Yolsuzluk, kriz, kutuplaşma, zam, yasak, adalet, açlık… Özellikle son yıllarda bu kavramların yaşamamızdaki yeri her geçen gün daha da büyüyor. Peki AKP’nin kuruculuğunda yer alanlar, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreç hakkında ne düşünüyor? halktv.com.tr’ye konuşan üç AKP kurucusu da tüm bu yaşanılanların sorumlusunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu vurgulayarak genel seçimlerde Erdoğan’a ve AKP’ye o vermeyeceklerini söyledi.
Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele vaadiyle 2002’de iktidara gelen AKP’nin yönettiği Türkiye’de şu an ise bir tarafta derinleşen ekonomik kriz ve baskılarla boğuşan halk diğer tarafta da ifşa edilen milyonlarca TL’lik yolsuzluklar var. AKP’nin iktidara geldiği dönemi ve şimdiki Türkiye’yi, organize suç örgütü Sedat Peker’in ifşalarını, genel seçimlerde Erdoğan’a ve AKP’ye oy verip vermeyeceklerini, AKP’den ayrıldıktan sonra "kendi çevrelerinden" gördükleri tepkiyi ve daha birçok soruyu AKP kuruculuğunda yer alan Fatma Bostan Ünsal, Yaşar Yakış ile Cuma İçten’e sorduk.
'O dönemde başörtüsü bugün ise her şey'
AKP kurucularından Fatma Bostan Ünsal, ülkenin bu noktaya gelebileceğini hiç ihtimal etmediğini söyledi. Ünsal, “İçinde bulunduğumuz süreçte yaşanılan her şey benim için çok büyük bir hayal kırıklığı” diyen Ünsal, “Şu an yaşadıklarımız iktidara geldiğimiz dönemde yaşanılanlardan çok daha kötü. O dönemde başörtüsüne yönelik kısıtlayıcı bir ortam vardı. Bugün ise sadece başörtüsünün serbest olduğu ama onun dışındaki her şeyin yasak ve hukuktan uzak olduğu yani o dönemden çok daha baskıcı bir ortam var. Muhalif olmanızın da meşru görülmüyor. Bu da Türkiye’de bir ilk” ifadelerini kullandı.
‘Böyle biri değildi’
AKP’nin kuruluşundaki hedeflerinden çok uzaklaştığını vurgulayan Ünsal, “Erdoğan tutarlı değil. Şu an en baştaki politikamızın tam tersine bir politika güdüyor. Kendi seçmen tabanını neredeyse azizleştiren, kendi seçmen tabanını dışındakileri de düşmanlaştıran biri. Böyle biri değildi “ diye konuştu. Türkiye'nin, insanların görüşlerini rahatlıkla müzakere edebileceği bir ortamdan uzaklaştığını belirten Ünsal, “Yakın çevrem ve akrabalarım dahi diyalog ortamından uzaklaşmış bulunuyor. Türkiye’de yüzde 65 olduğu düşünülen sağ muhafazakar seçmene sürekli takviye etmek için neredeyse seçmenin genetiğini bozacak hamleler yapılıyor” dedi.
‘Her şey 7 Haziran’da başladı’
Kendisinin de KHK’li olduğunu anımsatan Ünsal, “Birçok insan sadece isim karışıklığından dolayı bile işinden atıldı. Derdini anlatabileceği bir yer olmadı” diye konuştu. Ünsal’a göre şu an içinde bulunduğumuz süreç ise 7 Haziran 2015’te AKP’nin iktidardan düşmesiyle birlikte başladı.
Ünsal, “7 Haziran seçimlerinden sonra AKP, meclisi hükümet kurmaya teşvik etmeliydi. Koalisyon kurulmalıydı. Kurulmadı ve ondan sonra da buraya kadar savrulduk” ifadelerini kullandı. Öte yandan Ünsal, ekonomik krizin sebebinin de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresi olduğunu vurguluyor.
‘Neo-patrimonyal sultanizm’
Peker’in ifşalarında doğruluk payının olduğunu düşündüğünü belirten Ünsal, “Bunlar, şeffaf ve hesap verebilir olmaktan uzaklaşan siyasetin kaderidir. Türkiye bu kaderi yaşıyor. Ersin Kalaycıoğlu’nun söylediği gibi neo-patrimonyal sultanizm olan bu tek kişi yönetimi, buna kapı aralayan bir yapıda. Yargı düzeni normal sürecinde gitmiyor. Yapılması gereken bir an önce şeffaflığa ve hesap verebilir olmaya dönmektir” dedi.
