İHD'den Soylu'ya bir yanıt daha

İnsan Hakları Derneği (İHD), PKK'nın 16 asker, polis ve sivili şehit ettiği Gara Operasyonuna ilişkin bilgilendirme toplantısında İHD'yi hedef alan Soylu'ya bir yanıt daha verdi.

Gara’da düzenlenen operasyonda terör örgütü PKK’nın alıkoyduğu 13 polis ve askerin şehit edilmesine ilişkin Meclis’te açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) suçladı. Soylu derneği hedef göstererek “1984'ten bu yana terör örgütü, 6 bin 21 sivil katliam gerçekleştirdi. O İHD denilen canı çıkasıcası dernek, bir tanesi için bir laf söyledi mi, onun peşine takılıyorsunuz? Devlet burada üzerine düşen her şeyi yapmıştır” dedi.

Soylu’nun suçlamalarına yanıt veren İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Kendisi istese diyalog kurardı, alırdı. Musul’da nasıl yaptılarsa, denizcilerde ne yaptılarsa, aynısını yapması gerekirdi. ‘Terörle muhatap olmayız’ diyenler neden başka teröristle muhatap oluyor? Başkalarını suçlayarak sorumluluğundan kurtulmaya çalışıyor” ifadeledirini kullandı. 

İHD, bugün yaptığı yazılı açıklamayla kendilerini hedef gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ikinci kez yanıt verdi. 

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: 

Hepimizi derinden sarsan ve üzen alıkonulan 13 asker, polis ve sivilin yaşamını yitirmesi ile ilgili 15 Şubat 2021 günü yaptığımız basın toplantısında düşüncelerimizi ve bu süreçteki girişimlerimizi kamuoyu ile paylaştık.

Bu konu ile ilgili 16 Şubat 2021 günü TBMM Genel Kurulunda hükümeti temsilen bilgi vermek amacıyla kürsüye çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konuşmasının bir bölümünde derneğimize gerçek olmayan ve haksız ithamlarda bulunmuş ve kullandığı ifadelerle derneğimizi ve yöneticilerimizi hedef göstermiş, hukuka saygılı hiçbir devlette kabul edilemeyecek şekilde İHD’ye yönelik “canı çıkasıca” ifadelerini kullanmıştır.

Bakanın konuşma üslubu ve tutumunun kamuoyu tarafından tasvip edilmediğini gözlemlemek bizleri memnun etmiştir. Bu açıklamalar sonrasında Bakan’ın kullandığı ifadeler nedeniyle sadece İHD ailesine değil tüm topluma özür dileme yükümlülüğü vardır. Bakanın ithamları ile ilgili aşağıdaki açıklamayı yapmak gerekmiştir.

Bakan Soylu’yu İHD’nin “canını çıkartma” değerlendirmesine getiren husus, sayısını ilk defa açıkladığını söylediği sivil katliamlarla ilgili olarak İHD’nin sessiz kaldığı iddiasıdır. Bu iddia, aşağıda gösterildiği gibi tümüyle yanlış ve asılsızdır.

İHD, bir insan hakları örgütüdür, temel amaçlarından biri de insan yaşamının korunmasıdır. Bu çerçevede İHD, açıklamalarını uluslararası insan hakları hukuku, insancıl hukuk ve evrensel insani değerler üzerine yapar. İHD için devlet dışı aktörlerin hukuki ve ahlaki sorumluluğunu belirleyen ölçütler de sayın Bakanın siyasi beklenti ve hedefleri değil bu uluslararası kural ve ilkelerdir. Şüphesiz bir insan hakları örgütünün doğru veya yanlış davrandığının ölçütü bir siyasi kişinin şahsi tercihleri değil, uluslararası insan hakları kuralları olacaktır.

Bu ilkeler ışığında, İHD her zaman sivillere yönelik saldırıları kim yaparsa yapsın kınamış ve karşı çıkmıştır. Sadece 2015 yılından bu tarafa bu konu ile ilgili yaptığımız basın açıklamaları derneğimizin resmi web sayfasında yer almaktadır. 

Bunun dışında İHD’nin yıllık olarak hazırladığı İnsan Hakları İhlal Raporu ve bilançosunda “saldırıya uğrayanlar” ve “yasadışı örgüt saldırıları” bölümü bulunmaktadır. Bu bölümlerde özellikle yasadışı silahlı örgütlerin gerçekleştirdiği saldırılarda yaşamını yitiren ve yaralanan insanlara yer verilmektedir.

