opera Binası'na Baş Direktör olarak atandı. 2006- 2013 yıllarında Debrecen'deki Csokonai Ulusal Tiyatrosu'nun direktörlüğünü yaptı.
2013 yılından itibaren Ulusal Tiyatro Genel Müdürlüğü görevini yürütmektedir. 2014 yılında Ulusal Tiyatro'nun MITEM festivalini (Madách Uluslararası Tiyatro Buluşması) kurdu.
2023 yılından bu yana Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Komitesi üyesi ve 2023 Budapeşte Tiyatro Olimpiyatları Sanat Yönetmeni olarak görev yapmaktadır.
Ayrıca Kiev'deki Ulusal Akademik Tiyatro'da (Leszya Ukrayinka Tiyatrosu), St Petersburg'daki Alexandrinsky Tiyatrosu'nda ve Macaristan Devlet Opera Binası'nda yönetmenlik yapmıştır.
Performansları Stockholm'den Moskova ve Tiflis'e, Strasbourg'dan Nancy ve Kiev'e kadar Avrupa'yı gezdi.
Ukrayna'nın Liyakat Sanatçısı (2002), Meyerhold Ödülü (2009, Moskova) ve Kossuth Ödülü (2011) dahil olmak üzere birçok ödül aldı.
Filmleri arasında Liberté 56, Geyiğe Dönüşen Çocuk sayılabilir.
Kiev'deki Karpenko-Kary Devlet Tiyatro ve Sinema Akademisi'nde ve Kaposvár Üniversitesi'nde oyunculuk dersleri verdi. 2020'den beri Budapeşte'deki Tiyatro ve Film Üniversitesi'nde yönetmenlik sınıfının ustasıdır.
2005'ten beri Macar Sanat Akademisi'nin üyesidir. 2008'de Macar Tiyatro Derneği'nin kurucu ortağıdır ve o zamandan beri de başkanıdır. 2010-2013 yılları arasında İnsan Kaynakları Bakanlığı bünyesinde Tiyatro Sanatları Komisyonu Başkanlığı da yaptı. 2020 yılından bu yana Budapeşte Tiyatro ve Film Üniversitesi'ni işleten vakfın Yönetim Kurulu Başkanı'dır.