‘Çok kan kaybetti’
AKP’nin çok kan kaybettiğini belirten Ünsal, “2015’ten sonra yüzde 49.5’den yüzde 27’ye falan geriledi. MHP de kan kaybetti. Onun da barajı aşamayacağı görülüyor” açıklamasında bulundu. Ünsal, “Genel seçimde hangi partiye oy vereceksiniz?” sorusuna ilişkin de “Tabi AKP’ye vermeyeceğim. Ne zamandır zaten vermiyorum. Tüm bu hoşlanmadığım siyasetin nedeni olduğu için Erdoğan’a da oy vermem. Düzeleceğine yönelik bir işaret de yok” cevabını veriyor.
‘En büyük iki hatayı Mısır ve Suriye konusunda yaptı’
AKP kurucu üyesi ve AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı olan Yaşar Yakış, AKP’nin iktidarı boyunca dışişleri politikasında en büyük iki hatayı Suriye ve Mısır konusunda yaptığını söyledi. İkisinde de Türkiye’nin haksız olduğunu vurgulayan Yakış, “Şimdi Mısır, yapılanların acısını çıkarmaya çalışıyor. Türkiye, Libya’da da yumurtalarının hepsini aynı sepete koymaksızın hareket ediyor” dedi.
‘Frene basmadı, hala da basmıyor’
Türkiye’nin gönderdiği silahların terör örgütü IŞİD’e ulaştığı yönünde genel bir kânı olduğunu vurgulayan Yakış, “Uluslararası camia, Suriye’de sivil halkın ayaklanmasına yardımcı olmak için gönderdiği silahların yanlış ellere gittiğini fark ettiğinde frene bastı. Türkiye ise frene basmadı hâlâ da basmıyor. O silahların IŞİD’e ulaştığı yönünde bir kânı var. Türkiye’nin IŞİD konusunda yaptığı şeyler inkâr edilecek boyuttan çıkmış durumda” ifadelerini kullandı.
‘Erdoğan’ın sözleri çok yanlış’
Yakış, Erdoğan’ın 2012’de kullandığı “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, Selahaddin-i Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camii’nde namazımızı da kılacağız” ifadeleri de çok yanlış ve hakaretamiz bir davranış olarak gördüğünü söyledi.
‘İfşaları kabul etmek mümkün’
Peker ifşalarının Erdoğan’a kadar uzanma ihtimalini tamamen dışlamak istemediğini söyleyen Yakış, “Saraya kadar uzanıyorsa bu çok kötü bir durum demektir. Belki bir ihtimal, Cumhurbaşkanına veya daha yakınlarına gitmeden önü alınabilir. Peker’in şimdiye kadar söyledikleri yalanlanmadığı sürece bu ifşaları doğru kabul etmek mümkündür. Şu anki hukuk sisteminde ifşalarının sonuna kadar gidileceğine ihtimal veremiyorum ve hemen bir sonuç çıkacağından da ümitli değilim. Bir şekilde üstü kapatılacaktır” diye konuştu.
Yakış da son olarak, olası bir genel seçimde AKP’ye oy vermeyeceğini ve Erdoğan dışında başka bir isme oy vermeyi tercih ettiğini vurguladı.
‘Süte su kattı’
AKP kurucularından ve şu an Gelecek Partisi Genel Başkan Danışmanı olan Cuma İçten ise 17-25 Aralık yolsuzluklarının üstünün örtünmeye başlanmasının kendisinin AKP’den ayrılması konusunda milat olduğunu belirterek, “AKP, 17-25 Aralık yolsuzluklarından sonra süte su kattı. Erdoğan, dört bakanın yaptıkları yolsuzluklar sonucunda yüce divanda yargılanmasının önüne geçti” dedi. Konser ve festival yasaklarına da değinen İçten, “İnsanların yan yana gelip kalabalık bir görüntü oluşturmasından ve orada iktidar aleyhine söylemlerin ve sloganların ortaya çıkmasından son derece rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü çok korkuyorlar” ifadelerini kullandı.
halktv.com.tr // Haber Merkezi