İyilikle Kötülüğün Savaşına Tekrar Hoş Geldiniz

Star Wars geri dönüyor! Serinin 18 Aralık’ta vizyona girecek 7. filmi “Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor” için dünya nefesini tuttu. Filmin dünyaca ünlü iki yıldızı Andy Serkis ve Gwendoline Christie ise HT Pazar’a konuştu.Işın...

Star Wars geri dönüyor! Serinin 18 Aralık’ta vizyona girecek 7. filmi “Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor” için dünya nefesini tuttu. Filmin dünyaca ünlü iki yıldızı Andy Serkis ve Gwendoline Christie ise HT Pazar’a konuştu.

Işın kılıcı geri dönüyor, Jedi’lar tekrar aramızda (mı?). 1977’de başlayan, “Yıldız Savaşları” serisinin 18 Aralık’ta vizyona gelecek olan 7’nci filmi “Güç Uyanıyor”a dair beklenti büyük ama kafalarda çok soru işareti var. Gözler, yönetmen J.J. Abrams’ın üzerinde. Serinin yüz milyonları bulan hayran kitlesi şu sıralar heyecandan deliriyor! Fragmanlar uzun uzadıya analiz ediliyor. İlk dikkat çekenler, daha önce rastlamadığımız ışın kılıçları (teknoloji Star Wars’a da uğramış!), pek tabii bitmeyen kuşak çatışması ve ölümünü 32 yıl önce, doğumunuysa 2005 yılında izlediğimiz Darth Vader’a selam çakan Kylo Ren: “Başladığın işi bitireceğim!”

İpuçlarına rağmen filmle birlikte cevabını öğreneceğimiz soru da çok. Jedi’ların akıbeti, Rey’in Prenses Leia’nın kızı olup olmadığı, serinin 8. ve 9. filmlerine nasıl göndermeler yapılacağı gizemini koruyor. Şimdi milyonların aklında 2 büyük soru var: “İlk kez perdede görmeyeceğimiz Darth Vader’ın mirası kime kalacak?”; “Karanlık taraf çok daha büyük bir güçle mi uyanıyor?”... 18 Aralık’tan önce size yanıt veremem ama benim sorularıma cevap verenler oldu; sıkı durun, bu filmde ilk kez çok seksi bir kadın “Stormtrooper” bizi bekler. İşte o kadın, Gwendoline Christie ve Gollum’dan Kong’a girmediği kılık kalmayan ve ilk teaser’ı seslendirmesi bile olay olan Andy Serkis ile “Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor”u konuştuk, heyecan vericiydi.

'REY, LEİA'NIN MİRASÇISI'

Biraz da Daisy Ridley’nin oynadığı Rey’den ve sizin onun antitezi gibi duran, dengeleyici rolünüzden bahsedelim.

Yıldız Savaşları’nın güçlü kadın karakter geleneğini sürdürmesini de, Prenses Leia’nın mirasının Daisy Ridley’in canlandırdığı Rey’le yaşamasını da çok heyecan verici buluyorum. O iyi olanın gücünü gösterirken, Kaptan Phasma tam karşıda duruyor. Kaptan Phasma, insan doğasının karanlık tarafını seçen ve sadece kendine faydalı olanın peşinden giden bir karakter. Bu da bana heyecan veriyor.

J.J. Abrams’la çalışmak nasıldı?

“Uzay Yolu”nu sinemada defalarca usanmadan izlemiş biri olarak bir hayalim daha gerçekleşti. J.J. Abrams’ın yorumunda bambaşka bir şey var; aynı şeyi Yıldız Savaşları’nda da yapıyor. Günümüz dünyasına nüktedan yaklaşıyor ama asla ağır ve sıkıcı mesajlarla değil; eğlenceli ve gerçekçi bir biçimde yapıyor bunu. Bir de oyuncuların potansiyelini sonuna kadar ortaya çıkaran bir yönetmen, olağanüstü. Yıldız Savaşları’nın geri döneceğini duyduğum an filmde olmak için resmen yalvardım! Bunda J.J. Abrams’ın işin içinde olduğunu bilmemin de payı var. Müthiş nazik, şevk dolu, akıllı ve bilgili bir adamdan söz ediyorum. Beyni çok hızlı çalışıyor, hayal gücü çok geniş ve sürekli hareket ediyor; yetişemiyorsunuz. Özgür ruhlu olmasına rağmen asla baskı yapmadan, rahatça çalışmanıza izin veriyor.

