Yalanla yaşamak…

CHP Bahçelievler eski İlçe Başkanı ve CHP Kurultay Delegesi Diş Hekimi Dr. Hüseyin Özkahraman "yalan" üzerine yazdı: Yalanla yaşamak…

İnsanlığın düşebileceği en dipsiz uçurum, hiç tartışmasız yalanın karanlığıdır.
Yalan, bir söz değil; bir çürüme hâlidir. Öyle insanlar vardır ki, yalanı nefes almak kadar doğal, su içmek kadar alışıldık bir davranış hâline getirmişlerdir. Dudaklarından dökülen her kelime, gerçeğin bağrına saplanan yeni bir hançerdir. Onlara göre “yalandan kim ölmüş” sözü, bir savunma değil, bir yaşam felsefesidir. O an kurtulmak yeterlidir; sonrası, nasıl olsa hafızanın sislerinde kaybolur zannederler.

Ne var ki bilmezler:
Yalanın hafızası güçlüdür. Unutan onlar değildir; unutmayan, yalanın ta kendisidir.
Yalan, sahibini er ya da geç kendi tuzağında boğar. Çünkü doğruluk birdir; yalan ise bin parçaya ayrılır. Bin parçayı bir araya getiremeyen herkes gibi, yalancılar da sonunda kendi kelimeleri arasında kaybolur.

Lakin en ağır, en affedilmez olan; sıradan insanların değil, güç ve makam sahiplerinin söylediği yalandır. Çünkü onların yalanı yalnızca kendilerini değil, bir halkın geleceğini, bir memleketin kaderini, toplumun huzurunu zehirler. Bir insanın yalanı ayıptır; ama bir yöneticinin yalanı ihanettir.
Bu ihanet öyle sıradan bir suç değildir ki, koltuğa oturmuş birinin dudaklarından dökülen bir yalan, bazen bir çocuğun hayatına, bazen bir evin ekmeğine, bazen bir milletin geleceğine kadar uzanır.

Yalan söyleyen bu siyasi müsveddeler; yüzlerinde sahte gülüşler, dillerinde içi boş vaatler, dudaklarında milletin kaderiyle dalga geçen bir tevekkülle sahneye çıkarlar.
Gerçeği saklamak için icraatlarını şişirir, hatalarını örtmek için rakamları çarpıtır, halkın gözünü boyamak için süslü cümlelerle sahte bir dünya çizerler. Onların hayatı bir tiyatro sahnesidir; fakat oynadıkları oyun, milletin sırtından dönen bir trajedidir.

Bu zehirli karakterler, bulundukları makamların ağırlığına değil; o makamların gölgesine sığınırlar. Güce yaslanıp doğruyu boğar, gerçeği çarpıtır, halkın güvenini bir mendil gibi buruşturup çöpe atarlar. Kendilerinin inşa ettiği o çarpık düzen içinde büyürler; gerçeğe düşman, dürüstlüğe yabancı, topluma karşı vefasız olurlar.

Bilinmelidir ki:
Yalan söyleyen yönetici, toplumun kaderini sahte sözlerle kumar masasına süren bir hırsızdır.
Gerçeği gizlemek için halka nutuk çeker, hakikati boğmak için vaatleri parlatır; ama yalanlarının ardında bıraktığı iz, çürümüş bir vicdanın kokusunu saklayamaz.

Bu yüzden son söz şudur:

Yalandan beslenen bu tip insanlardan uzak durun.
Yalan, bir salgın hastalık gibidir; yaklaşanı zehirler, duyanı kirletir, ortak olanı suç ortağı yapar.
Ve unutulmasın: Yalancının en büyük cezası, doğruyu söylediğinde bile artık kimsenin ona inanmamasıdır.

Dilerim ki bugün makam mevki sahibi olup halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyenler, bu sözleri okudukça utansınlar.
Utanmıyorlarsa, bilsinler ki tarih utandırakcaktır.
Bir gün koltukları çöker, güçleri solar, isimleri silinir; fakat ettikleri yalanların gölgesi, kendi tarihlerinin üzerine kara bir leke olarak kazınmaya devam eder.

Gerçekler, bir gün mutlaka kapıyı çalar.
Ve o gün geldiğinde, yalanla kurdukları bütün saltanat, kumdan yapılmış bir sarayın çöküşü gibi yerle bir olur.

Türkiye Haberleri