Bütün bu bilgilerin İçişleri Bakanı ve bakanlık bürokratları tarafından biliniyor olması gerekir. Dünyanın en önemli insan hakları örgütlerinden biri olan İHD’nin dilini, açıklamalarını ve tavrını bilmemek Bakan’ın ve bürokratlarının ayıbıdır.

İHD, bugüne kadar sadece insan hakları ve insancıl hukuk kurallarına uygun davranmakla yetinmemiş, insan yaşamını korumak için birçok vakada sorumluluk almıştır. Alıkonulanların serbest bırakılması konusunda derneğimizin geçmiş yıllardaki tecrübesi ve bugüne kadar sağ salim kurtardığı insanların durumu kamuoyunun bilgisinde mevcuttur ve bu konuda derneğimizin yaptığı açıklamalarda sabittir.

2015 yılında çatışmalı süreç yeniden başladığında örgüt tarafından çok sayıda insan alıkonulmaya başlamıştı. Temmuz-Ağustos 2015’te Hakkari’de bulunan sınır kapılarında görevli 20 Gümrük memurunun kaçırılarak alıkonulması üzerine derneğimiz ve emek-meslek örgütleri ortak bir çağrı yapmış ve özellikle derneğimizin yaptığı girişimler sonucu bu kişileri teslim alarak 8 Eylül 2015 günü Türkiye’de devlet yetkililerine vermiştik.

Ancak alıkonulan asker ve polislerin serbest bırakılması konusunda bugüne kadar defalarca yaptığımız çağrılar ve çok çeşitli girişimlerimiz sonuçsuz kalmıştır. 

1)  Alıkonanların aileleriyle birlikte en son yaptığımız serbest bırakılsın çağrısı 29 Mayıs 2019 tarihlidir. Bu çağrı alıkonulan asker ve polislerden gelen mektupların ailelere teslim edilmesi üzerine yapılmıştır.

2) Ailelerle birlikte İHD Diyarbakır Şubesinde milletvekili genel seçimi öncesi yaptığımız serbest bırakılması çağrısı. (24 Haziran 2018)

3) CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve aileler ile birlikte TBMM Basın Toplantısı odasında serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (2 Ekim 2017)

4) CHP Genel Merkezinde Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek İHD, Mazlum-Der Eski Başkanı A. Faruk Ünsal ve ailelerle birlikte konuyu görüşüp daha sonra partinin basın bölümünde basın aracılığı ile serbest bırakma çağrısı yaptık. (29 Eylül 2017)

5) İHD, Mazlum-Der ve aileler ile birlikte TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partileri ziyaret ederek konuyu görüşmüş, HDP ve CHP grup toplantı salonlarında basın önünde serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (26 Aralık 2016)

6) İHD Genel Merkezinde Dünya Barış Günü vesilesiyle CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın katılımı ile ailelerle birlikte serbest bırakma çağrısı yaptık. (1 Eylül 2016)

7) İHD Genel Merkezinde İHD, Mazlum-Der, TİHV ve ailelerin yanı sıra CHP Ankara milletvekilleri Şanal Sarıhan ve Murat Emir ile birlikte serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. 26 Kasım 2015

8) İHD Genel Merkezinde İHD, Mazlum-Der ve ailelerle birlikte serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. 30 Eylül 2015

9) İHD Heyeti alıkonulan 20 Gümrük memurunu 8 Eylül 2015 tarihinde Irak Duhak yakınlarında teslim alarak Habur Sınır kapısında yetkililere teslim etmiştir. Heyetimiz teslim alma sırasında alıkonulan asker ve polislerin de serbest bırakılmasını bizzat yüz yüze ifade etmiş ve talep etmiştir.

İHD ve diğer insan hakları örgütlerinin bugüne kadar alıkonulan kamu görevlileri hakkında başarıyla yürüttüğü çalışmalar, ne yazık ki ilk kez sonuç vermemiş ve çatışmanın tarafı olmayan 13 kişi yaşamını yitirmiştir. Ancak bu başarısızlığın sorumlusu İHD veya başka bir hak örgütü değildir. Bu sefer bu kişilerin sağ olarak kurtarılamamasının en önemli sebebinin uygulanan güvenlik politikası ve terörle mücadele söylemi olduğunu düşünüyoruz. Genel Başkanımızın defalarca açıkladığı gibi örgütün, hükümetin/devletin/iktidar partisinin kendisini doğrudan veya dolaylı olarak muhatap alarak çağrıda bulunma isteği sorunu kilitlemiştir. Bu süreçte başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet yetkilileri bu konudaki çalışmalarımızı kolaylaştırmıştır. Alıkonulanların serbest bırakılması aşamasında her türlü güvenlik önleminin alınması konusunda gerekli güvenceler verilmiştir ancak buna rağmen örgüt ikna edilememiştir.

