İlaç tedarikinde yaşanan sorunun perde arkası ortaya çıktı: Bakanlıkta "kıran kırana pazarlık"

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, bugünkü yazısında eczaneler ile bakanlık arasındaki pazarlığı yazdı. Sarıkaya, "ecza depoları ve medikal şirketleri ürün tedarikinde zorlanırsa durumun çok daha sıkıntılı bir hal alacağı açık." yorumunu yaptı.

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, eczacıların yaşadıkları ilaç tedarikinde ilişkin Maliye Bakanlığı'nda gerçekleştirilen toplantıların perde arkasını aktardı. 

Sarıkaya, "Maliye’de kıran kırana pazarlık" başlıklı yazısında, medikal şirketleri ve ecza depoları için "Zaten sıkıntılı bir süreçten geçerken, döviz artışıyla da fiyat farkı oluşurken, ayrıca parası alınamadığı için satılanın yerine yeni ürün konulamazken, ürün tedarikini sağlamakta büyük sorun yaşayacakları kanısındalar." görüşünü aktardı. 

Sağlık Bakanlığı'nın ilaç tedarikinde topu Maliye Bakanlığı'na aktardığını yazan Sarıkaya'nın bugünkü yazısı şöyle:

MALİYE Bakanlığı’nda iki gündür kelimenin tam anlamıyla kıran kırana pazarlık sürüyor.

Pazarlığın konusu da 2017’den bugüne üniversite hastaneleri dahil kamuya verdikleri ilaç ve protezlerin parasını tahsil etmek isteyen ecza deposu ve medikal şirketlerinin durumu…

Şirketleri temsilen, Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS), Türkiye Medikal Dernekleri Federasyonu, Sağlık Üreticileri ve İthalatçıları ile Araştırmacı Medikal Firmaları yöneticileri üç yılı aşkın süredir alacaklarını tahsil edememenin sıkıntısı içinde önce Sağlık Bakanlığı’nın kapısını çalmış.

SEİS Başkanı Metin Demir'in dünkü sohbetimizde aktardığına göre Sağlık Bakanlığı adres olarak Maliye Bakanlığını göstermiş.

Bakan Yardımcıları Nurettin Nebati ve Osman Dinçbaş ile bir araya gelip alacaklarını masaya yatırmışlar.

Devlet üç yıldır para ödemiyor 

Başkan Demir, “Üniversite hastanelerinin geç ödeme yapmasına alışmıştık, ancak son dönem Sağlık Bakanlığı da ödeme yapmamaya başlayınca şirketler sıkıntıya düştü” diye söze girdi.

Bugüne kadar Sağlık Bakanlığı hastanelerine alınan malzemenin parasını tahsil ederek ayakta kalabildiklerini belirtti.


Devlet hastanelerine verdikleri ürünlerin paralarını da son 2-3 aydır alamayınca sorunlarının gittikçe arttığına vurgu yaptı.

Ya indirin ya da 2022'yi bekleyin

Demir, içinde bulundukları durumu önce Bakan Yardımcısı Dinçbaş’a ardından da diğer Bakan Yardımcısı Nebati’ye de aktarınca şu ortak yanıt gelmiş:

“Sorun değil, 2017’den kalan alacaklarınızı da bu yıl verdiğiniz ürünlerin karşılığını da hemen öderiz. Ama siz de biraz fedakarlık yapın, fiyat indirin…”

Demir, bu teklife “uzun vadede alamamaktansa %8-10 indirim ile alacağımızı tahsil ederiz” diye baktıklarını belirtip ekledi:

“Ama bizden 2020 için %60, 2019 için %50, 2018 için %30 indirim istendi. Yani verdiğimiz ürünün bedelinden yüzde 60 indirim olur şey değildi…”

Tepkilerini iletince Nebati’den şu yanıt gelmiş:

“Herkes biliyor ki verilen malın karşılığı 3 yıl sonra alınacak. Uzun yıllardır böyle geldiği için sizler de fiyatınızın üzerine faizi bu oranda koyup satmaya başladınız. Bazılarınız 2 ile 3 kat fiyat koydu. Üç yıl sonra alacağınızı bugün ödeyelim, siz de üzerine koyduğunuz miktardan önerdiğimiz oranda indirim yapın ya da 2022’ye kadar almak için bekleyin…”

Ecza deposu ve medikal şirketlerin temsilcileri buna itiraz etmiş, “Bizim üzerine koyduğumuz kar payı %15’i geçmez, eğer daha fahiş fiyattan satan varsa siz onlara bunu uygulayın; biz de sizinle birlikte onlara karşı mücadelenize destek olalım” demiş.

