Özlem Akarsı Çelik'in Selahattin Demirtaş ile yaptığı röportaj:
Sağlığım iyi değil
Kalbinizle ilgili daha önce de sorun yaşamıştınız. Son yaşadığınız sağlık sorununda kalp damarlarınızda ani bir büzüşme meydana geldiğini öğrendik. Hekimlere sorduğumda bu durumun ciddi sorunlara yol açabileceğini öğrendim. Bu nedenle en merak edilen konu ile başlamak istiyorum. Sağlığınız nasıl?
Sağlığım artık iyi değil maalesef. Dışarıdayken yaşadığım bazı sağlık sorunlarım, buradaki koşullar nedeniyle ağırlaştı. Tam teşhis konulamadı ancak zaman zaman nefes sorunu yaşıyorum halen.
İhmallerine kılıf yaratmak için bir şeyler uyduruyorlar
Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı açıklamada, 26 Kasım 2019 günü saat 05.30 sıralarında sizin hücrenizden bir çağrı gitmesi üzerine görevlilerin odaya girdiğini, 112 Acil Servisin arandığını, 05.42’de ambulansla gelen doktorun sizi muayene ettiğini, doktorun hastaneye sevk edebileceğini söylemesine karşılık sizin hastaneye gitmek istemediğinizi söyledi. Başsavcılık, aynı gün kurum hekiminin de sizi muayene ettiğini, tetkikler için randevu işleminin başlatıldığını ve “dış güvenlik planlamaları oluşturulduğunu ve güvenlik sebebiyle gizli tutulan planlama doğrultusunda” 2 Aralık 2019 günü Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildiğinizi söyledi. Ne demek bu? Rahatsızlandığınızda hastaneye gitmek istemediniz mi? Sizi korumak için mi bir hafta oyalandıklarını söylüyorlar?
Adalet Bakanlığının, hastaneye sevk edilmemi kulak arkası edip ağırdan aldığı anlaşılıyor. Yoksa herhangi bir güvenlik sorunu da krizi de yok ortada. İhmallerine kılıf yaratmak için bir şeyler uyduruyorlar. Cezaevi hekimi 26 Kasım’da, yani rahatsızlığı yaşadığım gün, benim de talebim doğrultusunda hastaneye sevk edilmemi uygun görerek sevk yazısını yazdı. İsteseler aynı gün bile hastaneye sevkimi yapabilirlerdi. Yine de dört gün bekledim, bir gelişme olmayınca durumu kardeşime aktardım. O da hemen cezaevi idaresiyle görüştü. İki gün bekledi, yine de gelişme olmayınca kamuoyuna açıklama yapmak zorunda kaldı.
Oralarda insani değerlerini yitirmemiş kimse kaldı mı?
Devleti yönetenlerden, ilgili bakanlardan ve iktidar partisinden sizi arayan, mesaj gönderen oldu mu?
Oralarda insani değerlerini yitirmemiş kimse kaldı mı ki, böyle bir incelik göstersin? Hayır, mesaj gönderen olmadı.
TBMM, hasta mahpuslara kötü muameleyi araştırmalı
Hapishanelerde sağlığa erişim konusunda vahim olaylar yaşandığını zaman zaman haberleştiriyoruz. Sizin başınıza gelenlerin yanı sıra gözlemleriniz neler?
Evet, hapishanede yaşanan insan hakları ihlallerinin haddi hesabı yok. Sağlığa erişim konusu da bunlardan biri. Ben kendimden çok diğer binlerce tutsağın durumu gündeme gelsin istedim zaten. İnsanlar buralarda insanca muamele görmüyorlar. Hastaneye sevk edilme işlemleri işkenceye dönüştürüldüğü için, birçok kişi sırf bu işkenceye katlanmamak için hastaneye gitmek bile istemiyor. Hem ring aracında hem hastane mahkûm koğuşlarında hem de tedavi esnasında aşağılanan, dövülen, kelepçeli muayene dayatılan, hakarete uğrayan mahkûm sayısı hiç de az değil maalesef. TBMM bu konuyu ciddiyetle araştırıp çözümler üretmelidir.
HDP de herkes gibi sağlık sorununuzdan Aygül Demirtaş’ın sosyal medya paylaşımı üzerine haberdar olunca epey eleştirildi. Bunun üzerine sizin bu olayın duyulmasını istemediğiniz söylendi. Bunu sorduğum için bağışlayın ama ya size bir şey olsaydı?
İletişim ve koordinasyonda bizden kaynaklı bir eksiklik oldu. Burada HDP Genel Merkezinin herhangi bir duyarsızlığı söz konusu değil. Bu son yaşananlardan sonra anladım ki, daha özenli ve dikkatli olmam gerekiyormuş. Ama bazen insan kendi derdini dile getirmekte pek istekli olmayabiliyor, en azından ben bazen öyleyim. Yine de partimi ve kamuoyunu bilgilendirmekte daha dikkatli olmalıydım sanırım.
