Konya'nın Karapınar ilçesinde 1950'li yıllarda etkili olmaya başlayan ve gazete sayfalarına da haber olan kum fırtınaları o dönem tarımı, ulaşımı ve eğitimi aksatmış, hastalıkları da artırmıştı.
1956 yılından itibaren Karapınar’ı etkilemeye başlayan kum fırtınaları, 1962 yılında saatte 110 km hızındaki rüzgârla birleşince kendini yeniden hatırlatmıştı.
İlçe merkezi ve tarım alanlarının kum yığınları altında kalma tehlikesi baş gösterince de dönemin hükümeti seferberlik ilan ederek bölgede hummalı bir çalışmaya başlamıştı.
İlçenin taşınması bile düşünülmüş ancak askerlerin de ön planda olduğu rüzgâr çitleri ve ağaçlandırma çalışmaları ile kumul hareketi durdurulmuştu.
1972'de sona eren çalışmalarla 16 bin hektar alan kurtarılmıştı. Ağaçlandırma çalışmalarında; kara selvi, karaçam, sedir, salkım ağacı, kuş iğdesi, yabani badem gibi türler seçilmiş ve dikilen ağaçlar sulamayla hızla büyümüşlerdi.
Ağaçlandırma çalışmaları bölgede sürse de son yıllarda Karacadağ yönünden kumulların Karapınar'a doğru hareket ettiği yeniden gözlenmeye başladı.
Önceki gün Konya, Aksaray ve Niğde'yi etkisi altına Kum Fırtınası da akıllara, Karapınar örneğini getirdi.
Topraklardaki eksiklik fırtınaya devetiye çıkarıyor
Yıllardır bölgedeki çalışmalara katılan Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gezgin son durumu anlatarak son yaşanan kum fırtınasının lodos kaynaklı olduğunu belirtti. Prof. Gezgin, "Kuvvetli lodostan kaynaklı bir rüzgâr erozyonu meydana geldi. Lodosla, Afrika çöllerinden taşınan ve aynı rüzgârın bizim topraklarımızdan da kaldırdığı kumlar, toz fırtınası oluşturdu. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi de topraklarımız büyük bir kısmı organik madde noksanlığında. Yani toprağımızın yapısını oluşturan taneler kuvvetli bir şekilde birbirine bağlı değil. Buna bağlı olarak da rüzgarla birlikte kum fırtınası olasılığı gittikçe yükseliyor" dedi.
Afrika'dan gelen kumlar...
Hürriyet'ten Tuğba Öztürk'ün haberine göre, kum fırtınasının birinci kaynağı olarak Afrika çöllerinden gelen kumları gösteren Gezgin "Çöllerdeki kumlar birbirinden bağımsız. Oradan toz halindeki ince fraksiyonlar, toz halinde buraya kadar geliyor" diye konuştu.
Gezgin şu tespitlerde bulundu:
*Topraklarımızdaki organik madde noksanlığı nedeniyle, buna yanlış ve bilinçsiz toprak işleme dahil olarak, rüzgarla birlikte toprak kopup gidiyor. Olmaması gerekir, yaşadığımız tamamen olağandışı bir durum. Ne yazık ki kısa vadede çözülebilecek de bir konu değil.
*Türkiye’de yine 1960’lı yıllarda Karapınar’daki rüzgâr erozyonu meydana geldi. O yıllarda yapılan çalışmalarla bu rüzgâr erozyonunu durdurulmuştu. Karapınar’a gittiğinizde Ereğli çıkışında kum yığınları bulunuyor. Bunlar güneydeki çöllerden gelen kumlardır. Bir kısmı da bizim topraklarımızdan aşınmış. Günümüzde bu aşınma daha da arttı.
Alınması gereken önlemler
*Toprak yüzeyinin devamlı bitki örtüsü ile kaplı olması gerekiyor. Topraklarımızın yapısını iyileştirici birtakım çalışmalar yapmamız lazım. Başta topraklarımızın organik madde ile beslenmesi gerekiyor.
*Ayrıca anız yakmak da bu gibi durumları oldukça tetikliyor. Karapınar’a gittiğiniz zaman şu dönemde mısır hasadı yapıldığını görürsünüz. Hasat yapıldıktan sonra bazı tarlalarda kalıntıların yakıldığını tespit ediyoruz. İşte bunların yapılması önerilmiyor.