Gözaltına alındığı polis karakolunda işkenceye maruz kaldığını söyleyen ve suç duyurusunda bulunan Doğukan Gül, yaşadıklarını halktv.com.tr'ye anlattı. Gül, "İki gün önce parkta yürürken ve hiçbir olayla ilgim yokken beni yanlışlıkla gözaltına aldılar" diyerek şunları söyledi; “2 gün önce Atatürk Mahallesi'nde bir parka yakın yolda yürüyüş yapıyorduk. Birden kafe yakınlarında silah sesleri geldi. Arkadaşlar ile aramızda konuştuk. 'Ne oldu acaba, bir çatışma mı çıktı?' dedik. Korktuk, uzaklaşalım dedik. O an aniden önümüzde arkamızda iki resmi polis arabası çıkarak bizi apar topar kimlik sormadan iki araca soktular. Sözde kafede kavga edenler bizmişiz diye aldılar bizi. Karakola gelinceye kadar sorduk polislere 'Neden bizi aldınız?' diye. 'Susun, konuşmayın' dediler biz de konuşmadık.”
'İçeri girer girmez dayak atmaya başladılar'
Polis aracından indirilip karakola götürüldükleri andan itibaren dövülmeye başladıklarını belirterek açıklamasına şöyle devam etti; “Polis karakoluna girdik. Merdivenden aşağı iner inmez bir polis bana küfür ederek arkadan tekmeyi bana vurdu. O an yere düştüm. Yerden kalktım, kapı açıldı 15-20 polis beni dövmeye başladı. Hem sivil olan vardı, hem özel hareket kıyafetli olan vardı. Her tarafıma vurmaya devam ettiler. Yere uzandım, bayıldığım anlar da olmuş. O anları hatırlamıyorum.”
'Ağzım kanıyordu, peçete istedim vermediler'
Kendisine geldiğinde başka odaya götürüldüğünü söyleyen Gül, “Orada da dayak attılar. 2 dakika boyunca vurdular, arada durup yine vurdular. Gidip gelip vurdular. Ağzım kanıyordu peçete istedim, vermediler. Vücudumun her yerine vurdular, kafamda hala şişlikler var. Dudağım açıldı hala pipetle çay içiyorum. Kollarımda bacaklarımda sırtımda izler var" ifadesini kullandı.
'Özür dilediler, şikayetçi olma dediler'
Karakolda uzun bir süre konuşma hakkı vermeden polislerin kendisini dövdüğünü iddia eden Gül, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Hiçbir şekilde konuşma hakkına sahip değildim. O ara sadece vuruyorlardı. Ben altta sadece 'vurmayın, vurmayın' diyordum. Sonra ne olduysa durdular. 'Neden vurdunuz?' dedim. 'Sen değilmişsin, yanlışlık olmuş özür dileriz' dediler. 'Kimseden şikayetçi olma' dediler. 'Çay içer misin, sigara içer misin?' demeye başladılar.”
Polislerin kendisini yanlışlıkla gözaltına aldıklarını anlayınca hastaneye götürüldüğünü söyleyen Gül, "Beni hastaneye götürdüler rapor aldım. Poliste de ifade verdim, savcılıkta da. Bana vuranların tek tek eşkallerini belirterek şikayetçi oldum” dedi.
'Karakolda kamera yokmuş'
Doğukan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Karakolda her köşede bir kamera olmak zorunda. Ama biz ifade verirken savcılıkta sorduk 'görüntü yok' dediler. Telefonum cebimdeydi bana vurdukları sırada elimi cebime attım fotoğrafımı çektim. Telefonu fark ettikleri gibi elimden aldılar. Ailemi bile arayamadım kimseye ulaşamadım. Anneme mesaj çekeyim dedim telefonu aldım bir fotoğraf çektim anneme yolladım sonra telefonu kapatıp onlara verdim. Hem yanlışlık oldu dediler hem telefonumu vermediler neden vermediler bilmiyorum. Sabah 09.00'da çağırdılar. 'İstersen ifade vermek zorunda değilsin. Yanlışlık olmuş' dediler. Ama ben şikayetçi olmak için ifade verdim. Sabaha doğru sanırım onların müdürüydü. Yüksek rütbeli biriydi, ralarında sözlü tartışmalar oldu. Müdür onlara 'yanlış yaptınız' gibi bişeyler dedi. Bizi o an oradan uzaklaştırdılar.”
'Görevden alınsınlar'
Öte yandan aralarında Tunceli Barosu, İnsan Hakları Derneği ile birçok siyasi parti ve STK temsilcisi ile vatandaşlar Sanat Sokak'ta bir araya gelerek polis karakolunda yaşanan şiddete tepki gösterdi. Grup, polislerin derhal görevden alınmasını istedi. Grup, Doğukan Gül’ün fotoğrafının bulunduğu pankart açarak basın açıklaması yaptı.
İlk olarak söz alan Tunceli Barosu Başkanı Kenan Çetin, yetkililerle görüştüklerini belirterek şöyle konuştu: "Baro yönetimi ve üyelerimiz olarak bu olayın gerçekleşmesinden hemen sonra hem ilgili kurumlarla hem de yetkilerle görüşme gerçekleştirdik. Atatürk Mahallesi’nde başlayan sözlü tartışma sonucunda gencimiz İl Emniyet Müdürlüğü’ne getirilmiştir. İl emniyet müdürlüğünde yapılan açıklamaları da dinlememiz üzerine burada gencimize karşı fili bir müdahale olduğu açıklanmıştır. Bu anlamda şunu söylüyoruz, insan kendi yaşam haklarıyla birlikte insandır. Dolayısıyla bu insana ilişkin yaşam hakkına ilişkin müdahale onur kırıcıdır ve insanlık suçudur” dedi.
'Başka mağdurlar da var'
Bu olayın takipçisi olacaklarını belirten Çtin, sözlerini şöyle sürdürdü; “Baro olarak hem idari anlamda hem de adli anlamda soruşturmanın takipçisi olacağız. Üzüldüğümüz husus ise başka şahıslardan da aldığımız telefonlar var. Bu olayın son olay olmadığını öğrendik. Adliyeye yansıyan başka olaylarda olduğunu açıklamak istiyoruz. Kimse burayı babasının çiftliği görmesin kimse külhanbeyliğine soyunmasın. Buradan baro olarak gerek kolluk kuvvetlerini gerek amirlerini gerek mülkü amirlere şunu söylüyoruz maddi gerçekliliği bir an önce şeffaf bir şekilde basınla ve kamuoyu ile paylaşın.. İdari ve adli anlamda tahkikatı bütünleştirip, ihmali ve kastı olan kamu görevlilerinin bir an önce açığa alınması gerekmektedir”
'Neye taraf?'
HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü ise valiliğin yaptığı açıklamanın çok vahim olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Valilik öyle bir açıklama yapıyor ki, yaşanan olaydan daha vahim bir durumda. 'Taraflar' diyor, aslında doğru bir ifade. Yani burada güvenlik gücü değil, taraf diyor. Taraf neye taraf? Taraf, ne demek taraftır iki taraf arbede yaşamış, adli bir olay yaşanmış diyor , bu adli bir olay değil adi bir olaydır.”