Datça’da yaşayan yaklaşık 27 sanatçının eserlerinden oluşan plastik sanatlar sergisi; toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve şiddet konulu belgesel fotoğraflarından oluşan fotoğraf sergisi; Tuğrul Keskin, Aydın Şimşek, Halim Yazıcı, Namık Kuyumcu ile Edebiyatın Geleceği ve Şiir Matinası başlıklı söyleşinin de yer alacağı festivalin son gününde Hızırşah Piknik Alanı’nda yeryüzü sofrası kurulacak. İmece usulü düzenlenen festivalde tüm etkinlikler halka ücretsiz olacak. Muğla’dan Mor Pedallar Bisiklet grubunun yanlarında getirdikleri kitapları dağıtacağı festival kapsamında Datçalı çocuklar da Can Yücel’in vasiyetini yerine getirmek üzere tohum ekecek.
DATÇA’DA KAPİTALİZMİN KÖTÜLÜĞÜNDEN NASİBİNİ ALIYOR
Can Yücel’i ve temsil ettiği değerleri yaşatma ve sanatını gelecek kuşaklara aktarma fikrinden yola çıkılarak düzenlenen festivalde kültürel erozyona karşı durmak, toplumsal birlikteliği, dostluğu, kardeşliği pekiştirmek ve yöresel, ulusal ve uluslararası sanatçıların eserlerini izleyiciyi ile buluşturmak amaçlanıyor.
Can Yücel için “yoldaşlık ettiğim bir büyüğüm” diyen festival koordinatörlerinden İbrahim Çiftçioğlu, “Can Yücel hem yaşama biçimi, hem de ideolojik duruş olarak Datça’nın değerlerinden birisi. Bir grup sanatçı ve aydın olarak; Can abi alkolüyle, saçının sakalının karışıklığıyla tanınmasıyla birlikte bir değer olarak sahip çıkılmalı ve anlatılmalı diye düşündük.” dedi.
Datça’yı, coğrafyasının güzelliğinin ötesinde nüfus yoğunluğu açısından da pek çok sanatçı, aydın ve entelektüelin yaşadığı bir yer olarak tanımlayan Çiftçioğlu şunları söyledi:
Datça biraz daha Türkiye’den farklı daha demokratik, daha laik, daha çağdaş değerlerle donanmış bir yer. Ancak Datça’ da kapitalizmin kötülüğünden tabii ki nasibini alıyor. Rant ekonomisi ile birlikte tabiatın bozulması, her tarafın çirkin binalarla dolması ve inanılmaz fiyat artışlarını görüyoruz. Bu durumu festival adına yapılan birtakım çalışmalarda da gördük. Adı bile unutulmuş magazin yıldızı birilerini getirip sahneye çıkartıyorlar. Datça’nın esnafına ödüller dağıtmak suretiyle onların gönlünü alıyor ve bir anda popüler oluyorlar. Bu yaptıkları bir çirkinliğin meşrulaştırılması ve onaylatılmasından başka bir şey değil!
BİRTAKIM DEĞERLERE SAHİP ÇIKMANIN YOLU CAN YÜCEL’DEN GEÇİYOR
Festival fikrinin oluşmasında Türkiye’deki mevcut koşulların da rol oynadığını aktaran Çiftçioğlu, “Türkiye’de sanatçının yaşadığı koşullar belli. Her geçen gün biraz daha Orta Çağ gericiliğine giden tek adamcı, dinci, faşist bir iktidar karşısında birtakım değerlere sahip çıkmanın yolu Can Yücel’den geçiyor. Can Yücel bir anlamda hem edebi kimliği, hem politik duruşuyla gericiliğe karşı anlık verdiği refleksleri ve taşıdığı pek çok değerle yaşatılması gereken bir insandır. Edebiyat ve sanat her koşulda Ezop dili kullanarak sözünü söyler. Bu da bizim için önemli bir mevzii.” diye konuştu.
KENDİ GÜCÜMÜZLE, KENDİ YAĞIMIZLA KAVRULUYORUZ
Amatör gönüllülerden oluşan bir ekiple imece usulü bu çalışmayı yürüttüklerini belirten Çiftçioğlu, “Pek çok festival düzenleyicilerinin yaptığı popülizme düşmeden ya da en çirkini bunu bir kar amaçlı paraya dönüştüren bir etkinlik haline düşmeden nasıl yapabiliriz diye düşündüğümüzde unuttuğumuz bir kavramı; ‘imece’yi hatırlatmak istedik. Dolayısıyla kendi güçlerimizi yüklendik. Büyük sponsorları almadık, holdinglere gitmedik, bankaların kapılarını çalmadık. Kendi gücümüzle, kendi yağımızla kavruluyoruz. Çünkü biz profesyonel organizatörler değiliz. Hala ütopyalarını kaybetmemiş, yaşama sevincini kaybetmemiş insanlarız.” ifadelerini kullandı.