Türkiye'nin Kabil konusundaki ısrarı sürüyor: 'Afganistan, Batı'yla sorunların çözülebileceği yer değil'

Türkiye’nin dış siyasetteki ana gündemlerinden biri haline gelen Kabil Havalimanı’nın korunması tartışmasını Doç. Dr. ve Emekli Tuğgeneral Oktay Bingöl halktv.com.tr’ye değerlendirdi.

Türkiye’nin yeni dış politika hamlesini anlamak için önce bölgede geçmişte yaşananları özetlemek önemli. Orta Asya’nın en krizli bölgesi olan Afganistan, başta Taliban olmak üzere radikal dinci örgütleriyle uzun yıllardır adından söz ettiriyor.

2001’in ekim ayında, ABD’nin radikal-cihadist örgütlerle (başta El Kaide) mücadele etmek gerekçesiyle işgal ettiği Afganistan’da o yıllardan bu yana iç güvenliği başta NATO güçleri ve ABD güçleri sağlıyordu.

Arel Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölüm başkanı, Doç. Dr. ve Emekli Tuğgeneral Oktay Bingöl, işgalin amaçlarından birinin de El Kaide’nin bölgedeki gücünün kırılması olduğunu söylerken “ABD, bölgede El Kaide’nin gücünü kırmakla kalmadı, Afganistan hükümetinin kurumsallaşmasına, düzenli bir orduya ve polis gücüne sahip olmasına da çalıştı” diyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, 15 Nisan 2021’de yaptığı açıklamada, 7 Ekim 2001’den beri askerlerinin bulunduğu Afganistan’dan 1 Mayıs itibariyle çekilmeye başlayacaklarını duyururken 11 Eylül 2021’e kadar tüm askerlerin ülkeden çıkacağını belirtmişti. Çekilme hala sürüyor.

“Kronik kriz 1980’lerde başladı”

Afganistan’daki güncel yönetim krizini anlamak için 1979’lu yıllardan itibaren ülkedeki siyasi krizi anlatan Bingöl, “Afganistan ulusal birliğini sağlayamamış, çok kültürlü, çok mezhepli bir ülke. Afgan ulusu-milleti gibi kavramlar, pratikte çok bir şey ifade etmez. Sovyet işgalinden önce de istikrarsız bir ülkeydi. Mustafa Kemal’in devrimini örnek aldılar ama başaramadılar, modernleşmelerini sağlayamadılar, patrimonyal düzenden kurtulamadılar. Kronik kriz ise 1980’lerde başladı ve hala sürüyor” diye konuştu.

Sovyet işgalinin ardından Afganistan’dan komşu ülkelere ve Pakistan’a yoğun göç ve mülteci akını yaşandığını, Sovyet yönetimine karşı dış destekli mücahit direnişinin merkezinin Pakistan olduğunu, zamanla mücahit yapıları ve mülteciler arasından radikal örgütlerden biri olan Taliban’ın şekillendiğini hatırlatan Bingöl, Pakistan ve Taliban’ın süreç içerisinde sürekli ilişki halinde olduğunu belirtti. Bingöl ayrıca Pakistan-Taliban ilişkisi hakkında daha ileri iddialar olduğuna dikkat çekerek Taliban’ın Pakistan’ın istihbaratı tarafından kontrol edildiği söylentilerinin olduğunu söyledi.

Pakistan-Türkiye ve Pakistan-Taliban ilişkisi belirleyici olabilir

Türkiye’nin Kabil Havalimanı’nın sorumluluğunu devralma niyetinde bölge ülkeleri ile iyi ilişkilerinin bulunması ekili bir faktördür. Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkilerin tarihsel olarak da iyi olduğunu söyleyen Bingöl, “Pakistan, Türkiye’yle Afganistan geleceği konusunda iş birliği yapıyor, Kabil Havalimanı için de beraber olmak istiyor” dedi.

Öte yandan Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi daha önce yaptığı açıklamada "Söz konusu Türkiye ise Pakistan bu konuda oldukça rahat. Türk askerleri, Dışişleri Bakanlığı ya da yönetimi fark etmez, biz bu konuda rahatız. Türkiye, NATO üyesi ve NATO Afganistan’dan çekilme kararı aldı. Erdoğan (bu konuda) bir açıklama yaptı. Bu konuda ne düşündüklerini anlamak istiyorum. Antalya Diplomasi Forumu kapsamında Dışişleri Bakanı ile görüşeceğim” demişti.

Bingöl, Taliban’ın yaklaşık 20 yıldır Afganistan’da bulunan Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturmadığını da belirtirken “Afganistan’da artık Taliban tek güç değil. Taliban ile beraber Afgan hükümeti ve bölgesel gruplar ne diyor diye düşünmek gerekiyor. Afgan ordusu kısmen güçlendi ve az da olsa düzene girdi. 20 yıllık süreç içerisinde Afganistan’da Tacikler, Özbekler ve Türkmenler ve Hazaralar da bölgesel olarak güç kazandı. Bir anlamda etnik bazda merkezi ve yerel yönetim yapılarında güç paylaşımı yaşandı. Taliban, ülkenin bir kesimde çok etkili, ancak uçakları, füzeleri olmadığı sürece artık tüm Afganistan’ı kontrol edebileceğini olası görmüyorum’’ söyledi.

