Deprem bilimci, jeofizik yüksek mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeofizik Mühendisleri Odası’nın düzenlediği toplantıda, “Sürekli olarak söylenen ‘Deprem takdiri ilahidir, yaşam yazgıdır’. Hayır, öyle değildir. Dolayısıyla Japonya ve Amerika’daki güzel örnekleri biz Türkiye’de yapabiliriz. Meslek çıkarları için de ‘bu bir pastadır’ olayını bırakalım artık” dedi.
Bir deprem ülkesi olan Türkiye'de, inşaat mühendisliği ve mimarlık fakültelerinde deprem alanında ders verilmemesine tepki gösteren Ercan, “Akıl alır gibi bir olay değil. Ne büyük bir eksikliktir" dedi. Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Şevket Demirbaş da yerel yönetimlere jeofizik mühendisi çalıştırmaları çağrısında bulundu ve bir daha imar affı çıkarılmamasını istedi.
Toplantıya Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Şevket Demirbaş, Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çatlıoğlu, deprem bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Prof. Dr. Bülent Kaypak ve Prof. Dr. Mehmet Emin Candansayar konuşmacı olarak katıldı.
'Bütün bu yapılaşmanın yıkılmasının sorumlusu, 1950’den yılından beri gelen yönetimlerdir'
Toplantıda ilk söz alan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, incelemeler için salı günü Hatay’a gideceğini söyledi. Ercan, şöyle konuştu:
“Aslında 1950’den başlamak üzere ülkede ‘hürriyet’ geldi. Herkes istediğini yapabilir. İsteyen hilafeti dahi getirebilir gibi adımlar atıldı. Köyden kente doğru bir göç başladı. 1950 yılında köylü oranı yüzde 70, kentli oranı yüzde 30’du. Şu anda köylü oranı yüzde 9, kentli oranı yüzde 93. Türkiye tarım yapamıyor, hayvancılık yapamıyor. Tabii köyden çaresiz olarak kente gelen kişiler, büyük kentlerin çeperlerinde gecekondularını yaptılar. Daha sonra her seçim döneminde gelen imar aflarıyla bir katlı gecekondu önce 2, sonra 3, sonra 4, sonra 5 katlı yapılara dönüştü. Bunların hiçbiri mühendislik yapısı değil. Dolayısıyla bütün bu yapılaşmanın, yıkımların sorumlusu, yalnız bugünkü yönetim değil, 1950 yılından beri gelen yönetimlerdir. Çünkü hepsinin tutumu aynı oldu. 2007 yılında, hani ‘Türkiye’de belediyeler hiçbir şey yapmadı’ sözü asla doğru değil. Özellikle İstanbul Belediyesi’nde, İstanbul’un 1/5000’lik yer yapısı haritası yoktu, bunlar yapıldı. İstanbul’un jeofizik davranış haritası yoktu, bunlar yapıldı. İstanbul’da incelikli çalışmalar yapıldı. Yani İngilizcesiyle Microsonation çalışmaları yapıldı. İncelikli çalışmalarla aşağı yukarı 250 metreye 250 metre bütün İstanbul’u biliyoruz. Yine İstanbul bitirilmemiş olsa da semt semt yapı nitelikleri belirlendi.
