Sürecin hem hastalar ve yakınları hem de kendileri için çok zor ilerlediğine dikkati çeken Çalışkan, şunları kaydetti:
"Normalde yoğun bakımdaki hastalarımız çok kendilerinde olmazlar, zaten ağır bir tabloda gelirler ama Covid'de çok şuuru açık hasta alıyoruz. Çoğu zaman sürece konuşarak başlıyoruz, hasta her şeyin farkında ama o kadar ağır solunum yetmezliği gelişiyor ki makineye bağlanıyor ve süreç sonrasında her zaman olumlu olmayabiliyor. Kaybettiğimiz her hasta, çektiğimiz bu stres yükünün üstüne ayrı bir üzüntü oluyor. Her ne kadar yoğun bakımdan çıkardığımız hastalar bize umut olmaya devam etse de durum hep böyle bir belirsizlik içinde gidip geliyor.40 yaşında genç bir hastamız vardı. Yandaş hastalığı yoktu. Burada solunum cihazına girdi. Bir dönem uyandı ve bir şeyler yazmak istedi.
Verdiğimiz kağıda, 'Eşimi çok seviyorum, ona söyleyin' yazdı. Maalesef 2 gün sonra hastamızı kaybettik. İşin kötü tarafı biz o kağıdı da hasta yakınına veremedik çünkü burası izole bir bölüm. Buradan hiçbir şey çıkaramıyoruz. İnsanların kalacak belki tek hatırasını bile yakınlarıyla paylaşamıyoruz."
Dr. Çalışkan hastanede fazla vakit geçirdiklerini, bu nedenle ailelerine çok az zaman ayırabildiklerini belirtti.
Eşi ve çocuklarından, "Evdesin ama aslında burada değilsin", "Bizi dinliyormuş gibi yapıyorsun ama dinlemiyorsun" gibi sözleri çok duyduğunu aktaran Çalışkan, şöyle devam etti:
"İnsanın içini çok acıtıyor ama yapacak hiçbir şey yok. Onlar kendi başının çaresine bakmaya alışsa da ben sağlık çalışanlarının arkasında duran ailelerine teşekkür etmek istiyorum. Çünkü hem bize bir şey olursa diye tedirginler ama onlar da biliyorlar ki burada olmamız lazım, bu savaşın içindeyiz, görevimizi yapmamız gerekiyor."
Sosyal mesafe ve maske gibi alınacak çok basit tedbirlerin önemine işaret eden Çalışkan, herkesin bu süreçte daha fazla duyarlı olmasını istedi.