Tiyatroya adanmış bir ömrün, tutkunun hikayesidir Afife Jale’nin yaşamı. Onun için ‘Türk tiyatrosunun fedaisi’ denir. Ölümünün üzerinden 82 yıl geçti. Onun yaşantısını hatırlamak, bugün sahip olduğumuz değerlere daha sıkı bağlanmamız için bir vesile belki de.
1902 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda doğar, genç kızlık döneminde Birinci Dünya Savaşı sürmektedir. Ülkede Milli Mücadale devam ederken Afife’nin mücadelesi de Müslüman Türk kadını olarak tiyatro sahnesinde var olmakla ilgilidir. O yıllar şimdiki gibi değil. Gerçi oraya dönmeye çabalayanlar az değil ya neyse. Müslüman kadınların seyirci olarak erkeklerle birlikte tiyatroda yan yana oturmaları ne mümkün, olsa olsa kadınlara ayrılmış bölmelerden oyun seyredebilirler. Ha bir de ‘sadece kadınlara’ oynanan oyunlar var ki onlarda oyuncu olmalarında veya o oyunları seyretmelerinde beis yok. Bu dönemde sahneye çıkabilen kadın oyuncular gayrimüslim kadınlar. Ne utançtır ki bir çoğu ‘pavyon vesikası’ ile sahneye çıkabiliyorlar. Bugün çok doğal kabulümüzde olan kadının özgürleştiği her alan için canı yanan, hayatı heba olan çok kahramanımız var.
Darülbedayi 1914 yılında Osmanlı’nın ilk konservatuvarı olarak açılıp, sonra eğitim kurumu olmaktan vazgeçilerek tiyatro topluluğu kabul edilen ve Türk tiyatrosuna yön veren büyük isimlerle yoluna hala devam etmekte olan, şimdiki bildiğimiz adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın ta kendisi. İşte bu kurum Afife ile birlikte beş Türk kadını kadrosuna dahil eder. Yıl 1918. Ama şartları vardır; eğitim alacaklar, herkese açık oyunlarda sahneye çıkamayacaklar, yalnızca kadın seyircilere oynanan oyunlarda yer alabileceklerdir. Bu arada Tükçe’nin sahnede daha iyi konuşulması Meşrutiyetten bu yana oluşturulmak istenen Türk tiyatrosu için çok önemli sorunlardan biri. Sahneye yıllardır emek veren kadın oyuncular gayrimüslüm olduğundan konuşulan Türkçe aksanlı. Erkeklerin kadın rollerini oynamaları da eski tiyatro geleneğinden miras. İşte böyle baskıların ortasında Afife oyuncu olmak istiyor. Sahnede ışıldamak. Ve bir gün çok önemli o altın fırsat çıkıyor karşısına; teklif, sahneye belli şartlar altında çıkabilceği baskısı nedeniyle terk ettiği Darülbedayi’den geliyor. ‘Yamalar’ adlı oyunun kadın oyuncu Eliza Binemeciyan’nın ülkeden ayrılmasından sonra boşa çıkan ‘Emel’ rolü Afife’ye teklif ediliyor. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş 1920'lerdeyiz. Kadıköy Apollon Tiyatrosu’nda sahneye ilk kez ‘Müslüman Türk kadın’ olarak Afife, Jale takma adıyla çıkıyor. Bizim kahramanımız olmaya da işte o andan itibaren başlıyor. Öncü, savaşçı olmak istemiş miydi acaba Afife diye düşünürüm hep. Gencecik bir kadın, sanatçı üstelik, nasıl dayanacaktı ki bunca baskıya, hırpalanmaya? Gerçi bugün de sistemin azıcık dışında kalmak isteyen sanatçılara yapılanlar farklı mı? Gene karakollar, yasaklamalar, görünmeyen ambargolarla terbiye edilmeye çalışmalar… ‘İnadına sanat, inadına tiyatro’ diyenler var olsunlar hayatımızda.
