halktv.com.tr olarak hileli gıda, gıda kalitesi ve bu konuda nelere dikkat edilmesi gerektiğini Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner ile konuştuk.
‘Maliyetlerdeki artış, gıda hilelerini ön plana getirebilir’
Covid nedeniyle global anlamda tedarik zincirinde sıkıntılar yaşandığını belirten Saner, ‘’Birde üstüne üstlük gıda girdi maliyetlerindeki aşırı artışlar nedeniyle gıda hileleri ön plana gelme riskini gösteriyor. Gıda hilecileri tabi ki bu fırsatlardan istifade etmek istiyor. Burada da tabi ki öncelikle fiyat da daha yüksek ürünler daha kıymetli olan ürünler, üst fiyat kategorisinde olan ürünlerde bu işler öncelikle yapılıyor. Yani öncelikle zeytinyağı, bal, baharat, çay, et ürünleri ve süt ürünleri gibi fiyatı yüksek olan ürünlerde özellikle bu hilelerin daha fazla yapıldığını, riskin daha yüksek olduğunu görüyoruz. Zaten tarım ve orman bakanlığının bundan önce yapmış olduğu taklit tağşiş (Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma) tespit çalışmalarında da bu ürünleri görüyoruz. Bu ürünler taklit ve tağşiş konusunda ilk tercih edilen ürünlerdir’’ dedi.
Gıda ürünlerinde hileli gıdaya daha ucuz başka hammaddelerin, veya gıdanın ayıbını kapatacak katkıların eklenmesiyle yapılmaktadır diyen Saner yapılan hileleri şöyle anlattı;
Zeytinyağında klorofil, balda şeker şurubu
"Zeytinyağında yapılan hile zeytinyağına herhangi bir başka bitkisel yağın eklenmesiyle yapılıyor, renk açılırsa klorofil eklenerek zeytinyağının daha yeşil görünmesi sağlanıyor. O nedenle rengi koyu diye iyi zeytin yağı demek mümkün değil. Balda ise en sık rastlanan hile bala şeker şurubu katılması.
Baharatlara uygulanan hile özellikle toz baharatlarda oluyor, zira tozun içerisine istenilen karıştırılabiliyor. Örneğin kekik tozu içerisine zeytin yaprağı katılıyor.
Çayda dem için suni madde katılabiliyor
Çayda yapılan hile çayın kullanılmayan veya kalitesiz kısımlarını yani dem vermeyen kısımlarının kullanılması suretiyle yapılıyor, dem versin diye de içine suni boya maddeleri katılabiliyor.
Ette soya bazlı bitkisel katkılar
Et ürünlerinde ürünün içerisine soya bazlı bitkisel katkılar konuluyor veya sakatat gibi kullanılmaması gereken dokular kullanılıyor. %100 Dana eti diye aldığınız bir ürüne kanatlı eti katılması da keza bir başka hile örneği.
Sütte nişasta kullanılıyor
Süt ürünlerinde ise ürün daha çok su kaldırsın diye nişasta ve bazı başka yasal olmayan katkılar kullanılıyor. Sütün yağı alınıyor onun yerine bitkisel yağ konuluyor. Hileler basit laboratuvar analizleri ile anlaşılamıyor, hilelerin anlaşılması için ileri analiz teknikleri gerekiyor. Bu durum da gıda hilecilerinin işine geliyor"
‘Gıda hilelerinin 3 türlü etkisi var’
Gıda hilelerinin tüketici üzerinde üç türlü etkisi olduğuna değinen Saner, "Şunun altını çizmek lazım; bir, tüketicinin ekonomik olarak aldatılması, cebindeki paranın çalınması gibi bu işin ekonomik boyutu var. Birde gıdanın kalite boyutu var. Yani gıdanın kalitesinin düşük olması, tüketicinin beklediği besin değerini oradan alamaması. İyi bir özellik için gıdayı tüketmek istemesine rağmen o beklediği besin değerine erişememesi buda ikinci. Bir üçüncü açılımı daha var, gıda güvenliği yani sağlığından olması. Özetle tüketicinin ekonomik, beslenme ve gıda güvenliği yani sağlık açısından olumsuzluklarla karşılanması" diye özetledi.
‘Hem ekonominiz hem de sağlığınız zarar görebilir’
Bu üç durumunda üründen ürüne durumdan duruma değişebileceği uyarısında bulunan Saner, "Bazı ürün ve durumlarda bu üçü de söz konusu olabilir. Bazı durumlarda ise yalnızca ekonomik kısmı söz konusu olabilir. Örneğin saf sızma zeytinyağı aldığınızı düşünürken aslında saf sızma zeytinyağı almıyor olabilirsiniz. Veya o kalitede bir zeytinyağı değil, çok düşük kalitede bir ürün. Bu durumda yalnızca ekonomik anlamda bir zarar görmüş oluyorsunuz. Çünkü içerisinde beslenmeyle ilgili ve gıda sağlığıyla ilgili çok büyük bir fark yok. Ama bazen baharatta kırmızı biber aldığını zannedip onun içerisine eğer sentetik boyalar katıldıysa, o zaman hem ekonomik anlamda zarar görmüş hem de sağlığınızı bozmuş oluyorsunuz. Bu çok tehlikeli bir durum" şeklinde konuştu.
‘Riski azaltmanın yöntemi: Ambalajlı ürün’
Saner, tüketicilere önerilerini şu sözleriyle açıkladı:
"Bizim tüketicilere önerimiz mümkün olduğunca ambalajlı ürün almaları. Çünkü ambalajlı ürün bu ürünü kimin ürettiği bilinen ürün demektir. Yalnızca ambalajlı olmasına dikkat etmemek gerekiyor, ambalajın üzerini tüketicinin okuması da gerekiyor. Yani bu ürün onaylı bir işletmede mi üretilmiş, tarım bakanlığının onay numarasını içeriyor mu, tavsiye edilen tüketim tarihi ve son tüketim tarihi geçmiş mi, bu ürün uygun koşullarda mı muhafaza ediliyor bunlara dikkat edilmeli. Yani tüketici ürünün üzerindeki etiketi okumayı bilmeli. Açık bir ürün aldığınızda risk daha yüksektir. Çünkü açık ürünü kimin ürettiğini, hangi tarihte ürettiğini, ürünün son tüketim tarihinin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Yalnızca aldığınız yere itimat etmek durumundasınız. O nedenle gıda güvenliğiyle, hileyle ve sağlıkla ilgili en önemli riski azaltmanın yöntemi ürününün ambalajlı olmasına dikkat etmek ve bu ambalajın üstünü okumaktan geçiyor. Aynı zamanda olamayacak kadar ucuz olduğunu düşündüğünüz bir üründe hile olması olasılığı çok yüksektir. Bu durumda da iki defa düşünmek gerekir"
‘Taklit ve tağşiş ürünler daha da artabilir’
Maliyetlerin artmasıyla hilekarların bu durumu bir fırsat olarak değerlendirebileceğine vurgu yapan Saner, "Hilekarlar hileli ürünler, taklit ve tağşiş ürünleri piyasaya çıkarmak için bunu bir fırsat olarak kollayabilirler. O nedenle tüketicinin çok uyanık olması gerekiyor. Tarım bakanlığının bugüne kadar yapmış olduğu taklit ve tağşiş araştırmalarında bir çok ürünün hileli üretildiğini görüyoruz ne yazık ki. Şu an içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar bu taklit ve tağşişin daha da artmasını bize düşündürüyor" şeklinde konuştu.