Gençlerin, eğitimden siyasete, çevre sorunlarından işsizliğe ve yaşanılan gelecek kaygısına kadar sorunlarını dinleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini anlattı.
Öğrenciler, KYK borçları, gelecek kaygısı, işsizlik, güvencesiz çalıştırılma, eğitimin niteliksizliği gibi sorunları dile getirdiler.
"'İş var ama siz çalışmak istemiyorsunuz’ söylemi, çok rahatsız edici"
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
"'Haftanın beş günü çalışıyorum' diyor arkadaşımız, sigortamız yok. Sigortasız çalıştırıyorlar. Bir de bir arkadaşımızın söylediği cümle bana göre çok önemli ve değerli. ‘Gençler iş var ama çalışmak istemiyorlar. Bu sözü duymak istemiyoruz. Bizi sigortasız çalıştırıyorlar. Çok düşük ücretlerle çalıştırıyorlar. Bunu kabul edin diyorlar. Kabul etmezseniz, işte iş var ama siz çalışmak istemiyorsunuz’ gibi bir söylem var. Bu söylem, çok rahatsız edici bir söylem. Bunu söyleyen politikacıyı sizin bir şekilde cezalandırmanız lazım. Torpil, gençler için daha önce de konuştuğum çok sayıda genç arkadaşım, 'KPSS’den yüksek puan, 90 puan aldım ama 60 puan alan kazandı. Sözlü de beni elediler. Çünkü torpilim yoktu' diyorlar. Bu mülakat olayını kesinlikle kaldırılması lazım. Siyaset kurumu, kirlilikten arınmadığı sürece bu tür olaylar maalesef karşımıza daha çok çıkacak.
Baskı altına alınan üniversite, üniversite olmaktan çıkar"
Üniversitelerin bilimsel özerkliğinin olması lazım, mali özerkliğinin olması lazım. Bunlar olmadığı taktirde üniversite, üniversite olmaz. Üniversiteler bilim yuvası, üniversiteler eğer gerçekten bilim üretiyorsa, öğrenciyle, öğretmen arasında sağlıklı ve tutarlı bir ilişki varsa o zaman bu üniversiteler, üniversite olur. Aksi halde yönlendirilen, baskı altına alınan, tartışmaların bile yasaklandığı bir ortamda üniversite, üniversite olmaktan çıkar. Düşük ücretli işler maalesef işsiz sayısının çok olduğu yerde sendikalaşma olmaz. Çok sayıda işsiz vardır. Dolayısıyla iş veren daha düşük ücret ödeyerek kişinin emeğinden daha fazla yararlanmak ister. Kapitalizmin ortaya koyduğu gerçek de budur. Aşmak için Türkiye’de güçlü bir sosyal devletin olması lazım. Artı, sadece güçlü sosyal devlet değil, istihdam alanlarının yaratılması lazım. Kişi başına gelirin yükseltilmesi lazım. Aile destekleri sigortasının çıkması lazım. Bunların hiçbirisi şu anda yok Türkiye’de maalesef. Olmadığı için de bir umutsuzluk var ve bu umutsuzluk, üzülerek ifade edeyim besleniyor. Bir meslek yasası belki çıkarmak gerekiyor. Bunun için yalnız, sizlerin bir ön hazırlık yapması lazım. Yani dünya uygulamaları konusunda, eğer bir çalışma yapar ve bu çalışmayı bize iletirseniz sevgili Gökçe’ye iletirseniz biz bunu gerekirse parlamentoda bir şekilde dile getiririz. Böyle bir meslek yasasının hangi gerekçelerle çıkması gerektiğini aktarabiliriz. Kontenjan fazlalığı var. Her yerde var. 80 tane hukuk fakültesi var. 100’den fazla mezun veriyor. Nerde çalışacaklar bunlar? Nerede istihdam edilecekler? Olağanüstü bir sorun önümüzdeki yıllarda bizi bekliyor.
"Otoriter sistemi bitirmek zorundayız"
Eğer siz demokrasi istiyorsanız, özgürlük istiyorsanız... Rahatlıkla, CHP dahil, rahatlıkla beni eleştirmek istiyorsanız, önce bu demokratik sistemi getirmek zorundayız. Otoriter sistemi bitirmek zorundayız. Ondan sonra rahatlıkla eleştiri yapabilirsiniz. Bakın eskiden, bir sürü komedyen, yazar, televizyonlarda siyasi partilerle ilgili eleştiri yaparlardı. Hepimiz evde otururken çayımızı, kahvemizi içerken, yemeğimizi yerken siyasetçilerle ilgili yapılan esprilerde gülerdik. Şimdi evlerde gülmeyi unuttuk. Yasaklandı hepsi. Böyle bir tabloyu ne ben kabul edebilirim ne siz kabul edebilirsiniz. Dolayısıyla daha farklı bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız.
