Haberi yapan gazete ile AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıklayan Yavaş, "Avukatlığını yaptığım şirketin ödemesini alıp kaçmış, şahsıma bıraktığı seneti icraya verdiğimde, senetteki imzanın sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Bir suçun mağdurunun suçlu ilan etmek çirkef iddiadır. Rakibim bu şahsı bana karşı maşa yapmaktadır. Bu şahıs dolandırıcılık, şantaj ve çocuk istismarından yargılanıyor. ÖSYM’den gelen belgeyi taklit etmiş biridir. Ayrıca şizofren raporu da var" dedi.
CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, 31 Mart yerel seçimleri öncesi anketlerde de önde görünmesinin ardından iktidar tarafından hakkındaki tüm iddialara yanıt verdi. Yavaş, sahte senetten, dolandırılıcılığa, şantajdan çocuk istismarına kadar birçok suçla yargılanan suç makinesinin iktidar ile birbirlerini nasıl kullandıklarını ortaya koydu. İşte Yavaş'ın açıklamaları:
"Söz konusu bu iftiraları içeren bu iddialar birkaç ay önce bir yayın organında yer almış. Muhtemelen bütün basın yayın organlarına gönderilmişti. Avukatımız aracılığıyla mahkeme kararlarına ve o şahsın işlediği tüm suçları tekzip metni olarak yayınlamışlardı. Bu şahsın nasıl bir şahış olduğunu herkes görmüştü. Çünkü mahkeme kararları dosya numaralarına kadar paylaşılmıştı.
"Kumpas aktörlerini gördük"
O zaman gündeme almayıp anketleri görünce üzerine atlamaları açık bir çaresizliğin ve ilkesizliğin sonucudur. Söz konusu iftiraların yeniden ortaya sürülmesi karşısında cevap vermek için birkaç gün beklememizin iki tane sebebi var. Bir tanesi kumpasın ardında kimlerin olduğunu görmek ve onları teşhir etmekti. Kumpas aktörlerini gördük
Bu çukur siyasetin altında kimlerin olduğunu biz de millet de gördü. Hak yerini bulacak diye çıktığımız bu yolda alnımız ak yürüyoruz, yürümeye de devam edeceğiz. Ankara halkının iradesi arkamızda oldukça hiçbir komplo bizi yolumuzdan alıkoyamayacak.
"Özhaseki ve Ömer Çelik hakkında suç duyurusunda bulunacağız"
İkinci bir sebep daha var cevap vermemiz için. TCK'ya göre, devam eden bir yargılama hakkında davayı etkileyecek yazılı ve sözlü
beyanda bulunulamaz. Bulunulursa adil yargılamayı teşebbüs suçu oluşmakta ve bu suç, basın yoluyla yapıldığı taktirde yarı oranında artırılmaktadır. Bu nedenle yazılı veya sözlü açıklama yapmayı uygun görmedik. Hal böyle iken gerek haberi yapan gazete ve bu haberlere dayanarak kasıtlı olarak adil yargılamayı etkilemek isteyen başta Özhaseki ve Ömer Çelik olmak üzere haberi yapanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacağız."
"İtibarım zedelenmeye çalışılmıştır"
Başkanlık yarışının başlamasından itibaren seçmenlerden gördüğümüz ve anketlerde önde olmamız rakibimiz tarafından olgunlukla karşılanamadı. Çeşitli yalan ve iftiralarla bu gerçeğin önüne geçilmek istenmiştir. Aday olmamdan itibaren türlü asılsız ifadelerle seçmen nezdinde itibarımız zedelenmek istenmiştir ve tutmamıştır. Ben bu olayları üçüncü kez yaşıyorum.
"İftiraların hiçbirisi dertlerine çare olmadı"
Sahadan rakamlar iyi gelmeyince, sanki suçmuş gibi aslen Makedon olduğum söylenerek Ankaralı seçmendeki karşılığımızın azalması hesaplanmıştır. Soy kütüğümü yayınlamamla amacına ulaşamayan art niyetliler, bu defa “Taksicileri Kızılay’a sokmayacak” yalanına başvurdular. Ağzımdan bu yönde tek kelime çıkmamış olmasına rağmen bu yalanı sürdürmekteki amaç belliydi ama o yalanı da boşa çıkarmayı bildik.