AKP'den barış beklemek artık siyasi öngörüsüzlükten öte aptallık olur
Sağlık gerekçesiyle tahliye talep etmeyeceğinizi söylüyorsunuz. Ancak size oy verenlerin yanı sıra vermeyen önemli bir kesim de sizin siyasi sebeplerle orada tutulduğunuzu düşünüyor. Çıkmanızın tek koşulu, yeni bir barış ortamının doğması mı? AİHM kararına, hakkınızda verilen tahliye kararına rağmen başka bir mahkemenin alelacele verdiği tutuklama kararıyla serbest bırakılmamanız, Cumhurbaşkanı’nın “gereğini yaparız” açıklaması, kayyımlar, HDP’lilere yönelik operasyonlar, tutuklamalar, siyasi iktidarın Suriye politikası, barış umudunun her geçen gün daha da azalmasına sebep oluyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken açıklamaları nedeniyle cezaevlerinde tutulan siyasi mahpusların bırakılacağına dair umudunuz var mı?
AKP iktidarı demokrasi için herhangi bir adım atma kapasitesini, imkânını, niyetini tamamen yitirmiş durumdadır. AKP doğrudan doğruya faşizmin ve tek adam rejiminin kurumsal ve kalıcı hale gelmesi için kendini paralarken bizim demokrasi ve barış beklentisine girmemiz siyasi öngörüsüzlükten öte, aptallık olur bu saatten sonra. Türkiye’de bir şeyler düzelecekse AKP sonrasında olacak artık. Herkesin hesabını kitabını buna göre yapması lazım. AKP varsa zulüm vardır, zulümden kurtulmak isteyenlerin demokratik bir iktidar alternatifi yaratarak halkın önüne koymaları gerekir. AKP umudun değil zulmün partisidir. Bunu görmek için adamların daha ne kadar zalimleşmeleri gerekiyor ki?
Dolayısıyla kimse AKP’den en küçük bir beklenti içine girmemeli, herkes AKP’ye sırtını dönüp geleceği beraberce var etmenin mücadelesine omuz vermelidir.
Gelin bu ucuz korku filminin sonunu getirelim
Sizin “güvenlik” gerekçesiyle bir hafta hastaneye ulaşamadığınız Türkiye’de, cezaevi firarisi katiller sokakta gezip genç kadınları, çocukları öldürüyor. Ordu’da yaşayan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ceren Özdemir, daha önce de bir çocuğu öldürdüğü için hüküm giymiş olan cezaevi firarisi Özgür Arduç tarafından öldürüldü. Katilleri cesaretlendiren nefret söylemi, katillere iyi halden indirim veren mahkemeler ve her gün öldürülen kadınlar… Bu korkunç manzara içeriden nasıl görünüyor?
Ceren Özdemir’in katledilmesi öyle sıradan açıklamalarla geçiştirilebilecek bir şey değil. İnanın ki burada çıldırdık resmen. Parlamentoda milletvekilleri, bu işin sorumlularının yakasına yapışıp hesap sormuyorsa onlara da yazıklar olsun. AKP yönetimi tecavüzü, tacizi, kadın katliamlarını, çocuk istismarını zaten ciddi suçlar olarak görmüyor ki! Bunun ahlaken de sorun olarak tanımlamıyor olacaklar ki bizleri bile yüksek güvenlikli hücrelerde tutarken tecavüzcülerin hepsini sokağa saldılar. Yargıda AKP yönetimiyle aynı düşünceye sahip olanlar için de tecavüz son derece normal, tolere edilebilir görülüyor.
Cumhurbaşkanı’nı eleştireni hücreye tıkan hâkim, çocuk istismarcısının tutuksuz yargılanmasına karar verebiliyor. Bu bir sistem, bir rejim sorunudur. Ülkeyi yönetenlerin toplumsal yaşam tahayyülleri neyse pratikte de onu dayatıyorlar. Bütün bunların sorumlusu AKP zihniyetidir. AKP var oldukça tecavüz, taciz, kadın cinayetleri, çocuk istismarları artarak devam edecek.
Cumhuriyet tarihinin en yoz, en pespaye, ahlaki değerleri en düşük iktidarının size boyun eğdirmesine izin vermeyin. Kötülükte zirve yapmış bu anlayışı iyiliğimizle yok edeceğiz. Bunun için Kürt, Türk, Alevi, Sünni demeden el ele verelim, bu ucuz korku filminin sonunu getirelim. Yoksa daha çok Cerenler katledilecek ve sadece acı içinde izliyor olacağız.