Yargı, İletişim Başkanlığı, BİK, RTÜK... Bağımsız medyaya baskı tavan yaptı

BİK'in ilan ve reklam hakkı iptalleri, İletişim Başkanlığı'nın basın kartları yenilememesi, RTÜK'ün cezaları, açılan davalar... Türkiye'de iktidar ile aynı çizgide olmayan medya kuruluşları baskı altında. halktv.com.tr, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149'uncu sırada yer alan Türkiye'de, tavan yapan baskılara rağmen ayakta kalmaya çalışan medya kuruluşlarını ele aldı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) verilerine göre; Türkiye'de karasaldan, uydudan, kablolu ortamdan olmak üzere toplam 697 televizyon kanalı yayın yapıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre de ulusal, yerel ve bölgesel olmak üzere toplam 2 bin 165 gazete yayımlanıyor. Bu televizyon kanalları ve gazeteler içerisinde 'iktidar ile aynı çizgide olmayan' veya 'bağımsız' olarak tanımlanan basın kuruluşlarının oranı yüzde 5'i geçmiyor. Televizyon kanalları içerisinde sadece 8'i; Halk TV, TELE 1 TV, KRT TV, FOX TV, Flash Haber TV, TV5, Mesaj TV ve Meltem TV bağımsız yayın yapıyor. Basılı medya içerisinde de sadece; Sözcü, Korkusuz, Karar, Yeniçağ, Cumhuriyet, Milli Gazete, Yeni Mesaj, Yeni Asya, BirGün, Evrensel ve Yeni Yaşam 'iktidar ile aynı çizgide olmayan' gazeteler olarak sıralanıyor.

Baskı uluslararası raporlarda

İktidar; kendisiyle aynı çizgide olmayan az sayıdaki medya kuruluşlarını Basın İlan Kurumu (BİK), İletişim Başkanlığı, RTÜK ve yargı aracılığıyla baskı altında tutuyor. Medya üzerindeki bu engellemeler uluslararası kurumların raporlarına da yansıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada yer aldı. Freedom House tarafından yayınlanan ve 210 ülke ile bölgenin karşılaştırıldığı 2022 Dünya Özgürlük Raporunda, Türkiye, basın özgürlüğünde 'Özgür değil' kategorisinde yer aldı.

En çok ceza alan kanal: Halk TV

RTÜK, 1 Ocak 2021-15 Eylül 2022 tarihleri arasında Halk TV'ye 37, TELE 1 TV'ye 32, Fox TV'ye 19, KRT TV'ye 13, Flash Haber TV ve Habertürk TV'ye 4'er kez olmak üzere toplam 109 ceza verdi. Bu cezaların tutarı 33 milyon TL'yi buldu. 'Yandaş' veya 'iktidara yakın' olarak tanımlanan medya kuruluşları ise her zaman olduğu gibi bu tarihler arasında da RTÜK'ün radarına hiç girmedi. Üst kurul, sadece TGRT Haber, Beyaz TV ve ATV’ye birer ceza verdi.

Gerekçelerden gerekçe beğen

Halk TV'ye verilen cezalara gerekçe gösterilen maddelerden bazıları şöyle:

  • Ana muhalefet lideri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun basın açıklamasının yayınlanması.
  • Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kur'an Kursunda yaşanan çocuklara cinsel istismar olayına ilişkin haber yapılması.
  • Nun Vakfının usulsüz ihalelerinin eleştirilmesi.
  • TÜGVA vakfının kamu kadrolarına yerleşmesinin eleştirilmesi
  • RTÜK'ün baskı ve sansür aracı olduğunun ifade edilerek eleştirilmesi
  • Ana muhalefet partisi grup toplantısında dinletilen ve Başbakan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarının yayınlanması
  • Boğaziçi olaylarındaki polislerin müdahalelerinin eleştirilmesi.

