Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Sayman Üyesi Tores Dinçöz İstanbul Valiliği Çevre Ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne giderek TMMOB'nin kurumsal olarak Kanal İstanbul Projesine ilişkin itirazını yazılı bir dilekçe ile iletti.
Dilekçede, "Başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye yurttaşları, büyük bir sorumluluk ve özveriyle Bakanlığınıza görüş, öneri ve itirazlarını iletmeye çalışırken ve de henüz görüş bildirme süreci bitmeden, Kanal İstanbul girişimi hakkında anlaşılamaz akıl bilim ve hukuk dışı bir dayatma ısrarla sürdürülmektedir" ifadelerine yer verilerek, Kanal ÇED Raporu hakkında özet görüş ve öneriler sunuldu.
TMMOB tarafından verilen dilekçe metninin özeti şu şekilde:
''Uluslararası anlaşmalar kapsamında yapılaşma yasağı bulunan, 70 tür canlıya yuva olan sulak alanlar, akarsular, dereler ile Terkos Gölü’nün projeden etkilenmesi beklenmektedir. Kanal güzergahı içinde kalan sulak alanlar koruma statüsünden çıkarılarak kullanıma açılacaktır.
Küçükçekmece Gölü kanala dönüşecek, tek başına İstanbul’un su ihtiyacının % 29’unu karşılayan Sazlıdere Barajı ve diğer dereler tümüyle yok olacaktır. Böylelikle, Küçükçekmece Lagün havzasında kalan karasal alanın tamamı, kuzeydeki sulak alanlar ve orman alanları yapılaşmaya açılacaktır. Bilhassa kayaçlarda bulunan kırık ve çatlakların sondajlarla tespiti mümkün olamamaktadır. Kanal açılarak su verdikten sonra bu kırık ve çatlaklardan Terkos gölüne tuzlu suyun girişim yapması, Terkos Gölü su kaynağının elden çıkması ve İstanbul'un büyük bir bölümün susuz kalması ile neticelenebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Gerek Terkos gölünün yıllık 140 Milyon m3 gerekse Yıldız dağlarından gelen 235 Milyon m3 ve Sazlıdere Barajından temin edilen 52 Milyon m3 olmak üzere toplam 427 Milyon m3 içme suyunun elden çıkması, İstanbul'un bir anda susuzlukla karşı karşıya getirecektir. (DSİ raporundan)
Proje tüm Trakya bölgesini ekolojik olarak etkileyecektir
·Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru akış sebebiyle Tatlısu akiferleri ve karasal eko sistem tuzlanacak, Karadeniz’deki tuzluluk değeri %0,17’lere çıkacak, sadece İstanbul ve çevresi değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları ve karasal ekosistem geri alınamaz şekilde bozulacak, yıkıma uğrayacak ve heyelan riski artacaktır. Proje, tüm Trakya bölgesini ekolojik olarak etkileyecektir.
·İstanbul Kanalı Projesi, Üçüncü Boğaz Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu ve Bağlantı Yolları ve Üçüncü Hava Limanı ile birlikte 42.300 hektar alanı kapsayan ve tarımsal üretimin yoğun olduğu bir bölgede yürütülmekte olan proje alanı içerisinde kalan yaklaşık, 12.000 hektar tarım alanı, 2.000 hektar çayır-mera alanı tarımsal vasfını yitirmiştir. Kalan kısmı da yitirilecektir.
Yaban hayatı tükenecek
·Proje alanı Avrupa-Sibirya Fitocoğrafik Bölgesi içerisinde Marmara alt havzasında İstanbul ili sınırları içinde yer almaktadır. Bölgenin taşıdığı çeşitlilik, Kanal İstanbul inşaatı ve sonrasında oluşacak ekolojik tahribat ve mikro klima değişimlerinden olumsuz etkilenecektir.
Proje, bölgede bugüne değin yaşamakta olan tüm flora ve faunayı (balıkları, endemik olan ve olmayan bitkileri, böcekleri, yabanılları, göçmen olan ve olmayan kuşları) yaşam alanlarından koparacaktır. Proje nedeniyle yaklaşık 20 bin futbol sahası büyüklüğünde, üçte biri meşe ve kayın karışımı doğal orman yok olacaktır. Yaban hayatı ve önemli kuş koruma alanları hızla tükenecektir.
Sonuç olarak:
ÇED raporları kapsam olarak hükümsüzdür
Şimdiye kadar açıklanan verilerden dahi; Kanal projesi kapsamında; Terkos havzası da dahil Üçüncü Havalimanı ve 3. Köprü bağlantı yollarından geriye kalan bütün orman alanları, tarım alanları, meralar, yeraltı ve üstü su toplama havzaları, havzadaki mahallelerle birlikte, Karadeniz ve Marmara denizi ve kıyıları dahil olmak üzere bütün coğrafyanın inşaat ve yıkım alanı olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır.
Başta Anayasa ulusal mevzuat olmak üzere konu ile ilgili tüm uluslararası hukuk ve sözleşmelere, kamu yararına, bilim teknik ve şehircilik ilkelerine ve iklim değişikliği kriterlerine aykırı olarak bilimsel teknik ve standartlar esas alınmadan, fizibilitesi dahi yapılmadan ortaya atılan bu projeye ait ÇED Raporları gerek kapsam gerekse içerik olarak hükümsüzdür.
Anayasal görevimiz gereği tekrar ve önemle uyarıyor ve öneriyoruz. Bilimsel niteliği olmayan söylemler ve varsayımlar üzerinden tartışmaya açılarak meşrulaştırılmaya çalışılan 'İstanbul Kanalı', tam anlamıyla coğrafik, ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kentsel, kültürel kısacası yaşamsal bir yıkım ve felaket önerisidir. Derhal vazgeçilmeli ve gündemden düşürülmelidir'.'