Ukrayna, Suriye'ye döner mi?

halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz bugünkü yazısında Ukrayna'daki savaşı kaleme aldı.

Geçen kasımda eşimle turistik bir gezi için geldiğimiz Lviv'de, beş ay sonra üzerimde "Press" (Basın) yazılı kurşun geçirmez yelekle dolaşacağımı söyleseler "Komik olmayın!" derdim. Şimdi bu saflığıma acı acı gülüyorum.

Ukrayna'nın batısında Polonya sınırında yer alan bu tarihi şehir her güne korku içinde uyanıyor.

Acaba Ruslar füze atacak mı?

Savaş uçakları Dünya Kültür Mirası listesindeki şehri bombalayacak mı?

Putin'in tankları Lviv'in arnavut kaldırımlarını çiğneyecek mi?

Savaştan önce binlerce turistin arşınladığı sokaklarda, şimdi 20 gazeteciyi saymazsak, yabancıya denk gelmek mümkün değil.

Çoğu mağaza kapalı.

İçki satışı ve tüketimi yasaklandığı için vişneli likör dükkanları kepenklerini indirmiş.

Belediye binasının bulunduğu tarihi Rynok Meydanı'ndaki Neptün, Diana ve Amphitria heykelleri muşambayla sarılıp ahşap kafese alınmış.

Ermeni Katedrali'ndeki İsa heykeli sığınağa taşınmış.

Neden mi?

Saldırıda tahrip olmasın diye...

İmece usulü kamuflaj atölyesi

Rynok Meydanı'ndaki kütüphane binası şu günlerde alışılmışın dışında bir yoğunluğa ev sahipliği yapıyor. Kütüphane halk tarafından askeri kamuflaj atölyesine dönüştürüldü. Giriş katta, top halindeki kumaşlar kadınlar ve gençler tarafından makasla kesilip ince uzun parçalar haline getiriliyor. Ardından kutulara konulup ikinci kata çıkarılıyor. Bu katta, gerilen ağlara özenle bağlanıp kamuflaj yapılıyor.

Bu kamuflajlar otoyollardaki denetim noktalarında bariyerlerin önünde ve çevresinde kullanılıyor.

Atölyede her yaş ve meslek grubundan Lvivli elbirliğiyle ve gönüllü şekilde çalışıyor.

Kadınlar, gençler ve yaşlılar ağırlıkta.

Sosyoloji profesörü Viktor, tek izin gününü kamuflaj üretimi için ayırdığını anlatıyor.

"Rusya'nın bize saldırısı korkunç bir hata. Halbuki Rusya ve Ukrayna, batının bir parçası olmalı" diyor.

Restoran çalışanı Zegos, "Her gün haberleri takip ediyorum. İşe konsantre olamıyorum. Çalışamıyor, uyuyamıyorum" diye konuşuyor.

Svitlana ise askerlere mektuplar yazıyor.

Henüz yanıt veren olmamış.

Lviv Garı'nda iltica seferleri

Lviv tren garı bu kez şehre turist getirmiyor. On binlerce Ukraynalı gardan trene binip Polonya, Macaristan ve Romanya'ya kaçıyor.

İstasyonun çevresi ana baba günü.

Çadırlar kurulmuş.

Yardım dernekleri çorba ve yemek dağıtıyor.

Mülteciler, Romanlar, sokakta yaşayanlar, ayyaşlar ve bağımlılar banklarda yatıyor. Keskin bir ayaz var.

Varillerdeki ateş ısıtmaya yetmiyor.

Bir piyanist garın kapısında soğuktan buz kesmiş parmaklarıyla piyano çalıyor.

Nadya'nın Ukraynası

Mültecileri belirsiz geleceklerine uğurlayıp Romanya'ya gitmek üzere Lviv'den yola çıktık. Askeri kontrol noktalarından, köylü milislerin barikatlarından geçtik.

Ternopil'de, Kral Danilo'nun heykelinin bulunduğu meydanda Nadya ile karşılaştım. Nadya, Rusların çoğunlukta olduğu, işgal altındaki Harkov'da büyümüş.

Kendisinin de anadili Rusça.

Ukrayna'da Ruslara ayrımcılık olup olmadığını soruyorum.

Hayret ediyor.

"Ben, çocuklarım ve ailem Rusça konuşuyoruz. Ben Ukrayna'nın her şehrinde Rusça konuşabilirim ve bu sorun olmaz" diyor.

"Neden Rusya ile yaşamak istemiyorsunuz?" diye ekliyorum.

Diyor ki:

"Neden mi? Rusya'da düşünmek serbest değil. Ukrayna'da düşünmek ve konuşmak serbest. Dünyanın her ülkesine gidebilirim. Bunun için."