J.J. Abrams tercihi çok tartışıldı. Sizi nasıl hazırladı?

İlk günden tutkusunun bulaşıcı olduğunu fark ettim. Ne istersem yapmama izin verdi, yalnızca bazı noktalarda “Şunu daha fazla yap” ya da “Şurayı biraz daha farklı yapabilirsin” diye yönlendirdi beni. J.J. Abrams sizi mümkün olduğunca karanlık ve kötü olabilmeniz için serbest bırakıyor. O bir sihirbaz.

‘Phasma bebeği’ fikri sizi heyecanlandırıyor mu?

5-6 yaşımdayken Star Wars oyuncaklarım vardı. O karakterlerden biri olacağımı hayal bile edemezdim, işin bu kısmını aşamıyorum maalesef! 7’den 70’e herkes bu bebekten istiyor, aman Tanrım, düşünmesi bile muhteşem!

Star Wars fanları filmi nasıl bulacak acaba?

Bu versiyondaki pek çok şey inanılmaz bir şekilde beynime kazındı. Bir de artık Yıldız Savaşları’nda olduğumuz gerçeği var. Yine de benim için en önemlisi, kadınlar filmde çok daha fazla şeyi; gücü, pozitifliği, negatifliği temsil ediyor. Ve ilginç bir şekilde hiç yapmacık değil, çok eğlenceli bir biçimde oluyor bu. Yani bana sorarsanız fanlar da filme bayılacak, ben sabırsızlanıyorum. Umarım o zamana kadar heyecandan beynim erimez!

GWENDOLİNE CHRİSTİNE: STAR WARS'TA OYNAMAK İÇİN RESMEN YALVARDIM!

Gwendoline, biraz Kaptan Phasma’dan söz eder misiniz?

Phasma, Stormtrooper’ların kaptanı. Pek iyi niyetli olduğunu söyleyemeyeceğim; art niyetli ve acımasız olmaktan haz alıyor!

İlk kadın Stormtrooper olmak nasıl bir duygu?

Fikri bile inanılmaz heyecan vericiyken rolü oynamak muhteşemdi. Yıldız Savaşları gibi simgesel bir yapım adına ve tabii hem dünyadaki cinsiyet dengesi hem de kadın gücünün kabul edilmesi adına harika bir gelişme bu. Her yerden ve her nesilden kadına ulaşmak üzere ilham verici olmasını umut ediyorum.

İlk sahneniz nasıldı?

Ah, nasıl anlatılır ki! Kostümümle bir odaya girdim, uzak bir hayalin gerçekleşmesi gibiydi. Sonra J.J. Abrams’la tanıştım... Bildiğiniz yeni tanıştık yani ve birlikte sahneye doğru yürüdük. Aşırı heyecanlıydım, kalbim deli gibi çarpıyordu. Sanırım o an hiçbir şey beni o kapıdan geçerek stüdyoya girdiğimde gördüklerime hazırlayamazdı. Arkamdaki setin tamamen aydınlandığını hatırlıyorum. İçerisi yıllar önce, küçük bir kız çocuğuyken izlediğim karakterlerle doluydu. Yüreğim patlayacak sandım!

Star Wars hayranı mıydınız?

Ben Yıldız Savaşları filmleriyle büyüdüm, bayılıyordum onlara. Bana ilginç gelen fütürist nesnelerden söz etmiyorum, işin içinde bir kahramanın yolculuğu fikri de vardı. O devasa, cerahatli, zevkine düşkün et yığını Jabba the Hutt çok ilgimi çekmişti mesela. Sanırım bu, insan ırkının iyiliğe olan ihtiyacıyla ilgili bir şey. Zavallı Prenses Leia’yı zincirlemişti ve bunun üzerine Carrie Fisher’ın cesaretine hayran kalmıştım. İçindeki ateşi hissedebiliyordum. Küçük bir kızın böyle bir kadını görmesinin önemini tahmin edebiliyor musunuz? Onun gücünü izlemek beni hep çok etkiledi.

Sansasyonel bir kostümle kamera karşısındasınız.

