Türkiye, son yılların en derin ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Bu kriz, barınmadan beslenmeye, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda toplumun tüm katmanlarını etkiliyor. Barınma sorunu ise özellikle artan konut fiyatları ve kiralar nedeniyle halkın büyük bir kısmını derinden sarsıyor. Bu durumdan etkilenen bir diğer önemli grup ise Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli.
TSK'da özellikle genç rütbelerdeki personel, maaşlarının büyük bir bölümünü barınma ihtiyacına harcamak zorunda kalıyor. Çoğu, sağlıksız yapılarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Bu durum, son 20 yılda uygulanan yanlış ekonomik politikaların ve TSK'ye yönelik saplantılı bakış açılarının bir sonucu olarak görülüyor.
LOJMAN SORUNU DERİNLEŞİYOR
15 Temmuz sonrası, askeri birliklerin şehir dışına taşınması kararı alındı. Bu karar, lojmanların da bulunduğu askeri birliklerin kapatılmasına yol açtı. Kapatılan birliklerin arazileri ise rant projelerine kurban edildi. Sonuç olarak, TSK personelinin barınma sorunu daha da derinleşti. Şehir dışındaki kışlalar, yetersiz barınma kapasitesi nedeniyle personelin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi.
TSK personelinin karşı karşıya kaldığı barınma sorunu, aynı zamanda ailelerini geride bırakmak zorunda kalan askerlerin görev performansını da olumsuz etkiliyor. Bu durum, güvenlik sorunu kadar önemli bir sorun olarak öne çıkıyor.
ACİL ÇÖZÜM İHTİYACI
CHP Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emekli Amiral Yankı Bağcıoğlu, TSK'daki barınma sorununa acil çözüm bulunması gerektiğini vurguluyor. Bağcıoğlu, mevcut rant projelerinden elde edilen gelirlerin %20-30'unun lojman üretim projelerine aktarılmasını öneriyor. Ayrıca, TSK Güçlendirme Vakfı'nın toplanan bağışlarının bir kısmının lojman, okul ve kreş gibi sosyal imkanlar için kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
LOJMANLARIN BAKIMI İHMAL EDİLDİ
Bağcıoğlu, mevcut lojmanların onarılması için acil bütçe ayrılması gerektiğini de belirtiyor. Bakımsız bırakılan lojmanlar, deprem riskine karşı dayanıksız hale geldi ve bu durum personelin güvenliğini tehlikeye atıyor. Yeni lojmanların yapılmasının ve eski binaların yıkılmasının planlanması gerektiği ifade ediliyor.
OYAK'a da önemli bir görev düşüyor. Özellikle genç rütbelerdeki personelin ev sahibi olabilmesi için sosyal konutlar üretilmesi öneriliyor. OYAK yönetiminin bu konuda bir anlayış değişikliğine gitmesi gerektiği vurgulanıyor.
Bağcıoğlu değerlendirmesinde şunları kaydetti:
TSK BARINMA SORUNU
Hâlihazırda içinden geçilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik krizinin ağır sosyal sonuçlarını barınmadan, beslenmeye, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda görebiliyoruz. Bu sorun alanlarının başında da barınma ve beslenme geldiği göz önüne alındığında toplumun hemen hemen tüm katmanları bu sorunlarla boğuşmak durumunda kalıyor. Özellikle son 2-3 yıldır kendini belirgin bir şekilde hissettiren barınma sorunu kapsamında “Artan konut fiyatları ve kiralar” nedeniyle ev almanın imkânsız bir hale geldiği, kiraların karşılanması noktasında elde edilen gelirin önemli bir bölümünün harcanmasına neden olan bir Türkiye’de yaşamak zorunda bırakılmış durumdayız.
Barınma sorunu ifade ettiğim gibi toplumun tüm katmalarını olumsuz bir şekilde etkilerken bu olumsuzluktan TSK personeli de payına düşeni ne yazık ki fazlası ile alıyor. Son 20 yılda yürütülen yanlış ekonomik politikaların ve TSK’ne yönelik sağlıksız bakış acıları ve saplantıların bir sonucu olarak askeri personele sağlanan sosyal imkânlardaki gerilemeler neticesinde bugün TSK personeli içerisinde barınma sorunu yaşayan önemli bir çoğunluğun olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Çoğunluğunu genç rütbelerdeki personelin oluşturduğu bu grup ya maaşlarının önemli bir kısmını barınma ihtiyaçları için kullanmakta veya sağlıksız yapılarda yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
15 Temmuz sonrası dönemde askeri birliklerin şehir dışına çıkarılması söylemi ile içerisinde barınma sorununa bir parça çözüm olabilecek lojmanların da bulunduğu askeri birlikler kapatılmış ve bu birliklerin arazileri rant odaklı projeler kapsamında bir avuç hükümete yakın iş adamına tabiri caiz ise peşkeş çekilmiştir. Bu birlikler ise detaylı bir planlama yapılmadan şehir dışında bulunan veya başka birliklerin bulunduğu askeri kışla/üslere taşınmış, ancak zaten yetersiz barınma kapasitesi bulunan bu kışla/üsler daha fazla personel ile barınma ihtiyacını karşılayamaz seviyeye getirilmiştir.