Demokratik ve hilesiz bir yarışta sandıktan çıkamayacağını anlayanlar, şahsımıza olan ilgiyi yok etmek ve belediyeyi radikal örgütlere teslim edeceğimizi ispatlamak için duvarlara ‘Yavaş yavaş devrim’ sloganları yazdırdılar. Derhal şikayetçi olduk.
Yapılan bunca harcamaya ve kamu destekli büyük propagandaya rağmen, anket rakamları yine fark gösterdikçe, bu defa da duvarlara ‘Her biji Mansur’ yazdırarak, bizim PKK’yla ittifak yaptığımız gibi alçakça bir algıya oynadılar. Görüldü ki duvarlara yazıyı yazan bir belediye çalışanıydı.
Bunların hiçbirisi dertlerine çare olmayınca, başkan seçilmemiz durumunda mevcut belediye çalışanlarının işten çıkarılacağı, yerlerine 20 bin PKK’lının işe alınacağı yalanı devreye sokuldu. Bu komik ve adi yalan da çökecekti. Türkiye’de dağlarda toplam 700 PKK’lının kaldığı bizzat İçişleri Bakanı’nın beyanıydı.
http://halktv.com.tr/galeriler/iste-mansur-yavasin-kumpasi-cokerttigi-belgeler/1
"Rakibim mal beyanında bulunmamak için iftira kampanyasına başladı"
Bu kadar yalan ve iftiraya rağmen, anketlere yansıyan fark bir türlü kapatılamayınca, yeni bir algı operasyonuna ihtiyaç vardı. Benim, şeffaflık ilkesi gereği mal beyanında bulunmam, ayrıca rakibimin de mal beyanında bulunmasını istemem, şu an içinde bulunduğumuz iftira kampanyasına sebep olmuştur. Mal beyanından kaçmak için sığınılan bu yöntem, asla bu talebimizden geri adım attırmayacaktır.
"Asıl mağdur benim"
Siyasi tarihimizin en alçakça ve en ahlâksızca yürütülen kampanyasının özeti şudur: Rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur. Bu sahteci ve şantajcı şahıs avukatlığını yaptığım şirketin şahsıma yaptığı ödemeyi alıp kaçmış, buna karşılık şahsıma bırakmış olduğu senedi icraya vermemiz sonucunda bu şahsın senetteki imzasının da sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Yani burada asıl mağdur olan benim.
"Rakibim çamur atmak için o sahteci şahsı maşa yapmaktadır"
Ayrıca avukatlık görevini yaptığım şirketin bu konuda herhangi bir itirazı olmayıp, bu sahteci şahıs hakkında şirketi dolandırdığından dolayı suç duyurusunda bulunmuşlardır.
Bir suçun mağdurunu suçlu ilan etmek hangi çirkef zihniyetin ürünüdür? Avukatlık mesleğini kriminal hale getirip, meşru yaptığı işlemleri suçmuş gibi sunmak ne kadar ahlakidir?
Bu iftiraları atan her iki taraf da birbirini kullanmaktadır. Hükümlü sahteci, yargıdan kaçmak için rakibimi ve onun arkasındaki kamu gücünü kullanmaya çalışırken, rakibim de bana çamur atmak için o sahteci şahsı maşa yapmaktadır.
Ekte belgelerini sunduğum bu kampanyayla ilgili Yargıtay’ın onayladığı bir ceza davası yoktur yani hakkımda verilmiş herhangi bir ceza kararı bulunmamaktadır. Şahsın bana verdiği sahte senetten dolayı icra mahkemesinde verilen bir imza inkâr tazminat kararı vardır. Ancak bu tazminat da başvurumuz üzerine, ekte sunduğumuz 6. Asliye Ticaret Mahkemesi kararıyla tedbiren durdurulmuştur. Tedbir kararı halen devam etmektedir.
1. Bu hükümlü sahteci, bahse konu olan sahte senet hakkında savcılığın açtığı dava sonucu şahsıma ‘sahte olduğunu bildiği senedi vermek’ten 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl hapse mahkum edilmiştir. Karar ektedir.
