Türk edebiyatında aralarındaki ilişki hep tartışılan iki şair; Yahya Kemal ve Nazım Hikmet. Nazım Hikmet henüz genç bir öğrenciyken, Yahya Kemal onun hocası olmuştu. Ancak öğretmen-öğrenci ilişkisi, Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın Yahya Kemal ile arasında duygusal bir yakınlık doğması sebebiyle hep gölgede kalmıştır. Nazım Hikmet’in bir gün Yahya Kemal’e “Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz” notunu iletmesi üzerine Yahya Kemal ve Celile Hanım ilişkisi son bulur. Nazım Hikmet’in açlık grevi sırasında Celile Hanım ve Yahya Kemal’in karşılaşma sahnesi ise edebiyat tarihinin en hüsranla dolu hikayesine döner.
Nazım, hocası Yahya Kemal’in ölümü üzerine duyguğu üzüntüyü, o dönem eşi olan Münevver Hanım’a yazdığı bu mektupta dile getiriiyor. İşte ilk defa gün yüzüne çıkan o mektup.
TELGRAF ÇEKECEK ADRESİM YOK
“Canım karıcığım. Dün gece radyoda dinledim: Yahya Kemal ölmüş. Büyük şair. Hocalarımdandı da, hem de çok şey öğrendiğim hocalardan. 73 yaşındaymış. Bir hayli zaman uyuyamadım. Yahya Kemal gençliğimdi biraz da. Büyük şair, usta. Telgraf çekeyim dedim… Kime? Ne tuhaf şey ne garip hâldeyim, Yahya Kemal’in ölümünden duyduğum acıyı, halkıma bildirmek için telgraf çekecek adresim yok. İşte böyle. Hava bu sabah açtı. Günlük güneşlik. Senaryoya başlıyacağım. Kafam bomboş, yüreğim keder dolu ağzına kadar, böyle bir ruh hâliyle senaryo yazmağa başlamak nasıl olacak bilmiyorum, ama başkaca çarem de yok, çalışmak lâzım, yaşamak için değil, unutmak için, dalıp dalıp gitmemek için, düşünmemek için kötü kötü. İşte böyle gülüm. Kusura bakma, senden uzaklık, sensizlik başta, muhacirlik, hattâ benimkisi gibi kardeş evinde de olsa, sevdiğim, inandığım bir dünyada da olsa, yazdımdı ya, ölümden beter. İşte böyle, ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır. Rahmet Yolları Kesti’nin Fıransızcasını aldım. Hasretle.
Nâzım”