'Konuşacak ne kalıyor bilmiyorum'

'Medyanın ablası' olarak bilinen ve Halk TV'de 'Medya Mahallesi' programını hazırlayıp sunan deneyimli gazeteci Ayşenur Arslan, özellikle son yıllarda Halk TV üzerinde çok açık bir baskı olduğunu söylüyor. Arslan, Halk TV'nin bazen bizzat cumhurbaşkanı, çoğu zaman da bakan, milletvekilleri ve 'yandaş medya' içindeki kişiler tarafından hedef gösterildiğini vurguluyor. Hedef gösterilmelerin hemen ardından ne tesadüftür ki cezaların da geldiğini belirten Arslan, "O kadar anlamakta zorluk çektiğim konularda cezalar geldi ki... Bu cezaların, yayın ilkeleriyle ilgisi olmadığını, doğrudan doğruya siyasi bir irade sonucu müdahale olduğunu yeni doğmuş bebekler bile anlar. Bir konuğum tamamen istatiksel verilere dayanarak, 'AKP seçmeni göreceli olarak diğer partilerin seçmeninden daha yaşlı' dedi. Diğer cezaları söylemiyorum bile. Böyle olduğu zaman konuşacak ne kalıyor bilmiyorum. Her şey o kadar açık ki. Herkes bunun farkında ve biliyor. Bunu kendileri de biliyor" dedi.

'Onlara da sıra gelecek'

İktidarın baskılarla "Ya benden tarafsın ya bertarafsın" mesajını verdiğini belirten Arslan, "Hem nalına hem mıhına vuracağım" diyen gazetecilerin de iktidarın hedefine gireceğini düşünüyor. Arslan, bu gazetecilerle ilgili şu ifadeleri kullandı: "Baskılar üzerinden, 'Daha dikkatli olun. Bize pozitif yaklaşın, ayrımcılık gösterin' demiyorlar. 'Ya bendensin ya değilsin' diyorlar. Bunun ortası yok. Kimileri, 'Hem nalına hem mıhına vuracağım. AKP'ye ve Cumhurbaşkanına eleştirilerimi yöneltirim ama hakkını da teslim ederim' diyor. Onlara da günün birinde sıra gelecek. Bu iktidar böyle bir şey kabul etmiyor. 'Tamamen benden yana olacaksın' diyor."

Susanlara çağrı

Arslan, bağımsız medya iktidar tarafından baskı altında tutulurken susarak bu baskıdan kurtulacağını düşünen bir kesimin olduğunu ama bunun fayda sağlamayacağını söylüyor. Arslan, yaşanan bu durumu İran'da devam eden eylemlerde meydana gelen bir olaya benzetti. Ayşenur Arslan'ın benzettiği olayda; eylem sırasında, bir büfenin önünde duran birkaç kişi, polislerden kaçan gençleri seyrediyor. Bir müddet sonra polisler, o büfe önünde bekleyenleri de copla darp ederek kovalıyor. Susmanın fayda sağlamayacağını vurgulayan Arslan, "Susma sustukça sıra gelecek' denilir ya.. İşte bazen öyle bir yere varır ki susmanız bile fayda etmez, sussanız bile sıra size gelecektir. Bunu zaten Almanya vaktiyle yaşadı. Susanlar bile günün birinde aynı akıbete uğradı. Sizden susmanız değil onların korosuna katılmanız isteniyor. 'Biraz kendime çeki düzen vereyim, aman susayım, kenarda kalayım.' Hayır. Onların korosuna katılmadığınız sürece yok, olmuyor" ifadelerini kullandı

'Tamamen susturmaya kalkmazsa...'

İktidarın Halk TV'ye yönelik baskısının nereye kadar varabileceğine ilişkin ise, "Eğer seçim öncesi gözünü karartıp Halk TV'yi tamamen susturmaya kalkmazsa ki bunu yapabileceğini düşünmüyorum. Yapmayacağına umut etmek istiyorum. Sonrasında AKP yeniden iktidara gelirse herhalde medyaya son bir rötuş daha düşünüyordur. Tabi ki o rötuşta bizlere yer olmayacaktır" yorumunda bulunuyor.