2. Aynı dosyada, şahsıma şantaj yapmaktan 1 yıl 3 ay, benimle yaptığı bütün görüşmeleri izinsiz kaydetmekten de 1 yıl 3 ay hapis cezası almıştır.
Şahsın, toplam 6 buçuk yıl hapis cezası bulunmaktadır. İlgili mahkeme kararları dosyadadır.
Bu sahteci şahıs, istinaf aşamasında olan bu kararın onaylanıp hapse girmekten kurtulmak için medyayı ve rakiplerimizin adalet üzerindeki gücünü kullanmak için harekete geçmiştir. Seçim uğruna bir sahteciye bu imkanı vermek bir utanç vesikasıdır. Bu vesileyle, o imkanı verenlerin yüzlerine silemeyecekleri bir kara leke olarak yapışmıştır.
Yakın tarihimizde, örtülü ödeneği dolandırmak için Başbakanları aldatanları görmüştük de, yargıdan kaçmak için siyasileri avuçlarının içine alan bir sahteciyi ve o sahteciden medet uman siyasetçileri ilk defa görmüş olduk.
İddialarda adı geçen hükümlü sahtecinin ahlak seviyesinin nerelere vardığını, sizlere verdiğim dava dosyalarında kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Siyasi rant uğruna sığınılan bu şahsın, burada ağzıma almaktan utanacağım suçların faili olduğu ortaya çıkmıştır.
"Bu şahıs ÖSYM belgesini bile taklit etmiş"
Şantaj, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik hakkında iddianame hazırlandı bizim açtığımız dava ile. Bu senetin Mansur Yavaş'ın eline nasıl geçtiğini bilmiyorum diyor. Suça konu senetin bana verildiği sabit olduğu tespit edilmiştir. İddianame iddiaları yalanlıyor. Şantaj yapmaktan dolayı 1 yıl 3 aydan dolayı toplamda 6,5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu şahsa saygın bir işadamı olarak niteliyorlar ya kendisi hukuk fakültesinden ayrılmış afla geri dönmüş. ÖSYM'den gelen belgeyi taklit etmiş.
"Çocuk istismarı yargılanıyor"
Çocuk istismarından yargılanıyor, şizofreni raporu da var.
Bu şahıs ne amaçlıyor? Kurtulmak için hem medyayı hem rakiplerimizin adalet üzerindeki etkisini kullanmak için harekete geçti. Bu adamın suçlarını bilip hareket ediyorsanız durum vahim. Bu şahsın bir an önce tutuklanması gerekirken bir seçim uğruna onu savunuyorsunuz. Onu televizyonlara çıkarması tam bir acizliktir. Kampanyamı hukuk çerçevesinde devam edeceğim. Hükümlü bir suçlu ile hareket ediyorlar Ergenekon'daki gibi. Savcılık tarafından kovuşturmaya gerek yok denmişken 1 yıl önce benimle ilgili şikayette bulunuyor şahıs. Soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir diyor savcı. Bir sene boyunca araştırılmış. Adalet Bakanı, apar topar dosyayı geri gönderiyor. Soruşturma savcının elinden alınıyor. Yeni savcı suçun türünü değiştiriyor.
"Yeni savcı KPSS soruşturmasında sıkıntılı
Geçmişte Ergenekon davalarında kullanılan itirafçılar gibi bu konuda da hükümlü bir sahteci üzerinden gidilerek, aynı yöntemle hareket edilmektedir. Bu şahsın şikayeti üzerine hakkımda Savcılık tarafından daha önce kovuşturmaya yer yok denmişken soruşturma savcısı değiştirilmiş ve yeni savcı suç tipini de değiştirerek jet hızıyla bir iddianame düzenlemiştir. Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntılı olması, bu yöntemin nereden miras kaldığı hakkında fazlasıyla düşündürücüdür.
"Sahada tükenmişliği ele vermekte"
Sahadaki tükenmişliği ele vermiştir. Mal beyanının kamuoyuna açıklaması istiyorum, Özhaseki'nin. Hiçbir şekilde kaçmasına ve gündem değiştirmesine izin vermeyeceğiz.
Acemice hayata geçirilmiş bu operasyon, dosyadan da anlaşılacağı üzere bir suç makinesi üzerinden yürütülmektedir. Aslında bu zavallı ayak oyunları sahadaki tükenmişliği ele vermektedir.
