Sağlıkta bir skandal daha! Özel hastanede ihmaller zinciri bir bebeğin hayatını kararttı

İstanbul’da bir özel hastanede doğan ikiz bebeklerden birine, iddiaya göre yanlış teşhisle uygulanan hatalı tedavi kalıcı engellilikle sonuçlandı. 12 yıl süren dava aile aleyhine sonuçlanırken, mahkeme kararına rağmen aileye icra takibi başlatıldı. Acılı anne, “Hukuki güvenliğimin sağlanmasını istiyorum” diyerek yetkililere seslendi.

Son dönemde sağlık sektöründe art arda skandallar ortaya çıkarken bu skandallara bir yenisi eklendi. İstanbul’da bir özel hastanenin Bahçelievler ünitesinde dünyaya gelen ikiz bebeklerden birine yanlış teşhis nedeniyle yanlış bir tedavi uygulanırken bebekte kalıcı engellilik durumu meydana geldi. Ailenin açtığı dava 12 yıl boyunca sürerken mahkeme heyeti davayı reddetti. Bebeğin ailesine icra takibi başlatıldı.

Nilay ABDAL/ halktv.com.tr - Özel Haber

Sağlıkta yaşanan skandalların ardı arkası kesilmiyor. Yaşanan ihmaller kamu vicdanını yaralarken aynı zamanda yurttaşlara geri dönülemeyecek zararlar veriyor. İstanbul’da, bir özel hastanenin Bahçelievler ünitesinde korkunç bir olay meydana geldi. 3 Eylül 2010 tarihinde hastanede doğum yapan anne Sırma Hande Sayın, ikiz kız bebekler dünyaya getirdi. Dünyaya gelen bebeklerde, doğum sırası ve sonrasında bir sorun görülmedi. Doğumun ardından, 1280 gram olarak dünyaya gelen Nazenin isimli bebek kilosu düşük olduğu için, 2050 gram olarak dünyaya gelen Nevbahar isimli bebek ise solunum güçlüğü yaşadığı gerekçeyle yoğun bakım ünitesine alındı.

KUVÖZDE ASILI DURAN NOT GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARDI!

Taburcu olan anne Sırma Hande Sayın, her gün bebeklerine süt vermek için hastaneye gitti ve kendisine bebeklerin durumunun iyi olduğu, yakın zamanda taburcu edilecekleri bildirildi. Ancak Sayın’ın dünyası, 14 Eylül günü, Nevbahar bebeğin kuvözünde asılı duran bir notu görmesiyle başına yıkıldı. Kuvözün üstüne yazan “Kronial USG çekilecek” yazısını gören anne ve baba Yakup Sayın, bunun ne anlama geldiğini sorduklarında sorumlu doktor G.V.T. , doğumdan sonra bebeklerin beyin kanaması geçirdiğini, Nazenin’in durumunun iyi olduğunu, Nevbahar’a ise kontrol amaçlı USG çekileceğini aktardı.

HİDROSEFALİ TEŞHİSİ KONDU!

16 Eylül günü ise, aile hastane tarafından aranarak Nevbahar bebeği bir çocuk nöroloğunun görmesi gerektiği, bunun ücretinin aile tarafından karşılanması gerektiğini ve aksi durumda doktor hizmeti sunulamayacağı belirtildi. Bunun üzerine aile hastaneye o zaman 250 TL olan ücreti, herhangi bir makbuz yahut fatura verilmeden ödedi. Bir diğer sorumlu doktor G.A., Nevbahar bebeğin 3. evre hidrosefali olduğunu ifade ederek bebeğin bıngıldağından su çekilmesi gerektiğini, bu yeterli olmazsa da musluk takılması gerekeceğini açıkladı.

“AİLEYE YANLIŞ BİLGİ VERİLDİ”

Epikriz raporunda, 7 Eylül 2010 tarihinde 3. evre kanama meydana geldiği belirtilirken bu tarihten itibaren Nevbahar bebeğin her gün USG çekilerek takip edildiği ve hidrosefali tanısı nedeniyle kafasının ölçüldüğü öne sürüldü. Bu işlemler gerçekleştirilirken, aileye ve doğumu gerçekleştiren doktora “Her şey yolunda, birkaç gün sonra taburcu olarak” beyanında bulunuldu. Sırma Hande Sayın, bebeğin kafasındaki kırığa dikkat çekerek 10 gün boyunca bebeğin durumu hakkında kendilerine bilgi verilmediğini ve Nevbahar bebeğin başındaki ödemi “hidrosefali” teşhisiyle açıklamak istediklerini belirtti.

BEBEĞİN BEYİN KANAMASI GEÇİRMEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI!

Nevbahar bebek, 2 Ekim 2010 tarihinde hastaneden taburcu edilirken hastanede kaldığı süre içinde bebeğe hangi işlemler uygulandığına ilişkin aileye bilgi verilmedi. Bebeğin taburcu olmasından 12 gün sonra, kızlarını başka bir merkeze götüren aile, çekilen USG’yi gösterdi ve bebeklerinin aslında beyin kanaması geçirmediği ve bebeklerine yanlış tedavi uygulandığını ileri sürdü. Ailenin şikayet dilekçesinde, büyüyen çocuklarının beyin hasarı kaynaklı olarak halen yürüyemediği, konuşamadığı vurgulanırken özel eğitim ve terapilere ihtiyaçlı hale geldiğine dikkat çekildi.

“ONAM FORMU ÇIKARKEN İMZALATILDI”

Üzerinde baba Yakup Sayın’ın imzası bulunan onam formunun aileye, uygulanan işlemlerden önce değil bebek taburcu edilirken imzalatıldığı ileri sürüldü.

