Nurcan Çalışkan
Küresel ısınmanın neticesi olarak yaşanan küresel iklim değişikliğinin endişe uyandıran etkileri Türkiye'de de görülmeye devam ediyor. Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üstünde seyretmesiyle birlikte özellikle Marmara Bölgesi'nde, 'Asya Kaplan' sivrisineği ve 'Baldırsokan' olarak bilinen türe yönelik şikayetler artarken, uzmanlar da uyarıda bulunmaya devam ediyor.
Marmara'yı etkisi altına alan bu sinek türleri; ne derece zararlı, istilacı ve kalıcı türler mi? Bulundukları bölgelerdeki bitki popülasyonunu nasıl etkiliyor? Peki ya koronavirüs salgınının yeni varyantlarla can almaya devam ettiği süreçte virüs bulaştırıyor mu?
Yaz aylarında özellikle Marmara'nın kıyı illerinde artan şikayetlerin sebebi olan bu sinek türleri hakkında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Çevre Biyolojisi ve Ekolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Oya Özuluğ sorularımızı yanıtladı.
Bilim insanlarının yıllardır vurguladığı küresel ısınma artık tüm insanlık tarafından algılanabilir boyutlara ulaştığına dikkat çeken Doç. Dr. Oya Özuluğ, mevsimlerde yaşadığımız kaymaların; sıcak geçen sonbahar, ılık geçen kışların insanlar gibi bir çok canlının yaşam döngüsünü etkilediğine dikkat çekiyor.
'Türkiye'nin subtropik iklime kaydı'
Artan sıcaklıklarla birlikte, yağış aralıklarının uzaması ve yağış miktarının değişmesiyle Türkiye'nin subtropik iklime kaydığını ve doğada bulunan böcek ile sinek türlerinin insanlarla daha fazla vakit geçirmeye başladığını vurgulayan Özuluğ, "Bitkilerin çiçek açma ve çiçekli kalma zamanlarının değişmesiyle insanlarla geçirdikleri süre de değişiyor. değişebileceği gibi doğada böceklerin de ortamda kalma, yani bizimle geçirdikleri süre de uzadı. Havaların soğuması ile durgunlaşıp bir sonraki mevsimi bekleyecek
olan böcekler havaların sıcak seyretmesi üzerine ortamda bulunmaya ve çoğalmaya devam ediyor. Mevsim normallerinin üstündeki sıcak hava daha önce hiç fark etmediğimiz yeni türlerle tanışmamıza neden oluyor" dedi.
'İstilacı türlerde yerel birçok hayvanın yerini alabilir'
Türkiye'de varlığı bilinen böcek türlerinin hayatta kalma sürelerinin ve sayılılarının
artmasına ek olarak küresel ısınma etkilerinin sonucu olarak, bir çok omurgasız ve
omurgalı hayvan türlerinin yayılım alanları ekvatordan kuzeye doğru değişebileceğini belirten Özuluğ, "Türkiye Asya ve Avrupa arasında bulunduğu coğrafik konumun özelliği nedeni ile ekvatora yakın, daha sıcak bölgelerden yaşayan birçok hayvan daha ılımlı iklimlere doğru yayılış gösterme eğilimine girebilir. Bu hayvanlar arasında böceklerde bulunabileceği gibi, istilacı türlerde ülkemize gelerek yerel birçok hayvanın yerini alabilirler" dedi.
Zararlı türlerin anavatanı
Ülkemizde varlığını bildiğimiz ya da farklı bölgelerden ülkeye ulaşarak yayılan zararlı böcek türlerinin çoğunun Asya, Kuzey Afrika kökenli olduğuna dikkat çeken Özuluğ, "Bu türler sıcak ve nemli alanları severler. Çeşitli hastalık etmeni taşıyabilirler ancak böceklerin zararları dediğimizde bitki örtüsüne zararları, ağaçlara zararları, parazit böcekler, hayvanlara zarar veren böcekler olduğu gibi ekonomik yönden de olumsuz etkileri olabilen böcek listesini uzatabiliriz" diyerek Baldırsokan sineğiyle ilgili önemli bilgilendirmelerde bulundu:
'Hem dişisi hem erkeği kan emer'
Doç. Dr. Oya Özuluğ, En çok hastane şikayetinin görüldüğü Baldırsokan ve Asya Kaplan sivrisineği hakkında şöyle konuştu:
"Bardırsokan böceği (Stomoxys calcitrans) dünyanın birçok yerinden bilinen bir tür. Karasinekten farklı olarak kan emerler, genelde at ve sığırların bunduğu çiftliklerde ağırlıklı olarak yaşarlar. Sivrisinekten farklı olarak hem dişi hem de erkeği kan emer.
'Hastalık etmenini taşıyabilir'
Kan emen hayvanların insana doğrudan yada dolaylı yolla hastalık bulaştırma olasılığı vardır. Ancak bu bir olasılıktır yani kesin bulaştırır dile bir olgu anlaşılmasın. Biraz açarsak; kan yolu ile bulaşan bir hastalığa sahip bir kişiyi ısırdıktan hemen sonra başka bir sağlıklı kişiyi ısırırsa hastalık etmenini taşıyabilir.
Asya kaplan: Virüslerin taşıyıcısı
Asya kaplan sivrisineği tehlikeli bazı virüslerin taşıyıcısı olabilir. Bu nedenle bu türler kan emerken taşıdıkları bazı virüsleri veya hastalık etmenini bulaştırma riskinden dolayı insanlar kokuyor."
