Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, 16 firari sanık yönünden devam eden “10 Ekim” katliamı davasında “İstihbari bilgi delil olarak kullanılamaz” gerekçesiyle mahkemeyle bilgi paylaşmaktan kaçındı.
8 sayfalık yazı gönderen Terörle Mücadele Daire Başkanlığı (TEM) ise firari sanıklar Bayram Yıldız, Kasım Dere ve Yakup Selağzı’nın Türkiye’ye yönelik eylem arayışı içerisinde olabileceği uyarısı yaptı.
Yazıda, firari sanıklardan 7’sinin Suriye’de ölmüş olabileceği iddia edildi. Emniyetin bilgi sakladığını belirten mağdur ailelerin avukatları, yazıda belirtilen Kasım Dere, Muhammed Zana Alkan’ın rahat hareket edebilmek için kendilerini öldü gösterdiği algısının vahim olduğunu, bunun araştırılması gerektiğini kaydetti.
Ankara’da 10 Ekim 2015’te Ankara Tren Garı’nda 100 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD’in canlı bombalı saldırısına ilişkin davaya bakan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanıkla ilgili mahkûmiyet kararı vermiş, firari 16 sanığın dosyasını ise ayırmıştı. Firari sanıklar yönünde devam eden davanın ikinci duruşması bugün yapılacak. Mahkeme, geçen duruşmada tüm sanıkların örgütsel konumları ve bağlantıları hakkında Emniyet İstihbarat’a ve TEM’e yazı yazmıştı.
İstihbarat bilgi vermedi
Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda “Başkanlığımız çalışmalarında elde edilen bilgilerin istihbari mahiyette olduğu, bu nedenle hukuki delil niteliği taşımadığı” gerekçesiyle yanıt vermekten kaçındı. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, tüm sanıklar hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı 8 sayfalık bir yazı gönderdi. 4 Nisan 2019 tarihli yazıda, sanıklar Suphi Alpfidan, İbrahim Halil Alçay, Metin Akaltın, Talha Güneş, Erman Ekici, Bayram Yıldız, Ahmet Güneş, Cebrail Kaya ve Deniz Büyükçelebi’nin “Çatışma bölgeleri ile bağlantılı faaliyet gösteren ve geçmiş dönemde intihar eylemi gerçekleştirmeyi planlayan şahısların bulunduğu listede adı geçtiğine ilişkin istihbari mahiyette bilgi” bulunduğu belirtildi.
Uyuyan hücreler
Yazıda firari sanık Bayram Yıldız’ın “2018 Mart ayı başlarından Suriye’de bulunduğu bölgeden ayrılarak Irak’a geçtiği, IŞİD terör örgütü için silah ve mühimmat (havan topu, bomba vs.) yaptığı, Irak / Bağdat’ta örgüt tarafından “uyuyan hücre” diye tabir edilen sözde güvenli evde kalıyor olabileceği, DEAŞ terör örgütü tarafından ülkemizde ses getiren bir eylem için görev verilmesi durumunda ülkemize gelebileceği şeklinde teyide muhtaç bilgilerin bulunduğu” belirtildi.
Firari sanıklardan Kasım Dere için de “IŞİD terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğü, çatışmalarda hayatını kaybettiği veya bahse konu örgüt tarafından öldüğü algısı oluşturularak rahat hareket etmesi sağlanıp ülkemize yönelik eylem arayışı içerisinde olabileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu” ifade edildi.
Bir diğer firari sanık olan Yakup Selağzı için de “illegal yollardan Suriye’ye geçerek ülkemize karşı intihar eylemi düzenleyebileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu” belirtildi. Kazakistan doğumlu sanık Walentina Slobodjanjuk için ise “2015 yılı ekim ayı sonlarında veya Kkasım ayı içerisinde Suriye’den Türkiye’ye gelerek canlı bomba eylemi gerçekleştirebileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu “ ifade edildi. Muhammet Zana Alkan için de “Suriye’de faaliyet yürüttüğü muhtemel eylemlerde kullanılabileceği değerlendirilen şahıslar listesinde bulunduğu, çatışmalarda hayatını kaybettiği veya bahse konu örgüt tarafından öldüğü algısı oluşturarak rahat etmesi sağlanıp ülkemize yönelik eylem arayışı içerisinde olabileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu belirtildi.
‘Bilgi saklandı’ iddiası
Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, bu yazıya ilişkin mahkemeye 14 sayfalık dilekçe sunan davanın avukatları, emniyet yazısındaki bilgilerin dava dosyasında da bulunan eski bilgiler olduğuna işaret ederek polisin bilgi sakladığını kaydetti. Emniyetin bilgilerinin “Buzdağının görünen yüzü dahi olmadığı” kaydedilen dilekçede, “Türkiye’nin en büyük katliam davası, baştan savma bilgilerle geçiştirilemez” denildi. Emniyetin yazısında firariler Hasan Hüseyin Uğur, Nusret Yılmaz, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Kasım Dere, Muhammed Zana Alkan ve Deniz Büyükçelebi’nin Suriye’de öldüğüne dair istihbari bilgilerin olduğundan söz edildiğine işaret edilen yazıda şöyle denildi: “Ancak bu kişilerin ölmüş olduğuna ilişkin bu bilgilerin dışında basında yer almış bir haber ya da IŞİD kaynaklarından bir açıklama söz konusu değildir. Hatta iki kişi Kasım Dere ve Muhammed Zana Alkan için sözü edilen öldü algısı yaratılarak rahat hareket edilmesi gibi bir amaçtan söz edilmektedir ki bu son derece vahim sonuçlar doğurabilecek bir durumdur. Bu nedenlerle söz konusu kişilerin ölüp ölmediklerine ilişkin araştırma yapılması konusunda ilgili yerlere müzekkereler yazılmasını talep etmekteyiz. Ayrıca bazı kişilerin ölümlerine ilişkin drone saldırısı tarihleri verilmiş, bu saldırılar sırasında ölümlerin gerçekleştiği ifade edilmiştir. ABD’nin ya da koalisyon güçlerinin bombardıman drone saldırısı zamanları ve kimliği tespit edilen IŞİD’li cansızlar listesini de diplomatik kanallarla istenmesini talep etmekteyiz.”