12 Eylül'de 'solcu' etiketi

Hakkında, birçok soruşturma ve dava açılan Arslan'ın ertelenmiş bir hapis cezası var. Arslan, 12 Eylül öncesi TRT haber merkezinde 'solcu' etiketi ile kovularak memuriyet hakkını kaybettiğini, ardından Danıştay ile TRT'ye tekrar geldiğini ama 12 Eylül sonrasında yeniden ayrılmak zorunda kaldığını anımsattı. "Bu ülkede gazeteciler her zaman hedef oldu" diyen Arslan, son olarak şunları söyledi:

"Unutulmasın ki bu ülkede gazeteciler, canlarıyla bedeller ödedi. Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Metin Göktepeler... Pek çok gazeteci, yazar, aydın... Bizler de şu an işsizlikle, cezalarla terbiye ediliyoruz. Ama bunun da günün birinde sonuna varacağız."

Lisans iptalini dayanışma ile yendi: TELE 1

TELE 1, Halk TV ile birlikte iktidarın baskısına en çok maruz kalan televizyon kanalarından biri. RTÜK tarafından kesilen geçen yıldan beri kesilen 33 milyon liralık cezanın yarısından fazlası bu iki kanala verildi. Son bir yılda TELE 1'e 6 milyon TL ceza kesildi. TELE 1, Haziran 2022'de lisans satışı tehlikesiyle de karşı karşıya kaldı. RTÜK, TELE 1’e verdiği ancak kesinleşmemiş cezaları işleterek vergi dairesine devretti. 1 milyon 800 bin TL'lik cezanın iki hafta içinde ödenmemesi halinde haciz ve lisans satış işlemi başlatılacaktı. Ceza, başlatılan kampanya ile ödendi. Bu durumu, kanalın lisansına el koyma operasyonu olarak değerlendiren TELE 1'in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, "Bu operasyonu boşa çıkardık. Halkımızın, dostlarımızın, seyircimizin desteğiyle o oyunu bozduk" diyor.

Mahkeme kararı olmadan

Mahkeme kararı olmaksızın RTÜK'ün ceza vermesi en çok eleştirilen nokta. "Mahkemece kesilmiş bir ceza yok. Zaten sorun da burada" diyen Merdan Yanardağ, RTÜK'ün kendisini mahkeme yerine koyduğunu vurguluyor. Cezalandırma hakkının sadece bağımsız mahkemelere ait olduğunu söyleyen Yanardağ, "Siyasi karar veriyor. Misal 'Cumhurbaşkanına hakaret' deniliyor. Ama hakaret olup olmadığı ancak yargılama sonucunda belirlenebilir. İtirazlar ve mahkemeler devam etmesine rağmen 3 milyona yakın tartışmalı cezayı ödemek zorunda kaldık" ifadelerini kullandı.

60'ın üzerinde dava

TELE 1 TV'ye baskı sadece RTÜK ile sınırlı kalmıyor. Kanal hakkında 60'ın üzerinde dava açıldı. Bunlardan 30'dan fazlası doğrudan Yanardağ adına açıldı. Yanardağ'a göre asıl amaç Halk TV, TELE 1 TV ve KRT TV gibi bağımsız medya kuruluşlarını susturmak, yok etmek, kuşatıp teslim almaktır. Bağımsız medyanın, baskısına maruz kaldığı bir diğer kurum da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. 10 yıldır sürekli basın kartına sahip olan Yanardağ'ın kartı, İletişim Başkanlığı tarafından "İnceleniyor" denilerek verilmiyor.

'Seçim yaklaştıkça cezalar artacak'

Seçim yaklaştıkça bu cezaların artacağını söyleyen Yanardağ, "Çağrım topluma. AKP iktidarına sandıkta son verip ve Türkiye'yi yeniden hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir cumhuriyet yapmak gerekiyor. AKP'ye karşı yapacağımız tek şey demokrasi ve hukuk sınırları içerisinde mücadele etmek" çağrısında bulundu.