Tüm bu plansızlıklara ilave olarak yine son 20 yıldır lojmanların bakım ve tutumu için ihtiyaç duyulan finansal kaynaklar kesilmiş ve adeta lojmanlar çürümeye terk edilmiştir. Bakımsız ve çoğu 1980’lerde inşa edilen bu lojmanların son dönemde depreme karşı dayanıksız oldukları iddiası ile boşaltılarak yıkılması var olan sorunları daha da derinleştirmiş ve TSK personeli tam bir barınma sorunu ile karşı karşıya kalmıştır.
Bugün gerek ekonomik anlamda güçlü ve gerekse ekonomik düzeyi ülkemiz seviyesinde olmayan ülkelerin Silahlı kuvvetler personeline yönelik yürüttükleri sosyal politikaları incelediğimizde özellikle personelin barınma sorununa ilişkin çözümler geliştirdiklerini görmekteyiz. Bunun en somut örneği gerek ekonomik ve gerekse askeri alanda Türkiye ile karşılaştırılamayacak bir seviyede bunun Yunanistan Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü ve tüm birliklerin konuşlu bulunduğu bölgeleri kapsayacak şekilde yürüttüğü lojman inşa programıdır.
TSK personelinin esas sıkıntılı olduğu konulardan biri de görev gereği herhangi bir durumda alarm esnasında süratle birliğe katılma zorunluluğudur. TSK personeli zaman zaman ailesini götüremeyeceği garnizona atanmakta veya geçici görevle ailelerinden aylarca uzak kalmaktadır. Bu tür görevlendirmelerde en önemli husus geride bıraktıkları ailelerinin güvenliğidir. Bu husus personelin görev performansı üzerinde son derece etkilidir. Yani güvenlik meselesi aynı zamanda barınma meselesi kadar önemli bir sorundur.
Bu sorunun tüm dünyayı etkileyen bir sorun olduğunun farkındayız ancak bu sorunun artık MSB bütçesinden ayrılacak finansal kaynaklar ile çözülemeyeceği gerçeğini de görüyoruz. Bu kapsamda artık Ortodoks yaklaşımların yerine Ortodoks olmayan çözümlerin geliştirilmesinin bir zorunluluk olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu çözüm önerilerini sıralamak gerekirse;
- Şehir içinde kalan ve rant projelerine kurban edilen arazilerden elde edilen rantın %20-30’luk bölümünün lojman üretim projelerine kaynak olarak sağlanmasının,
- Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı tarafından toplanan bağışların tamamımın silah sistemlerinin geliştirilmesi ve tedarik edilmesine harcanması yerine yine %20-30’luk kısmının lojman, okul, kreş gibi sosyal imkânları içerecek şekilde Üs/Kışla alt yapılarının geliştirilmesine harcanmasının,
- Mevcut lojmanların onarılarak kullanılabilir hale getirilmesine yönelik olarak göreceli olarak daha düşük öneme sahip bütçe kalemlerinden (ağırlama, ulaşım, vb.) bina bakım onarım kalemlerine ivedi bir şekilde kaynak aktarılmasının,
- Depreme dayanıklılığının düşük olduğu tespit edilen binaların yenilenmesi aşamasında öncelikle yeni lojmanların yapılmasının ve inşası tamamlanan lojmanlara personelin taşınmasını müteakip yıkım işlemlerinin yapılmasının,
- OYAK’ın özellikle genç rütbedeki personelin ev sahibi olabilmesine imkân tanıyacak şekilde, uygulama açısından KİPTAŞ’ta olumlu uygulama örneklerini gördüğümüz, sosyal nitelikli konutlar üretmesine yönelik bir anlayış değişikliğine gitmesinin ve OYAK yönetim kadrolarının bu anlayışı içselleştirmiş ehliyet ve liyakat sahibi kişilerden teşkil edilmesinin,
- Özellikle 15 Temmuz sonrası yapılan askeri birliklerin taşınmasına yönelik alınan kararların gözden geçirilmesinin ve başta barınma olmak üzere sosyal sorunlar yaratan yeniden konuşlanma kararlarının personeli önceleyen bir bakış acısı ile yeniden düzenlenmesinin,
Hayati önemi haiz olduğunu değerlendiriyorum.