Yargıçlar Sendikası, yayımladıkları bildiriyle Gezi davasında beraat kararı verilmesine rağmen Osman Kavala'nın başka bir soruşturma bahanesiyle tutuklanmasına tepki gösterdi.
Tayyip Erdoğan'ın beraat kararı aleyhinde konuştuğunu hatırlatan yargıçlar, Kavala'nın yeniden tutuklanmasını 'vahim bir hukuki sorun' olarak değerlendirdi.
Yargıçların, en sorunlu hareket olarak HSK tarafından beraat kararı veren mahkeme başkanı ve üyeleri hakkında soruşturma açmasının olduğunu belirttiği açıklamada, "En üst hukuk normlarının dahi uygulanmayarak insanların özgürlüklerinin kısıtlandığı, çelişkili ve sürpriz kararlara kaynaklık eden yargı düzeninde, hukuk güvenliğinin ve buna bağlı olarak halkın yargıya olan güveninin ortadan kalktığı bir gerçekliktir" denildi.
Yargıçlar Sendikası'nın açıklamasının tam metni şöyle:
Duyarlı kamuoyunun malumu olduğu üzere, hafta ortasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, kamuoyunda Gezi Davası olarak bilinen davada, haklarında ayırma kararı verilenler dışındaki tüm sanıkların beraatlerine karar verilmiştir.
Davada, bir sanığın, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararına ve Anayasa hükümlerine rağmen tutuklu yargılanması ve akabinde beraatine hükmedilmesinin,özgürlük ve adil yargılanma hakkı açısından ciddi derecede sorunlu bir durum olduğu açıktır. Zira, en üst hukuk normlarının dahi uygulanmayarak insanların özgürlüklerinin kısıtlandığı, çelişkili ve sürpriz kararlara kaynaklık eden yargı düzeninde, hukuk güvenliğinin ve buna bağlı olarak halkın yargıya olan güveninin ortadan kalktığı bir gerçekliktir.
Ancak, beraat ve tahliyesine karar verilen tek tutuklu sanığın, altı saati aşkın süre özgürlüğünün kısıtlanması, akabinde Cumhurbaşkanın TBMM'de karar aleyhine yaptığı konuşma sonrasında, başka bir soruşturma gerekçe gösterilerek tekrar tutuklanması ise daha vahim bir hukuki sorundur. En sorunlu olan ise kararın üzerinden henüz bir gün bile geçmeden, verdiği karar nedeniyle mahkemenin başkan ve üyeleri hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından soruşturma açılmasıdır.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre bir hukuk devletidir. Ülkemiz Anayasasının "Mahkemelerin Bağımsızlığı" başlıklı 138. maddesinde " Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." yazmaktadır. Anayasa uyarınca hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. Hakim ve savcıların haklarında disiplin kovuşturması açılması, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. Hukuk sistemimizde, sırf yargıladığı sanık hakkında beraat kararı verdiği için yargıç hakkında soruşturma açılmasına olanak verecek yasa hükmü bulunmamaktadır. Böyle bir hüküm konulsa bile, evrensel hukuk ilkelerinin açık ihlaline neden olacaktır.
Ūlkemiz de, öngörülebilir bir hukuk düzenini; bağımsız, hukuka değil baskıya direnen yargıç ve savcılardan kurulu adliyeleri hak etmektedir. Duyarlı kamuoyunu, kahramanlık yapan değil, bağımsız kalmak isteyen yagıçlara desteğe davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.