En çok şikayet o kanallara

RTÜK, BİK, İletişim Başkanlığı ve yargının, 'iktidarla aynı çizgide olmayan' basın kuruluşlarına her gün baskı uygularken yurttaşların binlerce şikayetine rağmen 'iktidara yakın' medya kuruluşlarına karşı tepkisizliği ise eleştiri noktası. "En çok şikayet edilen ilk 3 kanal, iktidara yakın kanallar. Bu kanallar ilk 3'ü hiç bırakmadı. Ve hakkında tek bir işlem yapılmayan da bu kanallar." RTÜK üyesi İlhan Taşçı'ya ait bu sözler yaşanılan durumu özetliyor. RTÜK'ün tablosunda keskin bir şekilde fark olan iki yayın tarafın olduğunu belirten Taşçı, "Bir tarafta; Halk TV, TELE 1 TV, KRT TV, Flaş Haber TV ve FOX TV diğer tarafta ise kendisini iktidara yakın konumlandıran ve iktidar gücüyle reklam pastasından en büyük payı alan, kamu kaynakları ile finanse edilen kanallar var" diyor. Her gün önüne izleyici şikayetlerinin geldiğini söyleyen Taşçı, son bir yılda en çok şikayet edilen kanalların 'iktidara yakın' kanallar olduğunu vurguluyor.

AKP'lilere rağmen

'İktidara yakın' kanallarda özellikle sabah kuşağında yayınlanan programlar şikayet konusu. Bu programlar hakkında AKP yöneticilerinden dahi şikayetçi olanların olduğunu söyleyen Taşçı, "Ama RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, bu kanallar için cansiperane koruyucu misyon üstlenmiş, kalkan olmuş. Bu kanallar hakkında yılda on binlerce şikayet oluyor ama üç tane ceza veriliyor. Misal ATV'ye yönelik ceza hiçbir zaman iki olmadı. Bir tarafta işinize gelen kanallara ceza keseceksiniz diğer tarafta milli ve manevi değerleri ayaklar altına alan, genel ahlaka aykırı kabul edilen; ensest ilişki, aile içi şiddet, cinsel saldırılara yer veren kanallara dair tek bir rapor dahi hazırlatmıyorsun. İnsaf" dedi.

'Telefon ile ayar çekiliyor'

Taşçı'ya göre; RTÜK, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını canlı yayınlandığı için Halk TV'ye ceza keserek tarihe geçti. "Bundan daha öte ne olabilir" diye soran Taşçı devamında şu ifadeleri kullandı: "RTÜK'e saray tarafından bir misyon verilmiş, iktidara yakın kanalları korumakla görevlendirilmiştir. RTÜK'ün şu an hiçbir şekilde düzenleyici bir misyonu yok. Tamamiyle belli muhalif kanallara ceza kesmesi üzerine duruluyor. Hiçbir şekilde muhalefetin yapacaklarının, iktidarın hatalarının duyurulmasını istemiyor. Telefon trafiği ile yayıncılara ayar çekiliyor. İnfaz kurumuna dönüşmüş durumda. Sansürcü, demokrasiyi ayaklar altına alan, baskıcı, anayasayı hiçe sayan ve kendi özel yasasını tanımayan bir anlayış var."

Yasaklara 'Sözcü' oldu

Televizyon kanallarında olduğu gibi yazılı medyada da iktidar baskısı hat safhada. Sözcü Gazetesi bu baskının en belirgin örneklerinden. Gazeteye bir yıl içerisinde 15 soruşturma ve 22 manevi tazminat davası açıldı. Yaklaşık 70 haber, erişim engeli kararı kapsamında kaldırıldı. Bir tekzibin yayınlandığı gazeteye BİK, 335 bin 150 TL ve 15 gün ilan kesme cezası verdi.

Cumhuriyet'e 5 milyon

Cumhuriyet Gazetesine, Eylül 2021 - Eylül 2022 tarihleri arasında 52 hukuk dosyası açıldı. Bunlardan 7'si BİK reklam veya ilan kesme, 22'si tekzip ve 'kişilik haklarına saldırı' iddiasıyla açılan 5 milyon TL'ye yakın manevi tazminat davalarından oluşuyor.