Yaşam alanları
Böcek türlerinin farklı yaşam evreleri olduğuna vurgu yapan Özuluğ, "Yumurta, yavru (Larval veya Nmyha), ergin olmak üzere üç evrede farklı ortamlarda yer alabilir. Hayat döngülerinde yarı sucul böcekler vardır yani ergin hale kadar tatlı su ortamında yaşarlar. Tamamen karasal olanlar vardır. Ama yumurta ve larval evreleri nemli topraklar, çürüyen organik atıklar, ağaç gövdeleri ve yapraklar gibi çeşitli besin ortamlarından bahsedilebilir" şeklinde konuştu.
'Türkiye'de görülen her böcek türü kalıcı'
İstilacı türler hakkında bilgi veren Özuluğ, "Türkiye'de görülen her böcek türü kalıcıdır. Sadece böceklerde değil bir çok hayvan grubunda istilacı türler vardır. Böceklerde istila diyebilmemiz için yayılış alanlarının genişliğine ve yaşam alanlardaki diğer canlılara olan baskınlığına bakmak gerekir. Çam kese böceği, dandel böceği gibi böceklerin istilasından bahsedebiliriz. Mücadelesi son derece zor olan bu türlerin yayılımını sınırlama ve mücadele yolları için araştırmalar devam ediyor" ifadelerini kullandı.
İlaçlama böcek popülasyonunu nasıl etkiliyor?
Böceklerde de bir mutasyon süreci olduğuna dikkat çeken Özuluğ, "Böceklerin kullanılan bazı pestisitlere karşı direnç kazanmaları bu evrimin varlığını bize gösteriyor. Covid-19 salgını sürecinde virüslerin mutasyon geçirmeleri ve bir çok varyantların ortaya çıkışını ve bulaşıcılığının arttığını duyduk. Virüslerin insandan insana geçerek hızlı çoğalma süreci mutasyonun görülmek sıklığını arttırır ancak böcekler durum daha değişik ve karmaşıktır. Mutasyon oluşsa bile bunun ortaya çıkışı ve farklılığın algılanabilir düzeye gelmesi virüslerde gördüğümüz zaman aralığından daha uzun zaman alır" dedi.
'Hücre içi virüse sahiplerse hastalık bulaştırır'
Kan emen böcekler eğer hücre içi virüse sahiplerse ya da hastalık etmeni tek hücrelinin ara konağı durumundalarsa hastalık bulaştıracağını kaydeden Özuluğ, "Koronovirüsün sivri sinek gibi kan emen böceklerin hücrelerinde varlığını devam ettirdiğine ve bulaştırdığına dair doğrulayıcı bir çalışma yoktur. Aşı oranlarının yükselmesi ile zaten sivrisinekle bulaşır mı korkusu da ortadan kalkmalıdır. Endişe
verici bir durum görmüyorum" dedi.
Özuluğ, Türkiye'deki böcek türlerini ele alarak ilaçlamanın böcek
popülasyonunu nasıl etkilediğini şöyle özetledi:
"İlaç özel olarak zararlı türe özgü olarak geliştirilmiş ise o zaman kullanılması uygundur. Ancak geniş etkisi olan insektisitlerin yani böcek ilaçlarının kullanılması böceklerinin birbirlerini baskılayan dengedeki etkileşimlerini zarara uğratıyor. Dayanıklı zararlı böcekler hayatta kalırken, onları dengeleyen hassas böcekler ortamdan kalkarsa ilacın faydasından çok zararı dokunur. Aynı şekilde ekolojik yönden faydası olan bir çok böcek türü de etkilenir. İnsan sağlığı açısından da kimyasal ilaçların dikkatli kullanılması gerekiyor. İstenmeyen yada zararlı böceklerin hayat evrelerini bilmek, gelişimini ve yayılışını durdurmak adına faydalı olur. Biyolojik mücadele yöntemleri geliştirilebilir. Ve tabi ki bu faydalı yöntemlerin artması için araştırmaların da arttırılması gerekiyor."
Türkiye'de tekrar sıtma salgını yaşanır mı?
"Türkiye'de 1924 ve 1950 yılları arasında verilen sıtma mücadelesinden yola çıkarak, sivrisinek türlerinin yeni bir sıtma krizine neden olur mu?" diye sorduğumuz Çzuluğ şöyle yanıtladı:
"Sıtmanın etmeni tek hücreli bir organizmadır. Yapılan araştırmalar sonucunda Latin Amerika, Asya ve Afrika'nın bazı bölgelerinde görülen sıtmanın çıkış noktasının Afrika'daki vahşi şempanze ve goriller olduğu görülmüştür. Sıtma etmenini taşıyabilecek sivrisinek türlerinin sayısı da fazladır. Ancak Türkiye'de
sıtma vakasının olmaması ve bu vakaların kontrol atına alınmasını güçleştirecek
şempanze veya goril gibi taşıyıcı hayvanların olmaması büyük boyutta salgın riskini
azaltıyor. Ayrıca bilimsel çalışmalar özellikle biyoloji alanında gelişmeler
hastalıkların ana etmenini ve sorunun kaynağını kısa sürede bulabilecek düzeydedir.
Olası hastalık vakalarının görülmesi ile kısa sürede sorunun yayılmadan
giderilebileceğini düşünüyorum."