'İstanbul, para olmadığı için depreme hazırlanamadı'
Kentsel dönüşüm konusunda yapılacaklar tasarlandı ama buradaki sıkıntılardan bir tanesi para yoktu. Sayın (Ekrem) İmamoğlu’nun söylediği gibi ‘Kentsel dönüşüm yapabilmem için 25 milyar dolar gerekir’ dedi. Bu olmadığı için gerçekten kentsel dönüşüm, bizim anladığımız anlamda yapılmadı. Bunun yerine yapısal dönüşüm yapılmaya başladı. Yapısal dönüşümleri de ancak varlıklı kimseler yapabiliyordu çünkü müteahhitler fark istiyordu. İstanbul, depreme hazırlanamadı. Yani para olmadığı için hazırlanamadı. Depremin ana sıkıntısı, eğer bir ülke yoksulsa ve eğitim olarak gelişmişlik düzeyi geriyse o, deprem ölümlerine çok yakın demektir. Peki, bugünkü koşullarda ne yapmamız gerekir ki yeniden Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Osmaniye olaylarını yaşamayalım? Şimdi Deprem Yönetmeliği her ne kadar Jeofizik Mühendisleri Odası’nı tam tatmin etmese de yapı denetim kuruluşları oluşturuldu. Bu çok olumlu bir olaydı ama yapılar denetlendi baştan, 2007’den sonra sulandı. Sulanmasının nedeni, yapı denetim kuruluşların seçimini ve parasını yapıyı yapan, üstlenen kişi veriyordu. 2019 yılında bu kez tombalayla yapı denetim kuruluşları seçilmeye başlandı, ancak yine sorun çözülemedi. Çünkü depremde yıkılan yapıların yüzde 20’si yerden gelen sorunlarla, yüzde 80’i ise yapısal sorunlardan kaynaklanır. Bu görülemedi.
'Yapı denetim kuruluşlarının adı, ‘yer yapı denetim kuruluşu’ olarak değiştirilmelidir'
Bu işi düzeltmek için önerimiz, yapı denetim kuruluşlarının adının ‘Yer Yapı Denetim Kuruluşu’ olarak değiştirilmesidir. Sadece isim olarak değil, Yer yapı denetim kuruluşları hem yeri denetlemeli hem de yapıları denetlemeli. Yer ile ilgili mühendislik kolları, yerin davranışını, depremsiz ve depremli durumda, yerin dirilik ve davranış durumunu belirleyen başta jeofizik. Çünkü deprem, jeofiziğin bir uzmanlık alanıdır. Başka hiçbir dalın birincil uzmanlık alanı deprem değildir. Bazı inşaat mühendislerinin ‘Ya jeofiziğin ne işi var burada, bizim yapılarda’ demesini biz hayretle karşılıyoruz. Çünkü yapı incelemelerinde kullanmış olduğu tüm düzenekler, jeofizik düzenektir. Hasarsız yapı diye bir şey yok, jeofizik yöntemlerle yapı incelemeleri var. Sonra bu işten bir ekmek payı ya da pastayı vermeme gibi bir mücadelesi olamaz. En büyük mücadele, halkın yaşam hakkını bir mühendis olarak saklı tutmak ve korumaktır. Yer yapı denetim kuruluşlarının her biri jeofizik mühendisi, jeoloji mühendisi ve geoteknik mühendisi almak zorundadır kadrolarına. Bunlar yetkili olmalılar. Jeofizik mühendisleri, yapı denetim kuruluşu kurabilme yetisinde olan kişilerdir. Yer yapı denetim kuruluşları, aynı zamanda bir sigorta şirketi olması gerekiyor.
'Yapı yıkılırsa denetim kuruluşları, hammurabi yasaları’ndaki gibi bedelini katlı olarak ödemeli'
Dolayısıyla gelecekte deprem olur, o yapı yıkılırsa aynen Hammurabi Yasaları’nda olduğu gibi denetim kuruluşları, yitirilen yapının bedelini katlı olarak ödemesi ve aynı zamanda orada ölenlerin tazminatını ödemesi, yetmedi, bu kişilerin ellerinden yer yapı denetim kuruluşu belgesinin alınması gerekir ebedi olarak. Ayrıca affedilmemelidir. Bunu çapraz güvenceye almak için yapılacak diğer bir olay, yapı güvenlik belgesi. Yani her yapının mutlaka yer yapı güvenlik belgesi olması gerekiyor. Yerin jeofizik mühendisleri tarafından davranışlarının belirlenmesi; taşıma gücüdür, salınım dönemidir, titreşimcik ölçümleriyle çalkalanma durumudur gibi bir de yapının oturma yönü... Mesela Rönesans yapısının yıkılmasının ana nedeni, yönseme etkisidir depremde. Uzun ekseni, ana ivme vuruş doğrultusuna dik olduğu için aynı Yalova’da, Aydınevler’de olduğu gibi özellikle Rönesans yapıları arkaya doğru yıkılmıştır. Sadece yapı niteliğinden kaynaklanmamıştır. Şimdi yapı dediğiniz zaman, sadece inşaat ve mimarları ilgilendirmiyor olay. O yapı, bizim yerin üstünde kalıyor.