Adliye koridorlarında 'BirGün' mesaisi

BirGün Gazetesinin Haber Müdürü Uğur Şahin, gazeteye yüzlerce dava ve soruşturmanın açıldığını söylüyor. Sorumlu yazı işleri müdürün mesaisinin önemli bir bölümünün adliye koridorlarında geçtiğini vurgulayan Şahin, "AKP iktidarıyla birlikte Türkiye artık bir suç merkezi. Haliyle ülkede gazetecilik yapmanın, gerçeklerin peşinde koşmanın, halka doğru bilgi ulaştırmanın peşinde olmanın elbette bir bedeli var" diyor. Açılan davalara örnek veren Şahin, "Önceki gün tebliğ edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bir milletvekilinin açıklamaları kapsamında hazırlanan haber nedeniyle gazetemize 100 bin TL’lik dava açtı. Bu açılan davalara çok küçük bir örnek. Geçen hafta arkadaşımız Mehmet Emin Kurnaz 'cumhurbaşkanına hakaret' ve 'kamu görevlisine' hakaret suçlamalarıyla hâkim karşısına çıktı" dedi.

Yenilenmeyen kart

BİK'in BirGün'e 2021 yılında 26 gün ilan kesme cezası uygulandığını belirten Şahin, bu yıl da 7 günlük ilan kesme cezasıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. İletişim Başkanlığının, birgun.net Yayın Koordinatörü Berkant Gültekin’in basın kartını 4 senedir hiçbir gerekçe göstermeden yenilenmediğini vurgulayan Şahin, "Dün nasıl gazetecilikten geri adım atmadıysak, yarın da atmayacağız. Gerçeklerin peşinde olup halka doğru bilgi ulaştırmak için çabamızı sürdüreceğiz" açıklamasında bulundu.

İptal edilen 'Evrensel' hak

BİK tarafından son bir yılda 123 günlük ilan kesme cezası verilen Evrensel Gazetesine, geçtiğimiz ay da resmi ilan ve reklam hakkı tamamen iptal edildi. Bu yıl içerisinde gazetenin internet sitesinden ise 75 haber yayımdan kaldırıldı. Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, iki haftada bir içerik kaldırma talebi ile karşılaştıklarını belirtiyor. Polat, “İçinden geçtiğimiz süreçte, iktidarın hedefinde olan bütün gazete ve haber siteleri açısından bu talepler çok saçma gerekçelere de dayanabiliyor. Bu konuda, ‘Nasıl olsa iktidar arkamızda’ ya da ‘Nasıl olsa iktidar bunlarla uğraşıyor, benim elim her türlü güçlü’ diye düşünülerek adeta bir yığılma var” diyor. Sorumlu Yazı İşleri Müdürünün de aralarında bulunduğu gazete çalışanlarına, yaptıkları haberler nedeniyle daha önce açılan davalar devam ederken bir yıl içerisinde onlarca yeni dava daha açıldı.

Turkuaza dönmeyen kartlar

Gazete çalışanları hala, geçerlilik tarihi 3 yıl önce dolan sarı basın kartına sahip. Polat, kart yenileme başvurularına ya hiç yanıt almadıklarını ya da uydurma gerekçelerle reddedildiğini belirtiyor. Polat, “Çalışanlara karşı ideolojik bir direnç var. Burada yukarıdan bir talimat olmasa, sistem kendisini size karşı böyle kapatmaz” ifadelerini kullandı. Sürekli basın kartı sahibi olanlar dahil tüm çalışanların basın kartları da 23 Ocak 2020’de iptal edildiği öğrenildi. Polat, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 2.5 yıl önce yaptığı “Değerlendirme süreci devam eden basın kartı başvuru sayısı 894'tür” açıklamayı hatırlatarak, “2,5 yıl geçti ama kartlarımız hala yenilenmedi. Altun, o kadar yıldır neyi araştırdıklarını açıklamalıdır” çağrısında bulundu.

