CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, YetkinReport’a konuştu. Diktatörlerin insan haklarına dayalı bir anayasa istemediğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Diktatörler, gücü elinde bulundurdukları sürece ayakta kalabileceklerini düşünürler” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin yeni bir Anayasa vaktinin geldiğini söyledi. Bugüne kadar bir tepkiniz olmadı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bugün Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes, “Türkiye’nin demokratik yeni bir Anayasaya ihtiyacı var” diyor. Tabii mevcut Anayasanın ilk dört maddesinin aynı kalması kaydıyla… Yeni bir Anayasayla Türkiye, demokratik standartlarını daha ileriye taşımalıdır, buna ihtiyacımız var. İhtiyacımız, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemdir.”
Bu muhalefet tarafından çok kullanılan ama tam anlaşılamayan bir kavram. Ne demek istiyorsunuz “güçlendirilmiş parlamenter sistem” derken?
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem derken 12 Eylül Anayasasına dönmeyi değil, tam aksine Anayasayı ve yasaları darbe hukukundan arındırmamız gerektiğini söylüyoruz. Bizim düşündüğümüz sistemde yasama-yargı ve yürütme organları arasında sağlıklı bir denge-denetleme sistemi kurulacak, böylece haklar güvence altına alınmış olacaktır.
Bunlar genel kavramlar gibi duruyor, biraz açar mısınız?
Bu sistemin ana ilkeleri özetlemek gerekirse; öncelikle kuvvetler ayrılığını sağlamak.
İkincisi, yürütmenin, yasama ve yargı üzerindeki etkisini sınırlamak. Kamu yönetiminde liyakati, şeffaflığı ve hesap verebilirliği değişmez kural haline getirmek.
Üçüncüsü, denetlenebilir bir yürütme yaratmak. Özellikle Sayıştay’ın uluslararası normlara uygun denetim yapmasını sağlamak. Dördüncüsü, Meclisin etkin yasama ve denetim imkânına sahip olmasını, aynı zamanda geniş temsil ve uzlaşmayı sağlayacak şekilde oluşmasını sağlamak. Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasalarında (seçim barajı gibi) demokrasiye aykırı düzenlemeleri kaldırmak, temsilde adaleti ve yönetimde istikrarı bozan darbe hukuku eseri düzenlemeleri değiştirmek. Beşincisi, yargının tamamen bağımsız, yasama ve yürütmeyi denetleyen, siyasetin etkisinden arınmış bir yapıya kavuşmasını sağlamak. Altıncısı, denge ve denetim mekanizmalarını işlevsel bir şekilde oluşturmak. Özellikle yasama aşamasında meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin yasama sürecine katılmalarını sağlamak.
Bunlar yeni bir Anayasa’da yer bulamaz mı?
Bunları yapmak için öncelikle yeni bir Anayasaya öncülük edecek olan yürütme organının, yani iktidarın inandırıcı, güven verici olması lazım. Biz iktidarı inandırıcı, güven verici bulmuyoruz. Yürürlükte olan Anayasaya bile uymayan bir iktidar, nasıl demokratik bir anayasa yapacak? Bizi nasıl inandıracak?
Sadece iktidar değil, iktidarın denetiminde olan yargı dahi Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorsa, AİHM kararları bu ülkede uygulanmıyorsa hangi demokrasiden söz edeceğiz, hangi demokratik anayasadan söz edeceğiz? Yürürlükteki anayasaya uygun olarak gösteri hakkını kullanan üniversite öğrencilerinin dahi ülkeyi yönetenler tarafından terörist ilan edildiği bir ortamda hangi inandırıcılıktan söz edeceğiz? İnandırıcı olmak istiyorsanız, gerçekten de demokrasiden yana konumlanacaksanız önce mevcut Anayasaya uyacaksınız. Anayasa Mahkemesi ya da AİHM kararlarını uygulamayan yargıçları ödüllendirip Yargıtay üyesi yapmayacaksınız. Hülle ile Anayasa Mahkemesine yargıç atamayacaksınız. Tarafsız olacağınıza dair namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin ediyorsanız ettiğiniz yeminin gereğini yapacaksınız. Özetle, söylemi ile eylemi arasında 180 derece fark oluşturanların önce demokrasinin ne olduğunu öğrenmeleri gerekir.
Erdoğan’ı Anayasa’ya uymamakla suçluyorsunuz ama mevcut Anayasa da AK Parti ve MHP’nin Cumhur İttifakının eseri. Bu bir çelişki değil mi?
Yaşadığımız otoriter yapıyı öngören ve kuvvetler ayrılığını kaldıran mevcut Anayasa değişikliği 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL koşullarında ki biz “Sivil darbe” diyoruz, o koşullarda [16 Nisan 2017’deki] halkoylamasıyla kabul edildi. Tıpkı 12 Eylül darbesinden sonra yapılan Anayasa referandumundaki gibi… Bu süreçte ülke uzun süre Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetildi.
Tarih bize şunu göstermiştir. Diktatörler insan haklarına dayalı demokratik bir Anayasa istemezler. Tam aksine güçler ayrılığının, kendilerini zayıflattığını, yönetimleri için zaaf oluşturduğuna inanırlar. Çünkü diktatörler, gücü elinde bulundurdukları sürece ayakta kalabileceklerini düşünürler. Bu anlayışta olmalarının temel nedeni ise tüm diktatörlerin narsist olmasıdır.
Müttefikiniz İYİ Parti ve diğer muhalefet partileriyle bu konuyu ele aldığınızda ne diyeceksiniz?
Ben dillendirilen Anayasa değişikliği taleplerinin demokrasiyi güçlendirmek yerine otoriterliği güçlendirme yönünde olacağından endişe ediyorum.