Ah hem de nasıl! Kostümün hareketlerimi müthiş kısıtladığını itiraf etmeliyim ama kesinlikle Kaptan Phasma’nın içyüzünü ortaya koyuyor. Zırh giyen bir kadının dişiliğini de saklamıyor, böyle bir derdi yok. Aksine, dişiliği Kaptan Phasma’ya güç katıyor.

Kostümü giymek zaman alıyor muydu?

Tam 45 dakika sürüyordu. Giydiğinizde tamamen dik durmanızı sağlıyor. Altında da harika çizmeler ki bunlar Kaptan Phasma’nın karakterinin de temel taşları; kullanışlı, tarz ve dayanıklı.

Kaskla rol yapmak nasıldı?

Gençliğimde hem Jacques Lecoq çalışmaları yapıyor hem de Londra’nın merkezinde bulunan tiyatro okuluna gidiyordum. Maske kullanmanın oyuncuyu rahatlattığını düşünen müthiş bir hareket hocamız vardı. Yani aslında kendi yüzümü ortaya çıkarmadığımda çok daha fazla şey yapabileceğimi hissediyordum. Kenarları bıçak gibi duran gösterişli, harikulade bir kask geceyi bile bölebilir gibi duruyordu. Çok fütürist olmasına karşın bir yandan Ortaçağ’a ait sanki. Bu kaskı taktığımda cinayetten bile paçayı sıyırabilirmişim gibi hissettiğimi itiraf etmeliyim. Geceleri eve yürürken kaskımı taksam iyi olacak!

Ya Kaptan Phasma’nın silahı?

Sonunda ve tam zamanında bir silahım oldu! Kaptan Phasma olağanüstü bir tahrip silahına sahip. Biliyor musunuz, hep bir tahrip silahıyla çalışmak istemişimdir, müthiş bir şey bence! Çok da gerçek görünüyor; epey ağır ve sağlam. Her ne kadar onunla birini havaya uçurmayı denemesem de çok iyi tasarlandığını söyleyebilirim. Bir de parmağımı tetiğe değdirmemeye özen göstermem gerekti çünkü değdiği anda etrafa bir ışık yayılıyor. Her şeye rağmen sizi gerçek oyuncuya dönüştürdüğünü, karaktere ağırlık kattığını söyleyebilirim.

“Kötü” olmak zor muydu?

Kaptan Phasma kötü bir karakter evet, ama ben bir oyuncu olarak hiçbir karakteri kötü olarak göremem. Öyle yaparsam kalıpların dışına çıkmam mümkün olmaz.

Tüm oyuncular aynı şeyi söylüyor!

Belki... Ama Kaptan Phasma hainlik yapmaktan ayrı bir zevk alıyor çünkü Stormtrooper olarak rütbe sahibi tek kadın. Bir yandan onun da çok kötü muamele gördüğünü düşünüyorum. O da etrafındakilere nefret saçmak için her fırsatı değerlendiriyor.

İnsanlar maskeli bir kadından daha çok korkuyor olabilirler mi?

Bence bir kadın karakterin kötü olması bizi çok şaşırtıyor çünkü kadınları nazik cins olarak görüyoruz. Bir kadın acımasızlığı bilinçli olarak seçtiğinde doğasına aykırı davranıyormuş gibi geliyor. Yani “Bu kadın kendi doğasına aykırı davranıyorsa akla gelebilecek her şeyi yapabilir” hissi uyandırıyor.

Bu kadar “hain” bir kadın dişiliğini nasıl korur?

Kostümü giydiğim anda bu durumla eğlenmek istediğimi fark ettim. Bu karakterin müthiş dişi ve aşırı dozda küstah olmasını istedim çünkü daha önce hiçbir Stormtrooper’da bunu görmedik.

Şu “güçlü kadın” ve “işlerin karanlık tarafı” meselesini biraz daha açalım.

Sembolik bir karakter olan olan Prenses Leia da güçlü ve cesur bir kadın. Kendini korumaktan, savunmaktan asla korkmuyor. Güçlü kadın karakterler ilgimi çekiyor çünkü acımasız olmaları, fiziksel olarak kimseye saldırmaları gerekmiyor. Bu kadar kapsamlı bir kadın karaktere hayat verdiğim için inanılmaz şanslıyım. Burada sadece iyi, kötü, güçlü ya da hain kadınlar görmüyoruz, insan doğasının özünü görüyoruz. Hepsinin bir arada sunulmasının tadını çıkarıyoruz. Kaptan Phasma’nın dayanılmaz bir yanı var ve bunun benden ziyade kostümden kaynaklandığını düşünüyorum. Yıldız Savaşları’nda böyle bir karakterin olması, dişiliğin bu tarafının araştırılması gerçek bir ileri görüşlülük, bu role hayat vermek ise büyük bir ayrıcalık.

