TTB'nin bugün açıkladığı 'Covid-19 Pandemisi 18 ay değerlendirme Raporu'nda, 'Hakikati Gizleyemezsiniz: Fazladan Ölümlerde Artış Devam Ediyor' bölümünü Uzm. Dr. Nasır Nesanır, Uzm. Dr. Alican Bahadır, Güçlü Yaman hazırladı.
Türkiye'de pandeminin boyutları ve sonuçlarının şeffaf şekilde raporlanması konusundaki eksiklikler bulunduğunun vurgulandığı raporda, "Resmi olarak açıklanan günlük Covid-19'a bağlı ölüm sayıları 15 Mart-31 Aralık 2020'de 20 bin 881 iken, diğer resmi veriler ile birlikte değerlendirildiğinde bu sayının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmaktadır" dendi.
'Sadece İstanbul'da 25 bin fazla ölüm'
Diken'den Mesude Erşan'ın haberine göre, Çalışmada, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nüfus bilgileri ve e-devlet belediye defin istatistikleri gibi tamamen resmi veriler ve beş farklı yaklaşım kullanılarak benzer sonuçlara ulaşıldı.
Söz konusu çalışmanın tespitleri şöyle:
TÜİK Türkiye nüfusu yaş dağılım verisi analiz edildiğinde, 2020 yılında 65 yaş üzerinde olan nüfus, geçen dört yılda (2016-2019), yılda ortalama 309 bin kişi azalırken, 2020'de 411 bin kişi azalmıştır. Yaklaşık 100 bin kişilik fark, fazladan ölümlere işaret etmektedir.
TÜİK yerli nüfus verisi incelendiğinde, 2015-2019'da yerli nüfus, her yıl ortalama 889 bin artarken, 2020 yılında 657 bin artmıştır. Özet olarak, yerli nüfus artışında, 232 bin kişilik bir azalma vardır.
Nüfusun yüzde 42'sinin yaşadığı 20 ilde, belediye, e-devlet, TÜİK ve diğer resmi yollardan elde edilen tüm veriler analiz edildiğinde, 2020 yılında, son üç yılın ortalamasına göre 48 bin fazladan ölüm kayda geçmiştir. Bu Türkiye'nin tamamı için 114 bin fazladan ölüm demektir.
Nüfusun yüzde 49'unu oluşturan 21 ilde, belediyelerin verilerine göre Mart 2020-Nisan 2021 arasında bulaşıcı hastalıklardan resmi ölümler 47 bin kişidir. Türkiye nüfusuna oranlandığında bulaşıcı hastalıktan ölüm sayısı 97 bin olmaktadır.
Türkiye nüfusunun beşte birinin yaşadığı İstanbul'da, belediye e-devlet verileri incelendiğinde, Mart 2020-Mayıs 2021 arasında önceki beş yıla göre 25 bin fazladan ölüm yaşanmıştır. Bu veri, Türkiye'nin tamamına uyarlandığında, 134 bin fazladan ölüm anlamına gelmektedir.
'Dörtte üçü doğrudan Kovid-19'a bağlı'
Rapora göre, 2020 yılında, Türkiye'de 65 yaş ve üzerindeki nüfusta, Kovid-19'dan en az 75 bin kişinin hayatını kaybettiğini söylemek mümkün. Fazladan ölümlerin yaklaşık dörtte üçünün, doğrudan Kovid-19'a bağlı ölümler olduğu tahmin ediliyor. Bu bakanlığın tüm yaşlar için resmi açıklaması olan 20 bin sayısının 3,5 katı. 2020'de en az 55 bin can, Kovid-19'dan kaybedildiği halde, istatistiklere bu şekilde girmemiş.
Raporda şu görüşlere yer verildi:
"2020 yılı pandemi döneminde yaşanan fazladan ölümlerin yaklaşık dörtte birinin ise "Covid-19 hastalığı dışı" olduğunu tahmin ediyoruz. Bunlar, doğrudan korona virüs enfeksiyonu nedeniyle olmasa da pandemi koşullarından, daha doğrusu pandemi yönetimi adına yapılanlardan ve yapılmayanlardan kaynaklanan ölümlerdir.