'Japonya ve Amerika’daki güzel örnekleri biz Türkiye’de yapabiliriz'
Ben 53 yıldır o depremden o depreme gidiyorum. Sürekli olarak söylenen ‘Deprem takdiri ilahidir, yaşam yazgıdır’. Hayır, öyle değildir. Dolayısıyla Japonya ve Amerika’daki güzel örnekleri biz Türkiye’de yapabiliriz. Artık yeter yani. Artık yeter. Sonra meslek çıkarları için de ‘bu bir pastadır’ olayını bırakalım artık. Şu anda işin en ilginç taraflarından bir tanesi, kasap kasaplığını yapıyor, bakkal bakkallığını yapıyor ama yetmiyor, kasap inşaat da yapıyor. Bu olabilir mi? Biz Jeofizik Mühendisleri Odası olarak yapıların sadece inşaat mühendisleri ve mimarlar tarafından yapılmasını destekliyoruz. Artık bu olayın burada bitmesi gerekiyor. Uzman inşaat mühendisleri tarafından yapılması gerekiyor yapıların. Ülkemiz birinci derece bir deprem ülkesi ama şunu biliyor musunuz? Ben İstanbul Teknik Üniversitesi'nden emekli öğretim üyesiyim. Teknik Üniversite dahil inşaat mühendisliği diploması alan hiçbir kişi, deprem dersi, yani sismoloji almıyor, hiç okumuyor. Deprem ülkesinde, inşaat mühendislerinin depremin yapılarıyla ilişkisi konusunda sismoloji dersi almıyor, mimarlık da öyle. Akıl alır gibi bir olay değil. Ne büyük bir eksikliktir.
'Bizim ilk yönetmelikler deprem olmayan almanya’dan kopyalanmıştır ve bu hâlen sürüyor'
Bizim ilk yönetmelikler deprem olmayan Almanya’dan kopya edilmiştir ve bu hâlen sürüyor. Onun şiddetle değiştirilmesi gerekiyor. Bütün İnşaat Mühendisleri Odaları’nda zorunlu olarak deprem dersi açılması ve bunun jeofizik öğretim üyeleri tarafından verilmesi gerekiyor. Yetmedi, bir de yani bunun 'uygulamalı deprem bilimi' diye verilmesi gerekiyor bu dersin. Ayrıca inşaat ve mimarlık fakültelerinde, yapı ve yapılaşma fiziğinin de öğretilmesi gerekiyor. Ben iki tane inşaat fakültesinde ders verdim emekli olduktan sonra. Bu dersleri açtım ben orada. Çivi gibi inşaat mühendisleri çıktı. Dolayısıyla YÖK’ten, inşaat fakültelerinden ve inşaat öğretim üyelerinden özellikle rica ediyorum. Yani çünkü yapılar öldürüyor bizi. Yapıyı yapan kişi, deprem bilimi, yapı ve yapılaşma jeofiziği okumazsa başımıza ne gelir?”
'Depremle ilgili saçma sapan komplo teorileri üretiliyor'
Prof. Dr. Bülent Kaypak da “Depreme ilişkin basında, sosyal medyada depremin oluşum şekline ilişkin birtakım yani komplo teorisi gibi teoriler üretilerek depremin işte ‘Yok şu teknikle üretilmiş, yok şu ülke depremi üretmiş’ hatta son haberlerde de uzaydan çubukların atılması gibi saçma sapan olaylar, çağ ve bilim dışı yönlere götürüyor” tepkisini gösterdi.