SANIK DOKTORLAR İDDİALARI REDDETTİ

Konuya ilişkin açılan davada, sorumlu doktor G.V.T., ailenin beyanlarının soyut ve asılsız olduğunu ve bunun tıbbi hata olarak kabul edilemeyeceğini ifade ederek ithamları kabul etmediğini bildirdi. GV.T., bebeğin durumunun yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle değil erken doğum sebebiyle gerçekleşen semptomlar olduğunu öne sürdü. Diğer doktor G.A. ise, kendisinin, 16 Eylül günü bebeği kanamaya bağlı gelişen hidrosefali teşhisine ilişkin muayene etmesi için hastaneye çağrıldığını ifade ederek hastanede yükümlülüklerini yerine getirdiğini kaydetti. G.A., Çocuğun tedavisi ve takibine ilişkin herhangi bir kusurunun bulunmadığını ifade etti.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı bilirkişi Doç. Dr. Sema Saltık tarafından 2014 yılında düzenlenen raporda, bebekte hem dil hemde bilişsel - zihinsel gelişimin geri bulunduğu ve bebeğin nörolojik muayene bulgularında beyin felci ve zihinsel gelişim geriliği tanısı aldığı açıklandı.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından 2016 yılında hazırlanan raporda ise gerek doğum şekli gerek doğum sonrası takip ve tedavide doktor hatası ve ihmalinin bulunmadığı, yaşanan problemin bebeğin hastalığının tedavisi sırasında karşılaşılan bir komplikasyon olduğu yönünde görüş bildirildi.

‘BEBEKLERDE BİR ANORMALLİK YOKTU’

Davacı ailenin tanığı olan Dr. N. K., duruşmada "Bebeğin doğumunda bulundum, ayrıca gebelik takibini ben yaptım. Hamilelik sürecinde USG ile yaptığım kontrolde bebeklerden bir tanesinde hafif ventrükülo megali tespit ettim. Daha sonra yine bebeklerden birinin suyunun daha az olmasından dolayı anneyi takip ettik. Hamileliğinin 31 ya da 32.haftasında suyunun gelmesinden dolayı hastanede doğum oldu” ifadelerini kullandı.

“Doğum sırasında çocuk doktoru da vardı ve doğumdan sonraki ilk kontrollerde çocuk doktoru bebeklerde herhangi bir anormallik olmadığını, sadece erken doğum olduğu için izleyeceklerini beyan etti. Sonrasında da bebekler zaten ilgili hastane görevlileri tarafından ilgili servise götürüldü, bizde anneyle ilgilendik.” sözlerini sarf eden N.K., “Sonraki süreçte davacı anne beni arayarak hastanede bulunan bebekler ile ilgili bilgi alamadığını söyleyerek benden yardım istedi. Ben hastaneyi telefonla aradım, bebeklerin küvezde oldukları durumlarının iyi olduğu ve taburcu edilecekleri söylendi. Bende anneye ilettim. Bunun dışında dava konusu işle ilgili bilgim yoktur. Her iki bebek de normal şekilde ağlayarak doğdular.” dedi.

AİLEYE İCRA TAKİBİ BAŞLATILDI

Mahkeme heyeti, 12 yıl devam eden davayı reddetti. 2023 yılında ailenin, davanın 10 yıldan fazla sürmesi sebebiyle adli yardım talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurması ve AYM’nin adli yardım talebini kabul ederek tüm yargı giderlerinden aileyi muaf tutma kararına rağmen mahkeme, aile aleyhine borç hükmetti. Hastane ise, 10 bin 76 TL borç bulunduğu gerekçesiyle aile hakkında icra takibi başlattı.

‘HUKUKİ GÜVENLİĞİMİN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUM’

Acılı anne Sırma Hande Sayın, halktv.com.tr’ye yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Çocuğumun kafasında hastanede meydana gelmiş bir kırık var ve bu kırığın nasıl oluştuğuna dair 12 yıldır hiçbir yanıt alamadım. Dava sürecinde pek çok profesör ve uzman doktor bilirkişi olarak görev aldı, ancak bu kırıkla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Ayrıca epikriz ve raporlarımızda açıkça resmi belgede sahtecilik yapılmış olmasına rağmen, bu durum da aydınlatılmadı.”

“Ankara’ya giden topuk kanı test sonuçları, hastanenin antetli kağıdına basılıyor, altına da hastanenin yetkili biyoloğu imza atıyor ve kimse, ne Sağlık Bakanlığı ne İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ne Adalet Bakanlığı “Bu nasıl olur?” demiyor. Hiçbir şekilde bunun açıklaması gelmedi bana. Bir dava dosyasında, hukuki değeri olan bir Aydınlatılmış Onam Formu’nun bulunmaması, o davanın kabulünü gerektirir. Aydınlatılmış Onam Formu, zaten hastaneye girişte, 24 saatte imzalanması gereken bir evrak. Bizde bir ay çocuklarım yatıyor, bir ayın sonunda muhasebe diyor ki: Taburcu olmanız için bunu imzalamanız gerekiyor. Eşim imzalıyor, tarih de 2 Ekim. 3 Eylül 2010’da doğan çocuklarım için 2 Ekim 2010’da taburcu olurken Aydınlatılmış Onam Formu imzası alınıyor eşimden. Boş, matbu bir evrak, ne aydınlatmayı yapan hekim imzası var ne hekim adı var. Devlet yetkililerinden; Hukuk Devleti ilkeleri gereği hukuki güvenliğimin sağlanmasını talep ediyorum.”

Türkiye Haberleri