Uluslararası piyasada hepsinin fiyatı belli 

Başkan Metin Demir, ecza depoları ve medikal şirketlerinin kamuya ürün verdikleri için hepsinin satışlarının faturalı olduğunu, ihaleye girebilmek için de çalışanlarının sigortalarının eksiksiz yattığını belirtti.


Bakan yardımcılarına da durumu izah ettiklerini belirterek sözlerini sürdürdü:

“Ürünlerin uluslararası piyasadaki fiyatları belli. Eğer bunun üzerinde bir fiyatlama söz konusu olmuşsa o miktarına müdahale etmelerini istedik. Ama böyle bir şey yok, üstelik 3 yıl da gecikmeli alıyoruz.”

Toplantıya katılan diğer kişilerle de konuştum.

Aktardıklarına göre Bakan Yardımcısı Nebati, şirketlerin temsilcilerine en son 2016 tarihinde yapılan müzakere ile paralarının ödendiğini anımsatmış.

“Siz Ekim 2017’de üniversite hastanelerine ürün verdiğinizde paranızı geçmişe de bakarak 3 yıl sonra alacağınızı bilmiyor muydunuz?” sorusunu yöneltmiş.

Burada durmamış, “Demek ki 3 yıl sonra alacağınızı bilerek üzerine o oranda fiyat artışı yaptınız” yaklaşımında bulunmuş.

Banka yerine indirim yapın 

Bakan Yardımcısından ziyade bir iş adamı gibi hareket ettiğini belirtmiş.

Bu yıl verilen ürünlerin ödemesinin de en erken 2022’de olacağını görerek satış yaptıklarını tahmin ettiğini belirtip eklemiş:

“Şimdi gidip 2022’deki alacağınız karşılığını bankadan borçlanacaksınız. Faizi %15’ten alsanız 3 yıl size yükü %45’ten fazla. Eğer bugün alacağınızdan %40-50 oranında feragat ederseniz hemen paranızı alırsınız, banka ile de uğraşmazsınız.”

İş adamı gibi hareket ettiği cümlesini birkaç kez yinelemiş...

Bu aşamada bir noktaya da dikkat çekmiş:

“2016’da yapılan müzakerede zaten %26 indirim yapmışsınız. Yine böyle bir durumla karşılaşacağınızı biliyordunuz. Şimdi size mal gönderen tedarikçinize parasını peşin ödeyeceğinizi söylerseniz indirim yapmaz mı?”


Şirket temsilcileri yapılabileceğini ancak bunun talep edildiği gibi %50-60 oranına ulaşmayacağını anımsatınca Nebati noktayı koymuş:

“Salgın nedeniyle bastırıyorsunuz biliyorum. O zaman ben çekilirim, siz de 2022’de ancak paranızı alırsınız. Gelip indirimini yapmak isteyene de ben parasını peşin öder yola onunla devam ederim…”

İki cendere arasında kalmışlar 

Toplantı da bu noktada tamamlanmış…

Şimdi ne mi olur?

Zaten ilaç konusunda ciddi sorunların yaşandığı bir süreçte eğer ecza depoları ve medikal şirketleri ürün tedarikinde zorlanırsa durumun çok daha sıkıntılı bir hal alacağı açık.

Hazine ve Maliye Bakanlığı böyle bir yöne gidebileceklerini tahmin etmiyor, oranlar %50-60 olmasa da bir noktada uzlaşının sağlanabileceğine inanıyor.

Ancak konuştuğum medikal şirketleri ve ecza deposu sahiplerinin bakışı hiç de öyle değil.

Zaten sıkıntılı bir süreçten geçerken, döviz artışıyla da fiyat farkı oluşurken, ayrıca parası alınamadığı için satılanın yerine yeni ürün konulamazken, ürün tedarikini sağlamakta büyük sorun yaşayacakları kanısındalar.

Şunu da belirteyim atasözündeki gibi hepsinin “canı burnuna gelmiş” öfkeyle soluyor…

Türkiye Haberleri