"Türkiye’yi kurtaracak olanlar aslında sizlersiniz"
Gençler şu soruyu sormak zorundadır. Ben vergi ödüyorum. Benim ödediğim vergiler nereye harcanıyor? Bu soruyu sormazsanız ülkeye demokrasiyi getiremeyiz. Demokrasinin çıkış noktası budur. Ödenen vergilerin nerelere harcandığını siyasi iktidar halka anlatmak zorundadır. Ben vergi ödüyorum evet. Siz de vergi ödüyorsunuz evet. Nereye gidiyor bu paralar? Bütçe üzerinde tartışmalar ne oluyor? Vergi ve bütçem, vergilerin nerelere harcanması gerektiğini belirleyen siyasi belge. Eğer o vergiler toplanan vergiler, ağırlıklı olarak tefecilere yani faizcilere gidiyorsa e o zaman sormanız lazım, niye oraya gidiyor da neden yatırıma gitmiyor? Neden 19 yıl bir ülkeyi yöneteceksiniz, 19 yılın sonunda 10 milyonu aşkın işsiz üreteceksiniz. Önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan bizler değiliz. Sandığa gidip ilk kez oy kullanacak olan 6 milyon 300 bin genç. Türkiye’nin kaderinin belirleyecek olan sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç, 2023’te sandığa gidecek ve ilk kez oy kullanacak. Oy kullanırken demokrasiden ve özgürlükten yana mı oy kullanacaksınız? Totaliter baskıcı rejimden yana mı oy kullanacaksınız? Kararı verecek olan sizlersiniz. Yani Türkiye’yi kurtaracak olanlar aslında sizlersiniz.
"Bir hafta içinde KYK borçlarının faizlerinin tamamını sileceğiz"
İktidara geldiğimizde sizlerin desteğiyle, halkın desteğiyle iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde KYK borçlarının faizlerinin tamamını sileceğiz. Ne faizi kardeş? Önce iş ver. İş verirsiniz. Sigortalı bir işte çalışır sonra borcunu öder. Belirli bir taksit içinde. Ama hem işi yok hem faiz uyguluyorsunuz. Kendisinde para yok babasının gelirine el koyuyorsunuz. Akıl alacak şey değil. Bunları değiştireceğiz.
Dört ayaklı strateji
Bunların birincisi demokrasi yani kişilere can ve mal güvenliği sağlamak. Yani medya özgürlüğü yani düşünce özgürlüğü yani bağımsız yargı yani güçlü bir parlamenter sistem yani güçlü bir sosyal devlet kurmak zorundayız. Stratejinin birinci ayağı, gelişmiş bir demokrasi. Avrupa Birliği’ndeki demokratik kurallar, hangi kurallar varsa aynı kuralların Türkiye’de de olması lazım. Stratejimizin birinci ayağı bu. Böylece herkes düşüncesini rahatlıkla ifade edebilecek. Herkesin can ve mal güvenliği olacak. Haksızlığı uğradığı zaman bağımsız yargıya gidecek. Bağımsız yargı onun hakkını teslim edecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasa Mahkemesi kararları artık uygulanacak. Hiçbir yargıç, “Ben bu mahkeme kararlarını uygulamıyorum” diyemeyecek. Dolayısıyla güçlü bir hukuk devleti olacağız.
"Üniversitelerin bilgi üretmesi son derece değerli"
İkinci ayağı, üreten Türkiye. Her alanda Türkiye’nin üretmesi lazım. Özellikle üniversitelerin bilgi üretmesi son derece değerli. Çünkü üniversiteler, bilgi ürettiği sürece Türkiye, katma değeri yüksek ürün üretme şansına sahip olacak. Üniversite bilgi üretemezse, Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün üretme şansı maalesef olmaz.
"Güçlü bir sosyal devlet"
Üçüncü ayak, güçlü bir sosyal devlet. Üretebilirsiniz, büyük gelirler elde edebilirsiniz ama onu hakça bölüşmediğiniz taktirde ülkede huzur sağlayamazsınız. Dolayısıyla güçlü bir sosyal devletin olması lazım. Yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, her ailenin asgari belirli bir geliri, her kişinin asgari bir geliri olduğu bir Türkiye inşa etmek zorundasınız. Bunun içinde aile destekleri sigortasının gelmesi gerekiyor. Aile destekleri sigortası, 1974 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, parlamentoda Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 102 sayılı sözleşmesini kabul ederek yasalaştırarak, aile destekleri sigortası getirmeyi taahhüt etmiştir. 1974, 2021. Bu yasayı çıkarmıyorlar. Niçin? Yoksulluğu yönetmek ve yoksulların oylarını almak için. Onlara bak sana bir paket yardım yaptım. İşte şu paket verdim. Sana makarna verirdim. Sana şunu verdim. Sende oyunu bana ver. Oysa kişi, sosyal devlette yoksulluğunu gidermeyi isteme hakkına sahiptir.
"Dünyadaki gelişmelerin öncüsü olacaksınız"
Stratejinin dördüncü ayağı, sürdürülebilirlik. Sanayi sürekli gelişiyor. Demokrasi sürekli gelişiyor. Sosyal devlet anlayışı sürekli gelişiyor. Siz bütün dünyadaki bu gelişmelere ayak uyduracaksınız. Yeri geldiğinde yeni gelişmelerin sosyal devletle ilgili, demokrasiyle ilgili yeni gelişmelerinde öncüsü olacaksınız.
"Asla umutsuz olmayın asla. Umutsuz olmaya hakkımız yok"
Dolayısıyla bizler hep beraber özellikle de sizler, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin geleceğini belirleyeceksiniz. Asla umutsuz olmayın asla. Umutsuz olmaya hakkımız yok. Çok güçlüsünüz. Yalnız olduğunuz için, kendinizi yalnız hissettiğiniz için umutsuzluğa kapılıyorsunuz. Siz aslında milyonlarsınız. Aslında umutsuzluğa kapılmayın. Umudu yeşertmek sizin göreviniz. Bu ülkeyi kurarken de kimse umutsuzluğa kapılmadı. Bu ülkeye demokrasiyi getirirken de kimse umutsuzluğa kapılmasın.
ANKA