Bir türlü “mal beyanında bulunamamak” ve “seçim kaybetme telaşı” birleşince böyle ucuz ve utanç verici kampanya devreye sokulmuştur. Sanılmasın ki biz savunmaya çekilip “mal beyanı” istemekten vazgeçeceğiz.
"Özhaseki için Ankara'nın feda edilemeyeceğini Ankaralılar bilir"
Şeffaflık ve dürüstlük neyi gerektiriyorsa, onu hem kendimiz yapacağız, hem de rakibimizden isteyeceğiz. Hiçbir şekilde de kaçmasına, sahteciler üzerinden gündemi değiştirmesine izin vermeyeceğiz.
FETÖ’ye yardım ve yataklıktan çoktan yargı önünde olması gereken, cürümlerinin ifadeleri dava dosyalarını dolduran, teröriste ‘gerilla’ diyerek öven,‘niye öldükleri belli değil’ diyerek şehitlerimizin şehadetlerini küçümseyen ve ısrarla mal beyanı vermeyen birisi için Ankara’nın feda edilemeyeceğini en iyi Ankaralılar bilir.
Anket sonuçlarından ve sahada bize gösterilen ilgiden rahatsız olanlar, bütün kutsallarını unutup her türlü ayak oyununu yapacak kadar gözlerini karartmış olabilirler. Öyle olsa da, kazanmak için her yolu mubah görenlerin, bu toprakların inançlarıyla dalga geçmelerine Ankara seçmeni gerekli cevabı çok ağır biçimde verecektir.
Biz, anket sonuçlarını görünce rakibimizin çamur siyasetine yöneleceğini tahmin edebiliyorduk. Ancak, savunmaları durumunda, yarın çocuklarının yüzüne bakamayacakları derecede bir suçluya sığınabilecek kadar düşebileceğini doğrusu düşünmemiştik.
"Himayenize aldığınız bu şahıs kaçarsa mağdurların yüzüne nasıl bakacaksınız"
Yaptıkları haberler, siyasilerin yaptıkları açıklamalar açıkça adil yargılamayı etkileme suçu oluşturmaktadır. Kendilerine sesleniyorum: Sahte evraktan, şantajdan, usulsüz görüntü kaydetmekten ve cinsel istismardan devam davalardan bu şahıs beraat ettiği takdirde memnun mu olacaksınız? Bana seçimi kaybettirmek için bir suçlunun sokakta gezmesi, hiç vicdanınız sızlatmayacak mı? Himayenize aldığınız bu şahıs mahkumiyet kararları kesinleştiğinde kaçarsa tüm mağdurların yüzüne nasıl bakacaksınız? Bir koltuk uğruna düşülen bu siyasî acziyet, bu siyaset cellatlığı, tuzak kuranların ayağına dolanmıştır. Biz en başından beri şunu söyledik. Allah iyinin ve haklının yanındadır. Biz buna inanırız.
"Ankaralılardan özür diliyorum, iftira değil Ankara'ya hizmeti konuşmalıydık"
Sözlerime son verirken sizlerden ve Ankaralı hemşerilerimden bir de özür dilemek istiyorum. Çünkü gündemimiz bu çirkef siyaset ve buna verilecek cevaplar değil, Ankara’ya hizmet olmalıydı. Bunları konuşuyor olmalıydık.
Benim bütün derdim Ankara’yken, Ankara’nın sorunlarını çözecek projeleri masaya yatırıp konuşmayı beklerken, rakibimin çamur siyasete yeltenmesi, benimle Ankara hakkında konuşmaktan kaçarak, hükümlü bir sahtekardan medet umması, bu gündemi doğurmuştur. Ankaralı vatandaşlarımızın vaktinden ve hak ettiği hizmetten çalan bu aşağılık kampanyaya karşı cevabı, yine Ankaralı seçmen sandıkta verecektir.
Yavaş hakkındaki suçlama neydi?
Seçimlere sayılı günler kala CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş hakkında, 600 bin dolarlık senedin tahsili için ihtilafa düştüğü iş insanı Necmettin Kesgin'in şikayeti üzerine 'görevi kötüye kullanma' ve 'kişilerin huzur ve sükununu bozmak' suçlarından iddianame düzenlendi.