Kabil Havalimanı: Batı’ya açılan kapı

Kabil Havalimanı’nın Afgan hükümeti ve Batı ülkeleri için olduğu kadar Taliban için de stratejik olarak önemli bir nokta olduğunu söyleyen Bingöl, “Kabil’i kullanan en önemli yapılar bölgeye destek olan yüzlerce batılı yardım kuruluşları. Bu kuruluşlar, Taliban’ın hâkim olduğu bölgelere de yardımlarda bulunuyorlar. İlginç olarak yardımlar ülkede çatışma ekonomisinin devamına katkı sağlıyor ve bu ekonomiden Taliban da yardımlara el koyarak, rüşvet karşılığı güvenlik sağlayarak faydalanıyor” diyerek Kabil Havalimanı’nın Taliban için önemine değindi.

Afganistan’ın şu an çalışan ve kendi kendine yeterli bir ekonomisinin olmadığını belirten Bingöl, ülkedeki önemli sayılabilecek gelir kaynaklarının da savaş ağalarının, organize örgütlerin, silahlı grupların ve kaçakçıların elinde olduğuna dikkat çekti. Ülkede yaşanan gelir adaletsizliğine, yoksulluğa ve açlığa bir nebzede olsa çare olan yardım kuruluşlarının önünün Taliban tarafından kesilmeyeceğini düşünen Bingöl, “Bu yardım kuruluşlarının çalışanlarının sayısı on binleri buluyor. Ülkenin ücra köşeleri dahil tamamında çalışma yürütüyorlar’’ dedi.

Türkiye’nin ısrarının üç temel nedeni

NATO’nun ve ABD’nin çekildiği ‘kriz bölgesine’ Türkiye’nin girme ısrarının nedenini Oktay Bingöl hem siyasi hem tarihi hem de sosyal dinamikler üzerinden açıklıyor.

Tarihsel olarak Afganistan ile olan ilişkilerimizin iyi olduğunu hatırlatan Bingöl, Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana iki ülkenin dost olduğunun da altını çiziyor.

1- Düzensiz göçü engellemek

Oktay Bingöl, sosyal neden olarak ise düzensiz göçü gösteriyor. Türkiye’ye Suriye İç Savaşından önceki süreçlerde de düzensiz bir göç olduğunu söyleyen Bingöl durumu “Bu göçün çoğunluğu Pakistan, Afganistan, İran ve Orta Asya Cumhuriyetlerinden gelenler oluşturuyordu. Onların gözünde Türkiye, Avrupa’ya geçiş ülkesinden ziyade yerleşilecek ve daha iyi koşullarda yaşanılacak yer olarak anlaşılıyor. Türkiye’de bu bölgeden 1.5 milyona yaklaşan göçmen var. Bunların yarısı İstanbul’da. Bugün hemen her sektörde çok sayıda kayıt dışı çalışan göçmen işçileri görmek mümkün. Kısaca bölgeden Türkiye’ye göç kaçınılmaz bir olgu. Bölgenin istikrarının sağlanması düzensiz göçü kısmen önleyebilir. Bu nedenle Türkiye’nin bölgede istikrarı sağlaması düzensiz göçü kontrol altına alabilmesi demektir’’ diye açıkladı.

2- İktidarın dış politikadaki sıkışmışlığı

Kabil Havalimanı’nın korunması yönünde Türkiye’nin ısrarının siyasi nedeninin son beş yıl içerisinde gerçekleştiğini belirten Bingöl, Türkiye’nin Afganistan’da alacağı ilave rol ile birlikte ABD ile olan gerginliğe son vermek istediğini söyledi. Bingöl ayrıca batıyla olan gerginliklerin bitmesinin Türkiye’nin ekonomik sorunlarına çare olarak görüldüğüne dikkat çekerek “Bu nedenle Erdoğan ikili görüşmelerde sürekli, ABD ve batının finansal ve lojistik, diplomatik desteği şartını dile getiriyor” dedi.

ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Ankara'nın bu misyonu üstlenmesi için verilecek desteğin detaylarını görüştüklerini açıklamış, Türkiye'nin, ABD ve uluslararası toplumdan bir destek almak istediğini belirtmişti.

“Afganistan sorunların çözüleceği yer değil”

Türkiye’nin NATO ve ABD’den daha önce Afganistan’da olduğunu söyleyen Bingöl, Türkiye’nin çatışmadan uzak bir şekilde topluma yardım eden bir yerde bulunduğunu belirtti. İktidarın Kabil Havalimanı politikasına muhalefet partilerinden de itiraz gelmediğine dikkat çeken Bingöl, AKP’den başka bir hükümet olsa da aynı politikanın, küçük değişikliklerle ve daha temkinli, uygulanacağını düşündüğünü söyledi. 

Bingöl, Afganistan’da hali hazırda Taliban ile yürütülen bir barış süreci olduğunu, Türkiye’nin bu süreçte etkin rolünün olmadığını belirterek “Gerçekte Afganistan, Türkiye’nin Batı ve ABD ile sorunlarının çözüleceği kaldıraç ve platform olarak düşünülmemeli. Türkiye, orada bir anlamda Batının temas noktası olacaktır” diye konuştu.

Bölgede bizi ne tür risklerin beklediğine dair sorumuza ise Bingöl, ordumuzun uzun yıllardır Afganistan’da olduğunu ve uzun yıllara dayanan dost ülke politikasına dikkat çekerek “Türk dışişlerinin ve ordusunun deneyimi zengindir ve ilişkileri güçlüdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı, akılcılığa, çok taraflılığa, ulusal çıkara dayanan dış politika anlayışı hâkim olduğu sürece tüm her şeyin altından kalkılabilir” dedi.

 

Türkiye Haberleri