İçişleri Bakanı 13 kişinin yaşamını yitirdiği başarısız kurtarma operasyonu nedeniyle örgütü sorumlu tutmamızın yanı sıra devletin de sorumlu olduğunu söylememize kızmıştır. Oysa yaşam hakkına yapılan müdahalenin doğrudan Devletten kaynaklanmıyor olması, devletin hiçbir şekilde bir sorumluluğu olmayacağı anlamına gelmez. Yazılı açıklamamızda da belirttiğimiz gibi bu kadar riskli bir askeri operasyonun sonuçlarından elbette ki devletin sorumlu olması gerekir ve bunu da etkin bir soruşturma ortaya çıkarır. İnsan hakları hukuku, suçla veya terörizmle mücadele adı altında devletin dilediği gibi şiddete başvurmasına müsaade etmez. Uluslararası hukuk uyarınca bir devletin yaptığı silahlı operasyonlarda çatışmanın tarafı olmayan kişileri koruma yönünde pozitif bir ödevi vardır. İnsan hakları örgütlerinin doğal ödevlerinden biri, devletlerin operasyonlarında insan hakları hukukunun gereğini yerine getirip getirmediğini sorgulamaktır. Bu soruşturma süreci bitmeden operasyonu yapan bakanların kendileri dışında herkesi suçlamaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla yetkili Başsavcılığın olaya el koyması ve tarafsız bir soruşturma yürütmesi gerekmektedir. Nitekim, derneğimizin bu tespiti sayın Cumhurbaşkanının 17 Şubat 2021 günü Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklama ile açıklık kazanmıştır. Cumhurbaşkanı, operasyon sorumluluğunun devlete ait olduğunu kabul etmiştir.

Öte yandan, Devletin sorumluluğu konusu vatandaşlarını kurtarma konusunda gerekli arka kapı diplomasisini işletmemesi ile de ilgilidir. Örneğin, Nijerya’nın Lagos kentinin yaklaşık 180 mil açığında Mozart isimli gemiden 23 Ocak 2021 günü korsanlar tarafından kaçırılan 15 Türk gemicinin kurtarılmasında uygulanan yöntem pek ala burada da uygulanabilirdi.

İçişleri Bakanının tek ödevi şüphesiz, kolluk operasyonlarının insan hakları hukukuna uygun yürütülmesini sağlamak değildir. İçişleri Bakanı, bu ülkede yaşayan herkes gibi İHD’nin ve üyelerinin de can ve mal güvenliğinin sağlanmasıyla mükelleftir. Oysa Bakan Soylu, Meclis kürsüsünde konuşma yaparken, konu Derneğimiz de değilken, kasıtlı ve kötü niyetli bir şekilde kendi sorumluluğunu örtmek için Derneğimizi hedef almış, Dernek yönetici ve çalışanlarının can ve mal güvenliğini tehlikeye atmıştır. Bakanın kullandığı dil ve üslupla, kendi hatalarını kapatmak için, insan hakları savunucularını hedef göstermesi asla kabul edilemez. Nitekim bu konuşmadan sonra derneğimize e posta ve sosyal medya yolu ile tehdit mesajları gönderilmeye başlamıştır. Bakanın Derneğimize yönelik bu üslubunun ne kadar tehlikeli olduğu ve can güvenliğimizi riske ettiği hususu, Türkiye ve Dünya’daki insan hakları savunucularını koruma mekanizmalarına da acilen bildirilecektir.

İçişleri Bakanı şayet randevu taleplerimizi kabul etseydi bütün bu hususları kendisi ile yüz yüze konuşup birbirimizi daha iyi anlayabilirdik. Şimdi bu vesileyle, Bakan Soylu’yu İHD’den özür dilemeye ve diyalog kapılarını açmaya davet ediyoruz.

Kamuoyunun takdirine saygılarımızla sunarız.

Türkiye Haberleri