CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü yazarı Deniz Zeyrek'e açıklamalarda bulundu. Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, “Ben yıllardır salı günleri 13.30'da grup toplantısı yapıyorum. Bu hiç değişmedi. Planı aynı gün, aynı saatte açıklayıp bir de beni davet etmişler. Samimi olmadıkları buradan belli.” dedi.
Erdoğan, 'düşünce özgürlüğü' dedi
CHP'den 'İnsan Hakları Eylem Planı' eleştirisi
Zeyrek'in yazısı şöyle:
"Ben şahsen planın içeriğine ilişkin yorumunu merak ediyordum. Plandaki amaçların, eylemlerin daha önce de defalarca dillendirildiğine, hatta bir kısmının 12 Eylül Anayasası'nda dahi bulunduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bunlar bütün uluslararası sözleşmelerde, yasa ve anayasa metinlerinde olan şeyler. Önemli olan bunları hayata geçirmek. Bunların eylemi başka. Bugün ‘yargı bağımsızlığı' diyorsunuz. Yargının bağımsız olmadığını herkes biliyor.
Parlamento vesayet altında, vesayetçi olan da Erdoğan, ‘eller iner kalkar, dokunulmazlıklar kalkar' diyor. Oysa her bir milletvekili kendi vicdanına göre karar vermeli. Bu yüzden kağıt üzerinde grup kararı bile alınmıyor. Söylediği ile yaptığı arasında 180 derece fark var. Dolayısıyla Erdoğan'ın söylediğinin hiçbir itibarı, hiçbir karşılığı yok. İnsan, günlük yaşamında bütün bu haksızlıklara tanık oluyor.
Aylarca önce ‘adalet reformu' dediler. Hangi adalet reformunu yaptılar? Yaptıkları en son atama neydi. Hülle yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) atama yaptılar. Yargıtay'da hiçbir karara imza atmamış adamı getirdiler Yargıtay kontenjanından AYM'ye üye yaptılar. Yargıtay'ın tarihine saygısızlıktır bu. Yargıtay'ın köklü tarihinin altına dinamit konuldu.
AK Partili il ilçe başkanlığında görev alan avukatlar hakim olarak atandı.
Şimdi diyorsunuz ki parlamentonun saygınlığı, yargı bağımsızlığı, güzel laflar ediyorsunuz ama uygulamaya bakıldığında AYM kararını tanımayan üye var. Ne yapıyorsunuz bunu. Yargıtay'a üye yapıyorsunuz. Normalde bunun meslekten atılması lazım, siz bunu terfi ettirdiniz. Tazminat davalarını istediğiniz mahkemeye düşürüyorsunuz. İstediğiniz kararı aldırtabiliyorsunuz. Söylemle eylem arasında 180 derece fark var.”
Siyaset HDP'lilerle ilgili dokunulmazlık dosyalarına kilitlenmiş durumda. Kılıçdaroğlu'na “Siz dokunulmazlık dosyaları konusunda hangi oyu tercih edeceksiniz, neden?” diye sordum. Şu karşılığı verdi:
“Yargı bağımsızlığının olmadığı yerde dokunulmazlık dosyaları parlamentoda görüşülemez. Önce bağımsız ve tarafsız yargı olması lazım. O zaman gelir parlamentoda bunlar görüşülür. Öteki türlü parlamentonun vesayet altında olduğu bir dönemde Millet İttifakı'nı dağıtmak için siyaset mühendisliği yapıp bunu koz olarak kullanıyorsanız bu, hem millet iradesine hem parlamentoya saygısızlıktır.”
Hükümetin eylem planı konusunda muhalefetin desteğine ihtiyacı yok.
Ancak samimiyetini muhalefeti de ikna edecek şekilde göstermesi şart.
Bu da ancak “hissedilebilir, günlük hayata yansıyan” bir uygulama ile mümkün.
Bakalım plandaki hesap, siyasi havaya uyacak mı?"