Gelelim Apollon Tiyatrosu’na, neresi olduğunu öğreninince vay be diyebilirsiniz. 1932 yılında adı değişerek Kadıköy Hale Sineması olmuş ve 60’larda yıkılarak yerine yapılan sinema binası sıkı durun; Kadıköy Rexx. 2020’nin Mart ayına kadar gösterimlere devam eden canım sinema Rexx. İşte Türk tiyatrosu için çok kıymetli anların yaşandığı terihi yerin önünden kim bilir kaç kez habersizce geçtiniz. Bir de orada şimdilerde cenazesi gibi meçhule giden Afife Jale büstü vardı. Onun hikayesi de manidardır. Anısına ilk sahne aldığı Apollon Tiyatrosu’nun olduğu yere konulan büst uzunca süreler Kadıköy’ün ortasında terk edilmiş, unutulmuş olarak hakarete uğradı. Evet Afife, kırağı, çiğ anlamına gelen Jale isminin arkasına saklanarak çıkabildiği o sahnenin bahçesinde uzunca bir süre sessizce yerde yattı. Bu utancımızı Boğos Çalgıcıoğlu, kişisel çabalarıyla Kadıköy Belediyesi aracılığıyla temize çekti. Afife Jale’nin kayıp mezarını da bulan tiyatro emekçisi Boğos Bey’den ve çabalarından ilerleyen satırlarda bahseceğim.
Afife Jale kaçak göçek, kovalamacalar içinde 1 yıla yakın çeşitli oyunlarda sahneye çıktı ama yakalanması ve karakolda kötü muamele görmesi kaçınılmazdı. 1921’de İçişleri Bakanlığı 204 sayılı bildirisiyle ‘Müslüman kadınların sahneye çıkartılamaması’ ile ilgili yazıyı tam adresine ‘Darülbedayi’ye gönderdi. 8 Mart gibi anlamlı bir günde Afife Jale Darülbedayi’den kovulmak zorunda kaldı. Bugün yasaklanan festivaller, konserler ve Valilik kararları, kadınlara uygulanan baskılar mı geldi yoksa aklınıza? Evet maalesef Batı cephesinde değişen bir şey yok. Bazı insanları yasaklarla, tehditlerle durduramazsınız. Alın size Afife. Babasının da arkasını dönmesiyle iyice yalnızlaştırılan bu kadın çeşitli tiyatro kumpanyalarıyla birlikte Anadolu’yu dolaştı. Sahneye çıktı, yasaklandı, gene bir yolunu buldu. Ama pes etmemek sağlığında ciddi sorunlar açtı elbet ve hayatına mal olacak ilaç tedavilerine başlandı. Tiyatro özellikle de oyunculuk vazgeçebileceği bir yer değildi. Burhaneddin Kumpanyası, Yeni Tyatro, Milli Sahne ile çok sayıda oyunda rol aldı, turneler yaptı.
Cumhuriyet’in ilanı sonrası ‘Müslüman kadınlar’ tiyatro sahnelerinde yasaklı olmaktan çıktı. 100. Yılına geldiğimiz Cumhuriyet’imizde kıyafeti açık bulunduğu, afişi ‘gayri ahlaki’ kabul edildiği, söyledikleri ‘belirlenmiş sınırları’ aştığı ve daha bir sürü akıl oynatıcı sebeplerle yasaklanan sanatçıların hepsinin göbek adları ‘Afife’ bence.
Bunca sıkıntılı süreçlerin içinde paramparça edilen Afife migren gibi illet bir baş ağrısı çeker. Bu işi kolay yoldan çözmek için, bugün kırmızı reçete ile satışı yapılan önemli bir narkotik ilaç başlanır Afife’ye. En tehlikeli yanı bu ilacın eşik atlayıp bağımlılık yapmasıdır ki maalesef kısa sürede Afife eşiği aşacaktır. Başlangıçta tüm bağımlılar gibi gündelik hayatını devam ettirebilir. Aşık olur ve bugün keyifle dinlediğimiz çok ünlü besteleri olan müzisyen Selahattin Pınar ile evlenir. Nereden Sevdim O Zalim Kadını, Anladım Sevmeyeceksin Beni Sen Nazlı Çiçek, Bir Bahar Akşamı Rastladım Size… Ne şahane bestelerdir. Aşk bile iyileştiremez Afife’yi, bağımlılık çok zordur. Artık tiyatroya da dönemez. Evliliği bozulur, boşanırlar. Bir kaç kez Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yatar. 24 Temmuz 1941 tarihinde öldüğünde cenazesinde bir kaç kişi vardır ve kimsesizler mezarlığına gömülür.