Mehmet Emin Candansayar’dan İnşaat Mühendisleri Odası’na tepki: jeofizik mühendisliğini rencide ettiler
Prof. Dr. Mehmet Emin Candansayar da TMMOB’a bağlı bir diğer oda olan İnşaat Mühendisleri Odası’na tepki gösterdi. İnşaat Mühendisleri Odası tarafından “Jeofizik Microtremor Tekniği ile Mevcut Binaların Deprem Etkilerine Karşı Riskleri Belirlenemez” başlığıyla yayınlanan açıklama için Candansayar, “Bunun üzerine çok üzülerek bildiriyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası, jeofizik mühendisliğini rencide edecek şekilde hiç olmayacak bir şekilde bir açıklamayı internet sayfasına koymuş. Bunu bir an önce düzeltmesini bekliyoruz İnşaat Mühendisleri Odası’nın. Çünkü kimin yazdığını bile bilmediğimiz bir konuda kimse bir meslek grubunu karalayamaz” dedi.
'İstanbul’da birçok belediyede etüt raporlarını değerlendirecek jeofizik mühendisi yok'
Burak Çatlıoğlu da İstanbul’da 39 ilçe belediyesinin birçoğunda yapılan zemin etüt raporlarını arazide ve rapor üzerinde değerlendirecek jeofizik mühendisi bulunmamasına dikkat çekti. Çatlıoğlu, “Bu bir iddia değil. İsterseniz siz de araştırabilirsiniz. İsterseniz de biz bu ilçe belediyelerinin isimlerini bir bir size veririz” dedi.
'Biz bu felaketi bir daha yaşamak istemiyoruz'
Şevket Demirbaş ise bütün mühendislik alanlarının multidisipliner çalıştıklarını vurgulayarak, “Yasa koyucular, yasa hazırlayıcılar, bizi mühendisler olarak ayrıştırmasınlar” dedi. Demirbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz birlikte çalışmak diyoruz. Bu birlikte çalışmanın önünü gelsinler, ortak olarak sorularımızı birlikte çözelim. Denetim mekanizmaları kuruldu. 2013 yılına kadar odaların bir denetimi vardı. Biz orada bir mühendisin yapmış olduğu çalışmaları, bütün odalar için söylüyorum, TMMOB’un denetim yetkisi vardı. Hâlâ da şu anda var ama yeterli değil. 2013 yılındaki İmar Yasası’na konulan bir madde ile odaların denetim elinden alındı. Bu denetim elinden alındı ama odaların da bunu denetecek bir mekanizmanın olması gerekir. Bir iş yaparken sonuçta mutlaka iyi bir denetimin de olması gerekir. Bu denetim, yapı denetim şirketlerine verildi. Yapı denetim şirketlerinin de denetlenmesi gerekmeye başladı. Bunları yerel yönetimler yapacak. Biz defalarca oda olarak müracaat etmemize rağmen, ‘Jeofizik mühendislerini mutlaka istihdam edin, biz afet ülkesiyiz. Doğa kaynaklı bir sürü afet var. En önemlisi de deprem. Buralarda yetişmiş jeofizik mühendislerinin rapor denetiminden de uygulamasından çok yararlanacaksınız’. Maalesef gelen yazıları görseniz, çok basit cümlelerle yıllardır bunu yaptılar. ‘Norm kadromuz yok. İlk etapta değerlendireceğiz’. Değerlendiren belediye yöneticilerine teşekkür ediyorum ama çoğu es geçti. Bugün yapı ve yerin hiçbirini birbirinden ayıramazsınız. Yerel yönetimlerde hâlâ şu anda 81 ilimizin ilçelerini de koyun, belki binin üzerinde, toplasanız 100- 150 tane jeofizik mühendisi yok. Olan jeofizik mühendislerini de başka alanlarda çalıştırıyorlar. Lütfen, yerel yöneticiler, bir jeofizik mühendisi istihdam edin. İller ve ilçeler özellikle. Biz deprem ülkesiyiz. Biz bu felaketi bir daha yaşamak istemiyoruz.
