Yerel seçimler yaklaşırken sığınma evlerinde kalan kadınların oy hakkı yine gasp ediliyor. Kadın örgütleri ve hukukçular ise sorunun kolayca çözülebileceğini belirterek, kadınların seçme hakkını kimlikleri ifşa edilmeden kullanmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmasını istiyor.
Türkiye’de siyaset arenası 31 Mart seçimlerinin yaklaşmasıyla oldukça hareketlendi. Siyasi partiler, aday tanıtımlarıyla, ittifak arayışlarıyla ‘seçmenleri’ kazanmak için büyük bir yarış içerisinde. Ancak en temel vatandaşlık haklarından biri olan ‘seçme ve seçilme hakkından mahrum bırakılan’ büyük bir kesim bulunuyor. Erler ve mevsimlik işçiler, oy verme hakkını kullanamayan en bilinen grup. Ancak bir de geçtiğimiz seçimlerde sayıları 12 bin olarak açıklanan ‘şiddet mağduru’ kadınlar var.
Gazete Duvar'dan Özlem Temena'nın haberine göre, gördükleri şiddet nedeniyle sığınma evlerine yerleşen kadınlar, nüfus kayıt sisteminde görülmediklerinden yani bilenen adıyla ‘kimlik karartma’ uygulandığı için oy kullanamıyor. Ancak bu sorunu aşmak ve şiddet gören kadınların vatandaşlık haklarından mahrum kalmamaları için yapılan bir düzenleme yok. Geçtiğimiz seçimlerde 12 bin şiddet mağduru kadın seçme hakkını kullanamadı.
CHP ÖNERGE VERMİŞTİ
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nden önce de gündeme gelen konuyu CHP yasa teklifi vererek Meclis’e taşımış ancak dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Onların herhangi bir sandığa kayıtlarının yapılması, yerlerinin ifşa edilmesi anlamına geleceği için ne yazık ki herhangi bir sandığa kaydettiremiyoruz. Bu durumdaki arkadaşlarımızın oy kullanması ne yazık ki bu seçimde mümkün olmayacak” demişti.
Kadın örgütleri ifşa edilmeden Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile YSK'nın pratik bir düzenleme yapabileceğini düşünüyor.
‘YAŞAM HAKKI İÇİN MÜCADELE EDERKEN VATANDAŞLIK HAKLARI ELLERİNDEN ALINIYOR’
Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, sığınma evlerinde kalan, kimlik karartma kararı uygulanan ve yerel yönetimlerde ‘oy haklarından mahrum bırakılan kadınların net sayısının Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanmadığını söyledi. Bakanlık ve YSK’nın çalışmasıyla bu sorunun çözülebileceğini belirten Güllü şöyle devam ediyor;
“Kimlik karartma kararı almış kadınlar için ise kararı aldıkları ilde oy kullanmaları yönünde bir karar var. Bu karar kadınların tekrar şiddet mahalline dönmelerine neden oluyor. Vazgeçip oy kullanmamak ise vatandaşlık haklarından mahrum edilmeyi gündeme getiriyor. Yaşam hakkı için mücadele ederken vatandaşlık hakkından mahrum olması kişinin devletine karşı, ‘beni yok sayıyor, tıpkı şiddet faili gibi’ şeklinde düşünmesine neden oluyor. Alınan bu kararla sığınma evlerinde 5 seçim döneminde oy kullanamayan kadınlar siyaseten yok sayılıyor, görünmez oluyor. Sığınmaevi kapasiteleri 3 bin 860 ise 5 dönemde seçim günleri tam kapasiteli olduğu varsayılan sığınmaevlerinde oy kullanma yaşının da 18 olduğu düşünüldüğünde oy kullanmayan şiddet mağduru kadınların sayısı da ortaya çıkacaktır. Ülkemizde son zamanlarda her yönüyle mağdur konuma itilmeye ötelenmeye çalışan kadınların bu toplumun yüzde 50’si olduğu unutulmamalı.”
‘YA ÖLDÜRÜLECEKSİN YA DA OY HAKKINDAN VAZGEÇECEKSİN İKİLEMİ TERK EDİLMELİ’
Kadınların yurttaşlık haklarının lağvedilmesinin altını çizen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav da, “Burada sorun zaten güvenli yaşama hakkı ihlal edilmiş, şiddet görmüş kadınların ikinci bir hak ihlali; en temel yurttaşlık hakkının lağvedilmesidir” yorumunda bulundu.
‘Kadınların ya şiddet yüzünden öldürüleceksin ya da oy hakkından vazgeçeceksin ikileminde bırakılmasının kabul edilemez’ olduğunu belirten Kav önerilerini şöyle sıraladı, “Sığınma evleri YSK tarafından ‘sandık bölgesi’ sayılmıyor, devlet bu durumu ikametgâh ve adres bilgisine bağlı güvenlik gerekçesiyle açıklıyor. Ama son seçimlerde haklı olarak gündeme gelen bu sorun, kadınları tehlikeye atmadan elbette çözülebilir. Kadınların şiddetten kurtuldukları güvenli bir hayat yaşaması için mücadele eden bizler, elbette ki tehlike yaratan bir durumu talep etmiyoruz. Burada sorun zaten güvenli yaşama hakkı ihlal edilmiş, şiddet görmüş kadınların ikinci bir hak ihlali; en temel yurttaşlık hakkının lağvedilmesidir. Devletin kendi kurumlarında kalan gadre uğramış kadın yurttaşlarını koruyamayacağını düşünerek, neredeyse onları gözden çıkarması hicap verici olmakla birlikte bundan daha acı olan şudur: Çözüm çok basit ve o adım atılmıyor. Kadınların kaldıkları sığınma evinin adresini vermek gerekmiyor, her biri belli bir kamu kurumuna bağlı oldukları için o kurumun merkezi adreslerinde gösterilerek oy kullanmaları mümkündür. Yapılması gereken -tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi- ilgili kurumların, kıpırdayıp gerekli çalışmayı yani görevini yapmasıdır. Sığınma evindeki kadınların oylarından korkmaya gerek yok, elbette bu kadın kardeşlerimiz hele ki tam da onların yaşam şartlarını belirleyen yerel seçimde oy kullanacaklar…”
KADINLARIN OY KULLANMASININ ÖNÜNDEKİ ENGEL KALDIRILMALI
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) ise sığınmaevlerinde yaşayan kadınların seçmen olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizdi; “KADER olarak, kadın sığınaklarındaki kadınların da birer seçmen olduğunun unutulmamasını, anayasa ile teminat altına alınmış en temel insan haklarından biri olan seçme hakkını kullanmalarının önemli olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı verilerine göre, Türkiye’de 144 kadın sığınağı bulunuyor. Bu sığınaklarda kalan binlerce kadının en temel haklarından mahrum bırakılmasını eşitlik ve adalet ilkesine aykırı buluyoruz. Bu konuda, karar vericilerin iradesi ile kadınların oy haklarını kullanmasının önündeki engelin kolaylıkla kaldırılabileceğini düşünüyor ve bu engelin kaldırılmasını önemle talep ediyoruz.”