'İntiharlar oldu'
"2020 yılında en az 25 bin canın ölümünün nedenleri sağlık hizmetlerine başvurunun ve erişimin azalması, hizmetlerdeki aksamalar, haftalar süren sokağa çıkma yasakları sırasında ağırlaşan kronik hastalıkların yanı sıra genel olarak sosyoekonomik durumdaki kötüleşme ve intiharlardır. Sağlık Bakanlık 2020 yılında fazladan ölümlerin beşte birini, 01.01.2021 ile 14.09.2021 tarihleri arasında yarısını açıklamıştır. Bu sayılar bile fazladan ölümlerin 2021 yılında artarak sürdüğünü göstermektedir. Belediye ölüm verilerine göre 2019 yılında Türkiye'deki ölümlerin yüzde 48'inin yaşandığı kentlerde 11 Mart 2020 ile 14 Eylül 2021 tarihleri arasında önceki üç yılın ortalamasına göre tespit edilen fazladan ölüm sayısı 92 bini buldu; bu ölümlerin Türkiye projeksiyonu ise sayıyı 189 bine taşıdı."
Ağustos-eylülde 10 kat fazla ölüm
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye'nin 2020 ve 2021 yıllarının ağustos ve eylül aylarındaki günlük Covid-19 ölümleri karşılaştırmasını yaptığımızda; 2021 yılındaki bazı günlerdeki Covid-19 ölümlerinin, 2020 yılındaki aynı günlerdeki Covid-19 ölümlerinin yaklaşık 10 katı olması dikkat çekici.
Türkiye'de son üç ay (2021 temmuz, ağustos ve 1-22 Eylül) içinde milyon kişi başına en fazla ölümlerin yaşandığı ülkelerden birisi olmasının nedenleri arasında; sınıfsal eşitsizliklerin sonucu yoksul mahallelerdeki fazladan ölümler ve iş cinayetleri, bölgesel eşitsizlikler, ertelenen sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığının risk gruplarında üçüncü doz aşı çalışmasının etkili bir şekilde yapmaması ve aşı kararsızlığı ile ilgili bir çabaya girmemesi, delta varyantı, Covid-19'a bağlı anne ölümleri sayılabilir.
Türkiye'de şeffaflık ve bilimsellik kriterlerinin ihmal edilmesi; yerel yönetimler, sağlık, emek ve meslek örgütlerinin ve toplumun pandemi sürecine dahil edilmemesi, Covid-19'un sınıfsal yapısından dolayı çalışan veya işsiz toplum katmanlarına, yoksul ve yoksullaşacak kesime özellikle kapanma dönemlerinde ekonomik ve sosyal kayıp yaşatmadan destek sunulmaması; vaka temelli müdahalelerin (test, temaslı izleme, izolasyon karantina dahil) ve nüfus temelli müdahalelerin (yüz maskelerinin takılması, fiziksel mesafe ve kalabalıklardan, başta parti kongreleri olmak üzere toplantılardan ve kapalı alanlardan kaçınma) birlikte yürütülmemesi on binlerce insanın, onlarca sağlık çalışanın ölmesine neden olmuştur.
TÜİK neden ölüm rakamlarını açıklamıyor?
Öte yandan, TÜİK, her yıl haziran ayının üçüncü haftasında, bir önceki yıla ait ölüm ve ölüm nedenleri istatistiklerini yayınlıyordu. Ancak yayınlanması beklenen tarihten sadece bir gün önce TUİK 23 Haziran'da bir açıklama yaptı idari kayıtlardan üretilmekte olan istatistiklere ilişkin çalışmaların henüz tamamlanamaması nedeniyle ileri tarihe erteledi.
Sayıların netleşmesi için TÜİK ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerinin derhal açıklanması istenen raporda, şöyle dendi:
"Ölümlerin gizlenmesinden vazgeçilmelidir. Sağlık Bakanlığı; hasta ve ölüm sayılarının doğru olarak paylaşılırsa riskin hangi işlerde, hangi mekânlarda, hangi kişilerde yoğunlaştığını bilerek gerekli önlemleri alabiliriz. Gerçeği saklayarak sorunları çözmek, salgını yönetmek mümkün değildir. Türkiye'nin ekonomik bir kriz içinde olduğu unutulmamalıdır. Krizin ölüm göstergelerinde ciddi değişikliklere yol açtığı bilinmektedir. Pandeminin var olan ekonomik krizi derinleştirdiği kabul dilmelidir. Bu iki faktör sosyal sınıflar-yoksulluk üzerinden eşitsizlikleri daha da derinleştirmiştir. Bu nedenle ölüm sayıları yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık (komorbidite) değişkenlerinin yanı sıra sosyoekonomik düzey, hane halkı büyüklüğü, oturulan mahalle ve sosyal sınıf bağlantısı ile birlikte Sağlık Bakanlığı ve TÜİK tarafından kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Salgını kontrol altına almak ve önlenebilir ölümleri engellemek için iktidarı bilime ve demokrasiye dayalı bir salgın yönetimine davet ediyoruz."