Tiyatro tarihçisi araştırmacısı, oyuncu, yönetmen Boğos Çalgıcıoğlu Güllü Agop ve Ahmet Fehim’in kayıp mezarlarını bulmuştur. Afife Jale’nin kayıp mezarının izini de sürmeye devam ettiği bu süreçte karşısına çıkan cenaze fotoğrafı ona dedektiflik için büyük bir malzeme sunar. Cenaze törenine ait tek bir kareden yola çıkarak mezarlıktaki heybetli taşların kimsesizler ve cellatların gömüldüğü mezarlarda olduğunu bulur. Mezarlığın hangi bölgede olabileceği konusunda mimarlar, harita mühendisleri devreye girer, ancak hasta mahremiyeti dolayısıyla hastaneden yeterli bilgi alamazlar. Eski mezarların üstü toprakla örtülerek yeni naaşların gömülmüş olması, fotoğrafta görülen yüksek taşların artık görünemez hal alması, büyüyen ağaçlar, yükselen gökdelenler… Tek bir ip ucu olan fotoğrafı uzayda bir noktaya çevirir. Afife’nin gömülü olması ihtimali yüksek olan Kazlıçeşme Mezarlığı’ndaki alanda onun ölüm yılının yaşıyla uyumlu bir ağaç bulunur. Ağacın kök saldığı alan parmaklıklarla çevrili ve mezarda yatan kişinin adı da kayıtlarda yoktur. Muhtemelen buranın Afife Jale’nin mezarı olduğu düşünülmektedir. Afife’ye yaşarken gösterilmeyen saygı ve itibarın geri verilebilmesi adına İBB’den destek istediğini bu konuda Haldun Dormen’in de çok destek olduğu bilgisini paylaşmak boynumun borcudur.
Haldun Dormen deyince bir konuşup bin susmak lazım. 95 yaşındaki çalışkanlığı ile başımızın tacı hocamızın tiyatroya olan katkılarını tek tek saymadan ve asıl konudan uzaklaşmadan 1997 yılında Yapı Kredi Bankası adına Afife Tiyatro Ödülleri’ni başlattığını söylemek istiyorum. Bu senen 25. Yaşına gelen, Türk tiyatrosu için ödüllerin en değerlisi kabul edilen Afife Tiyatro Ödülleri ‘Türk tiyatrosunun fedaisi’ adına verilmeye devam ediyor. Yıllar içinde değerlendirme kriterlerini, ödül sayılarını düzenleyen, titiz yönetmelikleriyle en doğru ve tarafsız aday seçimlerini yapmayı kendine şiar edinmiş olan tiiyatro ödülleri jürisi, çeşitli tiyatro temsiliyetlerini gözeten 33 değerli üyeden oluşuyor. 12 ana dalda ve özel ödülleriyle 15 başlıkta ödül veren Afife Tiyatro Ödülleri özel bir kurumun kesintisiz desteğiyle 25 yıldır devam ediyor. Size bu çok özel yapının nasıl bir tiyatro fabrikası ve işçileri gibi çalıştığını başka bir yazımda anlatma sözü vererek ‘tiyatro varsa ben varım’ diyen Afife Jale’ye tekrar dönmek istiyorum.
Tiyatro oyunlarıyla, adına yapılmış belgesellerle, filmler ya da hakkında yazılmış romanlarla yaşatılan Afife Jale gerçekten bir fedaidir. Tutkusu olan tiyatroyu istediği gibi, istediği kadar yapamamıştır. Ama binlerce Türk kadının, 100. Yaşındaki Cumhuriyetimizde sahnelerde özgürce tiyatro yapmasını sağlamış en büyük sembol ismidir. Bugün sahip olduklarımızın dün nasıl kazanıldığını hatırlamak umarım hepimize iyi gelmiştir. Çok yaşa Afife.