Millileşme vurgusu yaparken yabancı şirketleri unuttu! Varank'ın sözlerine tepki

Çanakkale’de TÜMAD Madencilik’in işlettiği altın madeni ziyareti sonrası ‘milli madencilik politikası’ vurgusu yapan Bakan Varank, ekolojik talana izin verdikleri yabancı şirketleri unuttu. Varank’ın maden çalışmalarına karşı çıkanlara yönelik “Maden tartışmalarının çoğunluğu siyasi saiklerle oluyor” sözlerine ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nden tepki geldi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde Nurol Holding-TÜMAD Madencilik tarafından işletilen Lapseki Altın Madeni’nde incelemelerde bulundu. Ziyaret sonrası Bakan Varank, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. ‘Milli madencilik politikası’ ifadesini kullanan Bakan Varank’ın sözleri akıllara Türkiye’de ekolojik talana neden olan yabancı şirketleri getirdi. Kaz Dağları’na çöken Kanadalı Alamos Gold’un Türkiye’nin milli değerleri olan ağaçları katlettiği görüntüler hafızalarda tazeyken Varank’ın açıklamalarının altı boş kaldı. Millileşme vurgusu yapan Bakan Varank, Çanakkale’de altın madeni projesine başlayacak ve milli değer olarak kabul edilen ağaçları katledecek olan TÜMAD Madencilik’i görmezden geldi. Su kaynaklarının ve ormanlık arazinin tehlikeye atılacağı projeye ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tepki göstererek, bölge halkını projeye karşı durmaya çağırdı.

‘Madencilere dikensiz gül bahçesi yaratıldı’

halktv.com.tr'ye Bakan Varank’ın açıklamalarını değerlendiren Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, AKP’nin iktidara gelmesinden hemen sonra ‘Maden Yasası Değişikliği’ olarak bilinen bir düzenleme ile bir sürü kanunda değişiklik yaptığını hatırlatarak, “Bu düzenleme ile madencilere dikensiz gül bahçesi yaratıldı. Ülkenin her yanında madencilik yapılabilir hale geldi. Bir sürü destek ve teşvik verildi” dedi.

‘Ülke adeta işgal edildi’

1980’li yıllarda başlayan özelleştirme politikalarının sonucu olarak AKP iktidarı ile birlikte kamusal madencilikten tamamen çıkılıp onun yerine özel sektör madenciliğine geçildiğini belirten Doğan, “Ülkenin her tarafı maden alanı olarak parsellendi. Kamunun elindeki her türlü bilgi özel sektörün hizmetine sunuldu. Maden alanları hızla ihale edilerek yabancı ve yerli şirketlere satıldı. Ülke adeta işgal edildi. Madenciliğe kapalı çok az alan kaldı. Ülkenin yüzölçümünün en az yüzde 60’ı, Kazdağları’nın yüzde 79’u maden ruhsatları ile kapatıldı. Yabancı ve yerli şirketler dağlarımızı delik deşik etmeye başladı. Halihazırda 20’ye yakın çalışan altın madeni projesi var” ifadelerini kullandı.

‘Devlet; kârı şirketlere, zararı hala yıkıyor’

Doğan, altının siyanürle yıkanması işlemi olan ‘siyanür liçi’ uygulanarak yapılan altın madenciliğinin çevresel risklerine dikkat çekerek, “Hem dünyada, hem de ülkemizde yaşanan maden felaketleri yüzünden ciddi çevre felaketleri yaşandı, insanlar ve doğa büyük zararlar gördü. Romanya’daki büyük maden kazasından sonra Avrupa Birliği Parlamentosu siyanür liçinin yasaklanmasına dair tavsiye kararı aldı ve çoğu ülke bu karara uyarak siyanür liçli altın madenciliğini yasakladı” dedi.

Altının spekülatif bir maden olduğuna dikkat çeken Doğan, yaşamsal ihtiyaçlar için elzem olmadığının altını çizdi. Doğan, dünya üzerinde bugüne kadar çıkartılmış olan altın madeni miktarının yaşamsal ihtiyaçlar için gereğinden fazla olduğunu belirterek, “Yeni altın madeni çıkarmaya ve doğaya çok ciddi zarar veren bu madenciliğe ihtiyaç yok. Özel sektör tarafından çıkartılan altın madenlerinin tamamı çıkartan şirketin oluyor ve yalnızca ocak başı bedelinin yüzde 2.25-4.5 arasında devlet payı alınıyor. Çıkartılan altın devlet tarafından satın alınıyor ve bankaların kasalarına, yer altına saklanıyor. Devlet; halkın, kamunun olması gereken madeni yeniden özel sektörden satın alıyor. Mevcut maden yasası ile gerçekleştirilen ve kârı şirketlere, zararı ve riski halka yıkan bu madenciliğin de hiçbir kamu yararı yok” ifadelerini kullandı.

‘Cezalar doğaya verilen zararı karşılamıyor’

Madencilik faaliyetleri sonrası yapılan rehabilitasyon çalışmalarını “tam bir yalan” olarak değerlendiren Doğan, “Madencilik yapılan ve tonlarca siyanür, sülfirik asit gibi kimyasallar kullanılan maden alanları asla eski haline gelmiyor. Hatta çoğu yerde terk edilip gidiliyor. Maden felaketleri sonrasında kesilen cezalar da asla doğaya verilen zararı karşılamıyor” diye kaydetti.

