IŞİD’ın 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı’nda düzenlediği canlı bomba saldırısında hayatını kaybeden 103 can anılıyor. IŞİD, aynı yıl 20 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde de canlı bomba saldırısı düzenlemiş ve 33 yurttaş hayatını kaybetmişti.
Suruç’taki saldırının ardından kurulan Suruç İçin Adalet Platformu, 10 Ekim ve Suruç saldırılarının ortak sanığı ve IŞİD’in sınır emiri İlhami Balı’nın 2016 yılında Konya’da Cihanbeyli Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğüne ilişkin belgeyi paylaştı. Platformdan yapılan yazılı açıklama şöyle:
“Yargılama süreçlerinde ne zaman kritik bir delile ulaşılmaya çalışılsa bir şekilde tuhaflıklarla karşılaşıldı. Daha önceki açıklamalarımızdan hatırlanacağı üzere Suruç katliamı dava dosyasında kamera kayıtlarının bir kısmının silindiği anlaşılmıştı. Şimdi ise firari sanıklardan İlhami Balı’nın 2016 yılında arandığı dönemde tedavi gördüğüne ilişkin hastane kayıtlarıyla ilgili dosyaya çelişkili bilgiler geliyor. İkisi de Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlardan Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü, Ulusal Sağlık Sistemi kayıtlarına göre İlhami Balı’nın 2016 yılında Cihanbeyli Devlet Hastanesi Dahiliye Yoğun Bakım Servisinde tedavi gördüğü şeklinde bilgi verirken, aynı bilgisayar otomasyon sisteminin kullanıldığı Cihanbeyli Devlet Hastanesi bu bilgileri inkar ederek, İlhami Balı’nın 2016 yılında hastanelerinde tedavi görmediği şeklinde bilgi veriyor. Yani ortada bir tuhaf çelişki olduğu açık. Sağlık Bakanlığı’nın aynı bilgisayar sisteminden alınan bu bilgiler arasındaki çelişkinin ne anlama geldiği derhal açıklanmalı, sorumlular tespit edilmelidir. Sağlık Bakanlığı’nı bu tuhaflığa derhal bir açıklama getirmeye çağırıyoruz. Hatırlanacağı üzere aynı tuhaf çelişkiler, 10 Ekim Ankara katliamı dava dosyasında da yaşanmış olup, katliamdan 10 gün önce bomba malzemesi aldığı ihbar edilen katliam faillerine dokunulmadığı ve buna dair ihbar evrakının mahkemeden saklandığı yargılama başladıktan 4 yıl sonra tesadüfen ortaya çıkmıştı. Yargılama süreçlerinde karşılaştığımız bu sorunların tesadüf olmadığını ve nedenlerinin ne olabileceğini ülke tarihini ve benzer dosyaları takip eden bizler ve kamuoyu bilmekteyiz. Bütün bu tuhaflıklar esasen katliam faillerinin ve özellikle katliamlara göz yuman, yol veren, azmettiren kamu görevlilerinin suçlarını örtbas etmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Ancak bizler katliam davalarının takipçileri olarak tuhaf çelişkiler ile kurulmaya çalışılan bu düzen ile dosyaların kapatılmaya çalışmasına izin vermeyeceğiz.
Tüm bu gerçek failleri gizleme çabalarına rağmen bir kez daha hatırlatıyoruz ki, tüm sorumlular hesap vermeden katliam dosyalarının kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, 2015 yılı haziran ve kasım ayları arasında yaşananlar ve katliamlar zincirinin failleri tam olarak ortaya çıkarılmadan, ülkede yeni katliamların ve katliamlara yol açan siyasi iklimin önlenemeyeceği açıktır. Nitekim gerçek failler ortaya çıkarılmadığı için 2015 yılındaki katliamları yaratanlar, bugün hala aynı süreçleri devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle 10 Ekim katliamında hayatını kaybedenleri saygıyla anarken, bütün kamuoyunu da katliam davalarını takip etmeye, tüm katliamların faillerinin ortaya çıkarılması mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.”