Yasaklarla 'Yeni Yaşam'

Yeni Yaşam Gazetesi'nin birçok sayısı ile ilgili olarak el koyma, toplatma, satış ve dağıtım yasağı kararları verildi. Gazetede yayımlanan haberler gerekçe gösterilerek 20'ye yakın dava açıldı. Libya'da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personeline ilişkin yaptıkları haber nedeniyle ceza alan gazetenin genel yayın yönetmeni ile sorumlu yazı işleri müdürü 3 ay 16 gün tutuklu kaldı. Gazetenin internet sitesine iki kere erişim yasağı getirildi. Gazete ve okurun kriminalize edilmek istendiğini kaydeden gazetenin avukatı Özcan Kılıç, "Gazetenin nüshaları soruşturma ve dava dosyalarında 'suç delili' olarak gösteriliyor" ifadelerini kullandı.

Hiç ilan vermedi

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları verilmesine rağmen gazetenin tüm sayılarının cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler tarafından satın alınmasının engellendiğini belirten Kılıç, "Yine gazetenin abonelere dağıtımını yapan kişiler ve yine gazetenin satışını yapan bayiler de polis tarafından baskı altına alınarak gazetenin okuyucuya ulaşması engelleniyor" dedi. Gazete çalışanlarının mevcut basın kartları iptal edilirken yeni başvurular da işleme konulmuyor. Erdoğan, "Gazete, BİK tarafından, siyasi, hukuka aykırı ve temelsiz gerekçeler ile yayımlandığı tarihten beri 'ilan verilmesi yasaklı gazete' listesinde tutuyor" diyor.

Bir gece ansızın gelen 'Milli' engel

Özellikle Tarım Bakanlığı ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından açılan davaları devam eden Milli Gazete ve milligazete.com.tr hakkında son bir yılda 20'den fazla soruşturma açıldı, suç duyurusu yapıldı. Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, "Yaptığımız haber üzerine bürokratların tamamı, hatta bakanlar görevlerinden alınırken bize açılan davalar ise devam ediyor" dedi. Kurdaş, kısa bir süre önce, bir alıntı haber dolayısıyla BİK'in milligazete.com.tr'ye "7 günlük kesinti cezası" verdiğini ifade etti. Bir gecede yaklaşık 45 haberlere savunma hakkı dahi verilmeden erişim engeli konulduğunu söyleyen Kurdaş, "Yarım asırlık ulusal bir gazete olan Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni olarak bizim 'Başyazımıza dahi erişim engeli getirilebildi. Üstelik muhatabımızın kendi muhabirimizin olduğu “Haberciyle hasbihal” başlıklı başyazımıza. Erişim engeli ile ilgili çok garip bir yasakçı düzenek kurulmaya çalışılmıştır" dedi.

'Müdür hukukçu oldu'

Kurdaş, gazeteye yönelik davaların, sindirmeye yönelik haksız ve yersiz isnatlardan ileri gitmediğini belirtiyor. Sorumlu yazı işleri müdürlerinin hiçbir iktidar döneminde bu derecede mahkemelerle yorulmadığını söyleyen Kurdaş, "Mahkemeyle ilgili meşguliyet, 'niçin gazetecilik yapıyorsunuz' diye hesap sorulmaya yeltenilen, gazetecilik reflekslerini ve hassasiyetlerini sindirmeyi hedefleyen cinsten konular. Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz bu durumdan dolayı neredeyse bir hukukçu oldu. Haberciliğimiz, yargı sopasıyla terbiye edilmeye yelteniliyor. Belgeli haberlerimizi bile yargıya taşımaya cüret eden bir yönetim anlayışı ile mücadele ediyoruz" yorumunda bulundu. 'Yandaşlardan' da baskı gördüklerini belirten Kurdaş, "Yandaşlık ikliminde kimi zaman reklam ve ilan verenlerin çirkinlikleriyle, kimi zaman da hak-hukuk tanımayan idarecilerin aymazlıklarıyla muhatap oluyoruz. Yolsuzluğa, haksızlığa, kamu malını yağmalamaya bile alkış isteniyor. Alkışlamıyorsan suskunluk emrediliyor" ifadelerini kullandı.

Türkiye Haberleri