Sürekli Yaz Saati Uygulaması Ve Sağlığımız

Bengi Başer yazdı: Sürekli Yaz Saati Uygulaması Ve Sağlığımız

Saatleri ayarlama fikri ilk kez, Amerikalı mucit Benjamin Franklin tarafından Paris’te yaşadığı dönemde ortaya atılmıştır. Yazın tüm Parisliler güneşle birlikte uyanırlarsa, mum ışığı yerine güneş ışığı kullanılacak, böylece yılda 30 bin ton mum tasarrufu yapılacaktı. Ancak bu fikrin yaygın olarak hayata geçirilmesi, Yeni Zelandalı bir bilim insanının girişimiyle 20. yüzyılda gerçekleştirilmiştir.

Türkiye 1972’den beri uygulanan yaz-kış saati uygulamasını 2016’da kaldırmış, ancak bulunduğu meridyenlerdeki kış saatini değil, geçici olarak kullandığı yaz saatini sürekli olarak tercih etmiş, ülke nüfusunun büyük çoğunluğu batıda yaşamasına rağmen saatleri doğu meridyenine göre sabitlemiş, bu da özellikle ülkemizin batısında güneşin çok daha geç bir saatte doğması sonucunu doğurmuştur.

Günümüzde yaz ve kış saati uygulaması dünyada da sorgulanmaktadır. Mesela Avrupa Birliği, gün ışığından daha fazla faydalanarak enerji tasarrufu tezinin netliğini kaybetmesi gerekçesiyle yakın bir gelecekte yaz saati uygulamasından vazgeçileceğini duyurmuştur. Ayrıca, saat ayarlamasını rafa kaldıran ya da kaldırmayı düşünen birçok ülkenin doğusu ile batısı arasında mesafe Türkiye’nin çok altında kalmaktadır.

Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Sinan Küfeoğlu’nun, 2012-2020 yılları arasındaki gerçek verilere dayandırarak yayımladığı bilimsel makaleye göre, Türkiye’de sabit yaz saati uygulamasının, elektrik tüketimi üzerinde gözlemlenebilir veya ölçümlenebilir bir etkisi bulunmamaktadır.

Ekonomi literatürü ise, uygulanan enerji politikalarının ekonomik faaliyetleri ne ölçüde ve hangi yönde etkilediği konusunda önemli fikirler sunmaktadır. Örneğin olası nedensellik sonuçlarına ilişkin dört farklı hipotezden biri olan Büyüme hipotezine göre, enerji tüketiminde meydana gelebilecek bir artış ya da
azalış, bir ülkede bir yılda üretilen toplam mal ve hizmetlerin toplamında bir artış ya da azalış yaşanmasına neden olmaktadır. Başka bir deyişle, elektrik tüketiminin artması, ekonomik büyüme oranına bir artış olarak yansımaktadır.

Buna ek olarak 2009 ve 2010 yıllarında, devletin işletmecilik alanından çekilmesi politikası çerçevesinde, elektrik dağıtım bölgelerinin, üretim, iletim, dağıtım ve işletim olarak özel şirketlere devri hız kazanmış, ancak sabit yaz saati uygulamasına geçişle tüketimin artmasının, bu şirketlere yaradığı haberleri kamuoyunda sıklıkla dile getirilmiştir.

Dönemin Enerji Bakanı tarafından, İTÜ’nün bir raporuna dayanarak bu uygulamaya geçildiği açıklansa da, bu rapora kamuoyu erişiminin olmaması eleştirilmiş, Elektrik Mühendisleri Odası tarafından, bu kararın, tam tersi olarak israfa yol açtığı veriler sunularak iddia edilmiştir.

Kısaca, Türkiye’nin yaz saatine sabitlenmesinin gerçek nedenleri, bu uygulamada neden bu kadar ısrarcı olunduğu hala net olarak bilinememektedir.

Bununla beraber, sürekli yaz saati uygulamasıyla, kış aylarında, sabah karanlıkta evden çıkılması ve akşam yine karanlıkta eve dönülmesinin sağlımıza yaptığı olumsuz etkilerini çok daha net olarak söyleyebiliriz.

Melatonin insanın uyuması için salgılanan bir hormondur. Serotonin ise, enerji ve ruh halini düzenleyen hormondur. Serotonin ve melatonin beraber çalışarak psikolojiyi, bağışıklık sistemini, uykuyu ve vücudun günlük işlevselliğini düzenler. Güneş ışığının yoğun olduğu zamanlarda, serotonin salgılaması artmakta, melatonin salgılaması azalmaktadır. Bu bakımdan, güneş ışığının yetersiz alındığı dönemlerde (kısa günlerde) karamsar ve olumsuz düşünceler daha çok ortaya çıkar, baş etmekte zorlanılırsa stres ve depresyona dönüşebilir. Depresyona giren kişi kendini değersiz hisseder ve geleceğe ilişkin ümitsizlik hissine kapılır.

Araştırmalar, doğal ışığın, çalışanların ve öğrencilerin üretkenliği ile verimliliğini etkileyen en önemli unsurlardan biri olduğunu göstermektedir. Journal of Clinical Sleep Medicine dergisinde çıkan bir çalışmada, daha fazla güneş ışığı alan iş yerlerinde çalışanların fiziksel etkinliklerinin, uyku kalite ve
sürelerinin, daha az güneş ışığı alan çalışanlara göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Benzer bir durum öğrenciler için de geçerlidir. Sınıfların konumu, güneş ışığından ne kadar yararlanıldığı, gürültü ve hava kalitesi gibi koşullar, matematik ve okuma yazma becerilerindeki başarıları % 25 oranda etkilediği
ortaya çıkarılmıştır.

Özetle söylemek gerekirse, özellikle yurdumuzun batısında, kısa kış günlerini daha da karartan sabit yaz saatinin, hangi bilimsel temele dayanarak uygulandığı, kamuoyu nezdinde de “karanlık” kalmaya devam etmektedir.

Türkiye Haberleri