İşte Alçı'nın yazısı;
İftira, manipülasyon ve vandalizm ile gündemi kilitlemeye çalışarak ortamı zehirleyen, vicdan ve ahlak yoksunu faşist çevreler birkaç gündür cuma günü Habertürk TV’deki açık oturum üzerinden pespayeliğin, yalancılığın ve kafatasçılığın kitabını yazıyorlar.
Solcu ya da sağcı görünümlü faşist çevrelerin benimle ilgili hesabını biliyorum. Bu açıdan onlara kızmıyorum. Bu ülkedeki hegemonyalarının bitişini bizden biliyorlar. Hatta bu sebeple bugüne kadar büyük tolerans gösterip onların hakaretlerini ve iftiralarını dava konusu yapmadım.
ÇİRKİNLİĞİN DİBİNİ BULANLAR
Ancaaaaakkkk… Bu hadisede artık sınırı aştılar. Çirkinliğin dibini buldular. Meseleleri benimle olduğu halde konuyla hiç alakası olmayan sevgili Hülya Hökenek’i de linç etmeye kalkıyorlar.
Peki neden bu faşistler durduk yerde Habertürk TV’nin başarılı moderatörü Hülya Hökenek’i hedef alıyorlar?
Nedeni tek, utanç verici ve çok basit: Hülya bir Kürt. Bu nedenle O’nu linç ediyorlar. Kürt olduğu için tasfiye edilmesini istiyorlar.
O programda ilgili konuk apaçık faşizm yaptığı ve Hülya’ya da şahsen saygısızlık ettiği halde son derece objektif durmayı başaran ve yıllardır mesleğini en iyi şekilde yapan Hülya Hökenek katıksız bir ırkçı-kafatasçı zihniyetin hedefine oturtuldu.
KÜRT OLMAYI SUÇ GÖREN ZİHNİYET
Evet, artık Türkiye’de faşizm kendini saklama gereği bile duymayacak hale geldi. Alarm zilleri çalıyor. Utanmadan Hülya’nın Kürt oluşunu bir suçmuş gibi açıklama cüreti gösteriyorlar. Ama inanıyorum ki sökmeyecek faşizmin hoyrat kuralları. Çünkü mücadele edeceğiz.
Aynı kafa eğer kendisine itiraz eden gazeteci bir Alevi ise de hemen “Kaşınma sen Kızılbaş, haddini bil” diye bu sefer Alevi kimliğini suç unsuru olarak göstermeye kalkıyor. Yakın zamanda bizim gruptan bir arkadaşımız aynen bunu yaşadı.
Benzer şekilde daha birkaç ay önce Nihal Bengisu Karaca da benzer aşağılamalara maruz kaldı. Bir programda Hülya’ya da kasten saygısız davranan o faşist kafa, Nihal’e aynısını yaptı. Bu sefer dindar ve başörtülü olduğu için bir kadın yazar linç edilmek istendi.
NEFRET ETTİKLERİ 3 KİMLİK
Zaten Türkiye’deki faşizmin nefret duyduğu trio bu: Hem Kürt kimliği hem Kızılbaş diye utanç verici bir şekilde aşağıladıkları Alevi kimliği hem de dindar ve başörtülü kimliği.
Bu üç kimliğe karşı gerçek duyguları tiksinti. Gerekirse yüzlerine güler ama arkalarından yine bu kimlikteki yurttaşlarımıza küçümseyici dille söverler. Bu kimliklerdeki insanların kendilerini inkar etmelerini isterler.
Maalesef Türkiye tarihinde sürekli ezilmenin travmasıyla kimliklerinden utanıp bu faşizmin değirmenine su taşıyan birçok kişi oldu. Hâlâ da var...
Faşist zihniyet, ülkemizin kültürel renkleri olan bu üç kimliği sürekli birbirine kırdırıp aradan sıyrılarak kendisi hep egemen olsun ister. Bu zihniyetin sahipleri aynı Amerikan WASP ırkçıları gibiler.
DİRENECEĞİM…
Evet, ben bir Türk’üm ama Kürt yurttaşlarımıza yapılan bu psikolojik şiddet ortamına direneceğim.
Evet, ben bir Sünni’yim ama Alevi yurttaşlarımıza ‘ikinci sınıf insan’ muamelesi yapan bu faşizmle mücadele edeceğim.
Evet ben seküler yaşam tarzı olan biriyim ama dindarlara ve özellikle başörtülü kadınlara aşağı gözle bakan bu korkunç kafa yapısına karşı durmaya devam edeceğim.
LAİKLER TÜM TOPLUMU KAVRAMAYI HEDEFLEMELİ
Şüphesiz seküler yaşam tarzı olan yurttaşlarımız içinde de kendini ‘birinci sınıf yurttaş’ gibi hissetmeyen geniş bir kesim oluştu. Bu doğru ama laik kesim artık kendini korumak için militarizme sarılmamalı ve tam anlamıyla özgürlükçü-demokrat bir düşünceyle tüm toplumu kavramayı düşünmeli. Bu yönde güzel gelişmeler de görüyorum.
Mesela keşke tüm seküler Türkler Hülya’ya sırf Kürt olduğu için saldıran bu faşist kafaya ortak bir dille karşı durabilse. Zira bu yükselen faşizm, salt Kürt kimliğini kriminalize eder noktaya geldi. Laik kesim de, dindar kesim de bu tehlikeyi görmek zorunda.
HER KİMLİĞİ KAPSAYAN MEDYA GRUBU
Biz Ciner Medya Grubu olarak kültürel çeşitlilik bakımından Türkiye’deki en ileri medya grubuyuz. Hem TV hem yazılı basın anlamında böyleyiz. Bunu çok net bir gurur ve kıvançla söylüyorum. Bu konuda Habertürk markasına rakip tanımıyorum. Her kimlikten, her düşünceden, her yaşam tarzından arkadaşımız barış ve uyum içinde birlikte çalışıyor. Başka gruplarda olduğu gibi kimliklerini inkar etme mecburiyeti yok. Farklılıklar çatışma değil bilakis zenginlik katıyor medya grubumuza ve tam bir Türkiye fotoğrafını oluşturuyor.
O İFTİRALARA ARTIK DAVA AÇACAĞIM
Bu arada kendimle ilgili yeni bir karar verdim. Bana atılan iftiralara bugüne kadar dava açmıyordum ama artık işler zıvanadan çıktı. Bir yalımızın olmadıklarını bildikleri halde olmayan yalı üzerinden ve olmayan 7 milyon dolarlık kredi üzerinden kara propaganda yapanlara da, aynı şekilde Ergenekon-Balyoz sanık eşleri soyunsun vs gibi asla söylemediğim, çok çirkin bir yalan üzerinden sosyal medyada bana iftira atanlara da, ABD’deki bir Hristiyan okulunun mezuniyet töreninde vecde gelip kusan bir kızın ben olduğumu yıllardır yaymaya çalışanlara da dava açacağım. Maalesef gerçekleri tekrar tekrar açıklamakla bu uydurma algı operasyonları bitmiyor. Koskoca siyasi parti grup başkanvekilleri bile trollerin yalanlarını yiyor. Kim olursa olsun herkesle ilgili hukuk yoluna başvuracağım. Bu konuda avukatıma çok net talimat verdim. Kim ne iftira atarsa dava açacağım ve bizzat takip edeceğim. Artık yeter!