‘Tabii ki siyasi bir duruştur ancak iktidar karşıtlığı üzerinden değil’

Bakan Varank’ın Çanakkale’de sarf ettiği ve tartışmalara kapı aralayabilecek bir diğer açıklaması ise maden çalışmalarına karşı çıkanlara yönelik oldu. Varank, “Madenler konusunda ülkemizde zaman zaman farklı tartışmalar olabiliyor. Ben açık konuşacağım. Bunların çoğunluğunun siyasi saiklerle olduğunu bilmemiz gerekiyor” dedi. Varank’ın bu sözlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Doğan, şu ifadeleri kullandı:

Ülkemizdeki sömürge madenciliğine, halkı hiçe sayan, halkı evinden, barkından, tarlasından, ormanından, havası, suyundan eden, çevreyi kirleten, orman ekosistemlerini tarumar eden, şirketlerin kârına kâr katan ve riski halka yıkan bu madenciliğe karşı çıkıyoruz. Bu tabii ki siyasi bir duruştur. Ancak iktidar karşıtlığı üzerinden değil, bilimsel ve ahlaki, etik temeli olan bir karşı çıkıştır. Halktan ve haklıdan yana bir duruştur. Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Sayın Bakan’ı sömürge madenciliği yerine halktan yana ve doğayı ve ekosistemi gözeten kamusal bir madencilik politikası uygulamaya, madencilikle sağlanan 5-10 yıllık geçici istihdam yerine tarım ve turizm gibi kalıcı istihdam olanakları yaratan politikalar üretmeye çağırıyoruz.

TÜMAD'ın Lapseki projesi nedir?

ESAN Eczacıbaşı’nın Çanakkale ili, Lapseki ilçesi, Şahinli Köyü mevkiinde 68955 Ruhsat Numaralı Sahada planladığı Altın-Gümüş Madeni Ocağı Kapasite Artışı Projesinin ruhsatı 20 Ocak 2020’de verildi. Süresi 15 yıl olarak belirlenen projenin ruhsat alan 2766 hektar, işletme izin alanı 1625 hektar olarak belirlendi.

Bianet'in aktardığına göre, TÜMAD Madencilik, ESAN Eczacıbaşı’na ait olan ruhsatı ve tüm haklarını, 15 Eylül 2021’de satın aldı. 1 Aralık 2021’de de Altın-Gümüş İşletme İznini alarak, 3 Aralık 2021’de ÇED sürecini başlattı.

ESAN Eczacıbaşı söz konusu ruhsat kapsamında 5,33 hektarlık bir alanda “bentonit” madeni için 8 Şubat 2013’te “ÇED Gerekli Değildir” kararı alarak bölgedeki çalışmalarına başladı. ESAN Eczacıbaşı 11 Şubat 2013’te ise söz konusu ruhsat kapsamında, yani toplam büyüklüğü 2 bin 766 hektar olan alanda, Altın-Gümüş Madeni Ocağı için 34 hektarlık bölümde “ÇED Olumlu” kararı aldı.

Tüm bu alanlar devir kapsamında TÜMAD’a devroldu. TÜMAD ise, şimdi bu projenin kapasite artışı yapılarak; 34 hektar olan ÇED alanını 429 hektara çıkartmak için ÇED başvurusunda bulundu.

Kapasite artışı projesinin üretim süresi 6 yıl, rehabilitasyon süresi ise 2 yıl olarak belirlenirken, projenin toplam ömrünün 8 yıl olduğu proje dosyasında yer aldı. Projenin sağlayacağı istihdam ise yalnızca 80 kişi olarak belirlendi.

Üretim miktarı, yılda 3 adet açık ocaktan 950 bin ton ve yeraltı galerilerinden 250 bin ton olmak üzere toplam 1 milyon 200 bin ton olarak belirlendi. Proje ömrü boyunca ise üretim miktarı 7,2 milyon ton cevher, 31,4 milyon ton pasa olmak üzere toplam kazı miktarı 38,6 milyon ton olacağı ifade edildi.

TÜMAD Madencilik'i nereden tanıyoruz?

TÜMAD Madencilik, Nurol Holding'e bağlı. Nurol Holding ise Osmangazi Köprüsü ve İzmir Otoyolu işletmecilerinden biri. Nurol Holding'in üst düzey yöneticisi Oğuz Çarmıklı, zarar ettiklerini ve işletme hakkını devretmeyi düşündüklerini söylediği açıklamasıyla tanınıyor. Çarmıklı, “Hazine aradaki fiyat farkını size ödemiyor mu?” sorusuna ise "Hazine fiyat farkı ödemesi için önceki yılın aralık ayının son 10 gününün ortalamasını alıp, yılbaşında kuru fiksleyip TL olarak ödeme yapıyor. Ödeme 9 ay gecikmeli gerçekleşiyor. O nedenle zarar ediyoruz" diye yanıt vermişti.

Özel Haber Haberleri