ANDY SERKİS: J.J. ABRAMS İNANILMAZ BİR İŞ ÇIKARDI

Andy, bize rolünüzden bahseder misiniz?

Ah, ben Üstün Lider Snoke, tanıştığımıza memnun oldum. n Ben de. Peki rolü nasıl kaptınız bay Snoke? İlginç bir hikâye sayılabilir. Filmin yapıldığından haberdardım ve benim için çok heyecan vericiydi. O sırada J.J. Abrams’ı bir yerlerden tanıyan Matt Reeves’le “Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti” filmini yapıyorduk. Filmin kesimlerini yaptığımız sırada J.J. Abrams, Matt’i ziyarete geldi. Bahsettiğim olay görsel efektlerin eklenmesinden önce oluyor bu arada; maymun aktörlerinin görsel efektlerle yer değiştirmesinden önce yani (Gülüyor). Neticede J.J. Abrams’ın sadece aktörlerin yer aldığı çekimleri gördü ve bundan epey etkilenmiş görünüyordu. Bunun üzerine tanışmak istemiş, bir otelde buluştuk. Onunla sohbet etmek muhteşemdi, ikimiz de çok keyif aldık ve iyi anlaştık sanırım. “Birlikte çalışmak harika olurdu” diye düşündüm. Sonrasında -tam olarak neye olduğunu bilmiyordum- ama bana katılmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de “Yıldız Savaşları’na dahil olmayı çok isterim” dedim!

Böylesine kült bir işin içinde olmak üzerinizde baskı yarattı mı hiç?

Şu kadarını söyleyeyim, “Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti” için büyük bir basın turundan çıkmıştım ve soruların hepsi Yıldız Savaşları’yla ilgiliydi. İnsanlar Yıldız Savaşları’ndan inanılmaz etkileniyor; içinde gerçekten orijinal ve mitolojik hikâyeler barındıran müthiş bir dünyadan söz ediyoruz. Bu tür hikâyelere duyulan açlığı anlatamam. J.J. Abrams da hikâyenin özünü, insani tarafını yakalamayı başardı. Bana sorarsanız herkesin heyecanla beklediği şey tam olarak bu. İnsanlar J.J.’in daha önce yaptığı işleri; karakterlerini ne kadar iyi çözümlediğini ve filmlerini duygusal bir gerçeklik üzerine kurguladığını biliyor. Anamorfoz mercekler, kuklalar ve eski yöntemler kullanarak hikâyeyi dönüştürmek onun tutkusu. Evet, J.J. Abrams inanılmaz bir iş çıkardı. Çok düzgün, çok gerçek, çok somut, elle tutulur bir iş çıkardı. Star Wars hayranlarının çok beğeneceği bir iş...

Biraz da şu “Motion capture” (hareket yakalama) tekniğinden dem vursak?

Malum o sayede girmediğiniz kılık kalmadı! Bu bir sanat. Kısaca aktörün somutlaştırdığı bir performansın grafik olarak ekrana yansıması diyebiliriz. Performans yakalama, bir aktörün somutlaştırdığı bir rolün bilgisayar grafiği olarak ekrana yansımasından oluşan bir sanat. Ama bütün oyunculuğu hayata geçiren diğer aktörler. Yani önceden kostüm giymenize ya da makyaj yapılmasına gerek kalmadan gidip oynuyorsunuz. Sonra bir ekip ve grafik sanatçıları işin içine girip performansa hiç nüans kaybettirmeden sizi dijital bir karaktere dönüştürüyor ve aktörün performansının inceliklerini ortaya çıkarıyorlar. Müthiş değil mi?

Öyle gerçekten!

Esas harika olan ne biliyor musunuz? Bu yöntemle herkes her şeyi oynayabiliyor. 21. yüzyılın açık ara en büyük oyunculuk aracı bu! Tüm o kalıplaşmış tiplemeler geride kaldı, boyunuzun kaç olduğunun, cildinizin ya da cinsiyetinizin hiçbir önemi yok artık.

Habertürk

Kültür Sanat Haberleri