'Ey yasak koyuncular, mühendislerin elini kolunu bağlamayın'
Yer bilimcileri istihdam edeceksiniz. Onlar kontrollerini yapacaklar. İnşaat mühendislerini istihdam edeceksiniz. Onlar da yapının kontrolünü yapacaklar. Biz sağlıklı konutlarda, sağlıklı yapılarda oturmak istiyoruz. 99 depremini milat olarak kabul edersek, geldiğimiz yol bir arpa boyudur. 40 binden fazla insanımız öldü. 100 binin üzerinde yaralı var. Bir daha biz bunu yaşamak istemiyoruz. Ben yaşamak istemiyorum. Çocuklarım yaşamak istemiyor. Torunlarım yaşasın istemiyorum. Onun için ey yasak koyuncular, yasa hazırlayıcılar; mühendislerin elini kolunu bağlamayın. Biz burada bilimi ve tekniği uygulamaya çalışıyoruz. Biz hiçbir meslekle çatışmak istemiyoruz. Bizi birbirimizle çatıştırmayın. Öyle maddeler getirin ki, bu ortak noktalarda buluşalım. Her bilim dalının özellikleri var. Bunları entegre edelim. Bütün gelişmiş ülkeler, çağdaş ülkeler bunu yakalamış. Entegre etmişler. Hiç kimsenin birbirine üstünlüğü yok. Herkes görevini yapıyor. Denetim mekanizmasında hiçbir sıkıntı yok. Çok basit olarak Japon bilim insanlarının televizyonda konuşmalarını gördük. Biz bunu senelerce söylüyoruz. Müthiş bir entegrasyon yapılması gerek.
'İmar affı çıkarmayın artık'
Bir gün gelecek, bu şekilde gidersek dışarıdan jeofizik mühendisi ithal etmek durumunda kalırız. Bu arkadaşlarımızı yetiştirelim. Bu da siz istihdam konusunda engeli kaldırırsanız, işsizliği ortadan kaldırırsanız ki ihtiyaç var Türkiye’de. Türkiye’de çok ihtiyaç var jeopolitik mühendislerine. Bunları kaldırmadığınız sürece bu sıkıntılar devam edecektir. Yapı denetim firmalarının kesinlikle kontrol altına alınması lazım. Bugünkü uygulamaların büyük bir kısmı, yapı denetim şirketlerinin, firmalarının eksik uygulamalarından kaynaklanan şeyler. Lütfen artık bizi duyun. Yasak koyucular, imar affı çıkarmayın artık. 2018 yılında biz, ‘İmar affı çıkarılmasın, yapılmasın’ diye bildiri yayınlamamıza rağmen şu anda da bilemiyorum ama gerçekleşecek. Sonunda raporlarda göreceğiz. Kaç tanesi imar affından yararlandı belki orada. İstanbul’da da var. Olmaz. Bilim ve tekniğe ters düşen imar afları çıkarılamaz. Bu imar affından ülkemiz bıktı. Halkı da alıştırdılar buna. Halkımızı da yanlış yönlendirdiler. ‘Ben bir kaçak yapı daha çıkarayım. Arkasından nasılsa imar affı gelir’ diyor. Bunları hükümetler alıştırdı. Bundan önceki hükümetler de bugünkü mevcut hükümet de yaptı bunu. 18 tane imar affı çıkarılmış. Ondan önce de çok çıkarıldı. Bilim ve tekniğe uygun olmayan yaklaşmaları kesinlikle biz mühendisler olarak müsaade etmeyeceğiz bundan sonra. Etmememiz de gerekiyor. Bu sesimizi, feryadımızı duysunlar diliyorum.”
'İstihdamımızı sağlayın'
Ankara’dan gelen işsiz jeofizik mühendisi Merve Şeker de pek çok meslektaşının farklı işlerde çalışmak zorunda olduğunu belirtti. Şeker, “Yıllardır bağıra bağıra kadro isteyen jeofizik mühendislerinin sesini artık önce ülkemiz, sonra kendimiz için gereken ve geciken değerin gösterilip yasalardaki yerini teslim ederek gerekli istihdamın sağlanmasını talep ediyoruz” diye konuştu.