Suriye'ye dönebilir

Ukrayna'da, demokrasi ile otokrasinin meydan muharebesi yapılıyor. Ukrayna halkı kendi geleceğine karar vermek, bağımsız ve egemen devlete sahip olmak için savaşıyor. AB üyesi olmak ve demokratik dünyada konumlanmak istiyor. Ruslardan çekindikleri için NATO'ya katılmayı anayasal hedef olarak benimsiyorlar. Ki, korktukları başlarına geldi.

Rusya ise Ukrayna'daki işgali şöyle gerekçelendiriyor: Ukrayna'da devlet aygıtını ele geçiren Neo-Naziler Ruslara etnik temizlik uyguluyor. Ukrayna, NATO'nun ileri karakolu yapılarak, Moskova'ya karşı nükleer üsse dönüştürülüyor.

Şimdiden Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki emekli askerler Ruslara karşı savaşmak için akıl akın Ukrayna'ya geliyor. Belaruslu muhalifler, Rusya karşıtı Çeçenler ve Kırımlılar gönüllüler arasında yer alıyor. İddia o ki 52 ülkeden 20 bini aşkın gönüllü silah kuşandı. Bu katılım PYD'nin yanında mücadele veren 'enternasyonal tugay'ı andırıyor. Putin de Kadirov'un Çeçenlerini ve Esad'ın güçlerini sahaya davet ediyor. Suriye'de görüldüğü üzere devletler ya da küresel örgütlenmelerin örgütler eliyle vesayet savaşı verdiği bir Ukrayna'ya tanık olabiliriz.

Nitekim, çok alametler belirdi.

Biz Romanya'ya geçtikten bir gün sonra Lviv'deki askeri üsse Rusya tarafından sekiz füze atıldı.

Kıyıdaşı olan iki ülkenin tutuştuğu kanlı savaş Türkiye'yi de bir tercihe zorlayacaktır. Mariupol'da Türk camisinin vurulduğu iddiası Türkiye'yi taraf haline getirmeyi amaçlıyor olabilir. Ukrayna ordusu tarafından kullanılan İHA ve SİHA'ların Türkiye tarafından Rusya'ya doğrultulmuş bir silah gibi tanıtılması, ulusal çıkarlara ve güvenliğe zarara verebilir. SİHA'lar dönüp bizi vurabilir.

Türkiye, yansız tavrını korumalı.

Suriye, bize ders olmalı.

Hafızlık zor diye çocuklar sıkılıp iftira atmış!

Erzurum'daki Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu'nda iki çocuğun tecavüze uğramasına, beş çocuğun cinsel istismara maruz kalmasına ilişkin yazılarım soruşturmanın seyrini değiştirdi. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı, cinsel saldırının yanı sıra Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu Müdürü N.K. ve Al Kazan Yatılı Erkek Kuran Kursu Müdürü H.P. ile temizlikçi U.G. hakkında işkence suçlamasından soruşturma açtı.

Üç kamu görevlisi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Günler sonra ifade içeriklerine ulaştım.

Arapça öğrencisinin kaçak belletmen olarak yurt binasına kalmasına izin verip cinsel saldırıya yola açan ve çocukları "Haydar" yazılı sopayla, Kuran'la, Atatürk portresinin çerçevesiyle, rahleyle ve terlikle dövdüğü iddia edilen N.K., hafızlığın zor meslek olduğunu anlatan, eğitimden sıkılan öğrencilerin iftira attığını ileri sürdü.

N.K., şöyle dedi:

"Böyle bir şey yapmadım. Orada çalışan altı arkadaşım var. Onlara beni sorun. Benim çalışma prensiplerimle ilgili ayrıntıyı anlatacaklardır. Bu çocukların bana iftira attıklarını düşünüyorum. Ben hassas şekilde işime vakıf olmaya çalışıyorum. Hafızlık çok zor bir meslektir. Öğrenilmesi çocukluktan başlıyor. Eğitimin şekli olarak zorluğu olduğu için sıkılmış olabilirler. Bu nedenle böyle şeyler söylemiş olabilirler. Kuran sayfalarının yırtılması ve Atatürk posterinin parçalanıp çöpe atılması iddiası da gerçek dışıdır."

Yurtta temizlikçi olarak çalışan ve çocukları sopayla döverek aç bıraktığı ileri sürülen U.G. ise şunları söyledi:

"Çocuklara elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştım. Aç bırakma iddialarına ilişkin müftülük neyi ne zaman getirir ve dilerse ben onu o zaman yaparım. İddia gerçek dışıdır."

İşkence iddiasını reddeden U.G., "En fazla sesli olarak ikaz ederdim" dedi.

Kursta eğitim vermediğini savunan U.G., "İki ay kadar pazar günleri nöbet tuttum" dedi.

H.P., kursun dışında inşaat bulunduğu için dışarıya çıkan çocukları topluca uyardığını ancak terlikle ellerine vurmadığını söyledi.

Türkiye Haberleri