Faik Öztrak, basın toplantısında sözlerine "Dünya Otizm Farkındalık Günü"nü hatırlatarak ve edebiyatçı Sabahattin Ali'yi anarak başladı. "Bu ucube rejimin ortakları için artık, “Yasadışı” diye bir mevhum yok. Çünkü ülkede uydukları yasa yok. Anayasa yok" diyen Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Neredeyse milli iradenin tecelligahı olan, Gazi Meclisimizi kapatacaklar. Dün, Meclis iradesine karşı çok büyük bir darbe yaptılar. Darbe, sadece tankla, tüfekle, uçakla yapılmaz. Darbe; otokratlara kayyumluk yapan, otokratların büro elemanlığına soyunan, itaatkâr “sözde” hukukçular eliyle de yapılır. Ülkemizdeki otokratlaşma sürecinin, önemli kilometre taşlarından biri olacak, saraya güvenlik soruşturması yapma yetkisi veren, devlette kadrolaşmanın önünü açan, milletin fişlenmesine izin veren yasa teklifi, çarşamba günü Meclis’te reddedilmişti. Meclis İç Tüzüğüne göre, bu teklifin 1 yıl gündeme alınmaması gerekiyordu. Ama sarayın kibirlisi yine kural tanımadı. Yine çamura yattı. Kendi iradesini, Meclis’in iradesinin önüne koydu. “Saray vesayetinin, Meclis iradesi üzerindeki gölgesi” haline gelen, Kayyum Meclis Başkanı devreye sokuldu. Meclisin reddettiği teklifi, içtüzüğe rağmen, yeniden görüşülmek üzere ertesi gün gündeme aldı. Gerekçe oylamada hata olması. Oysa oylamada hata falan olmadığını milletimiz gördü. AK Parti milletvekilleri oylamaya katılmadı. Oylamaya katılmamak belki de zımni bir irade beyanıdır. Belki de vicdani bir tavırdır. Belki de Saraya başkaldırıdır. Bunu biz bilemeyiz. Ancak sehven, ya da kasten hata yapan biri varsa o da, AK Partinin görevli grup başkan vekilidir. Milletin desteğini kaybettikçe, saraya ve sadık bekçisine şimdi sözde Anayasal rejim bile ağır gelmeye başladı. Artık sözde bir Anayasaya bile tahammülleri yok.
Şentop'a yanıt
Bir sözümüz de TBMM Başkanı'na; 'pişman ederim' diyerek, milletimizin vekillerini tehdit etme cüretini kimden alıyorsunuz? Siz kimsiniz de milletin seçtiği vekilleri tehdit ediyorsunuz? Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız. Siz gidin, sizin ağababanız karşımıza gelsin. İşgal ettiğiniz o koltuğun ilk sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Kurtuluş Savaş'ının en zor günlerinde bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk, TBMM'nin üzerine titremiştir. Meclisin hakkını, hukukunu her şeyin üstünde tutmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en zor anlarda bile milletvekillerine saygıda en ufak bir kusur etmemiştir. O oturduğunuz koltuğun böyle bir sorumluluğu ve ağırlığı vardır. Ancak kayyım başkan o koltuğun sorumluluğunu taşıyamamıştır. Maalesef o koltuğu kirletmiştir.
“Erdoğan kazanana kadar hiçbir seçim ve oylama geçerli değildir”
Sayın Erdoğan, Meclis iradesine darbeyle uğraşacağına, partisindeki ak ve kara koyunları bulsun. Milletvekillerinin sesine kulak versin. Usulüne uygun yapılan bir oylamada, Genel Kurulda yeterli sayıda, AK Parti milletvekilinin neden toplanamadığını araştırsın. Sarayın dayattığı bir yasa teklifini, AK Partili vekillerin neden sahipsiz bıraktığını bir düşünsün. Bizim milletvekillerimiz, muhalefet milletvekilleri görevini yapmıştır. Getirilen düzenlemeyi, tertemiz oylarıyla reddetmiştir. Bu yenilgi karşısında, sarayın kibirlisinin yapabildiği, Kayyum Meclis Başkanı aracılığıyla çamura yatmak olmuştur. 2015’de genel seçimi beğenmeyip seçimi yeniletenler, 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybedince mızıkçılık yapanlar, hatalarından hiç ders almıyor. Dün de milletin seçtiği milletvekillerinin iradesi yok sayıldı. Yine çamura yattılar. TBMM’deki oylamayı yeniletme kararı aldılar. Madem milletin ve vekillerinin suratınıza attığı her şamarda, çamura yatacaktınız, o zaman Anayasa ve Meclis İç Tüzüğüne, “Erdoğan kazanana kadar hiçbir seçim ve oylama geçerli değildir.” Hükmünü koyun olsun bitsin.
"Ömerleri bulacağız diyenler pudra şekerci Kürşatları buldular"
Bu kibir ittifakı, meclisin oy birliğiyle kabul ettiği, bir uluslararası insan hakları sözleşmesinden, koskoca Türkiye Cumhuriyetini, tek bir imzayla çıkardı. 132 gün önce atadığı Merkez Bankası Başkanını, tek bir imzayla görevden aldı. Kendi istediğini yapmak için, ekonomiyi türbülansa sokmayı, milleti yoksullaştırmayı umursamadı bile. Erdoğan Şahsım Hükümetinin görevde olduğu son 31 ayda, 3 TÜİK Başkanı, 3 de Merkez Bankası Başkanı değiştirildi. İşte bunun için milletimiz, “Biz kral değil, kural istiyoruz” diye haykırıyor. Milletimiz, kuralsızlığın, hukuksuzluğun, en çok kendi cebini boşalttığını yaşayarak öğrendi. Kayınpederle damadın bir olup, TCMB kasasındaki 128 milyar doları yok yere, hiçbir kurala uymadan buharlaştırması, ekonomiyi faiz ve döviz baronlarının eline bıraktı. Biz her fırsatta soruyoruz. Bu rezervler, kimlere hangi yöntemle verildi? Ama ortada cevap yok.
Tüm bu yaşananlara bakınca, milletimiz kibir ittifakının ne yaptığını görüyor. Bunlara notunu veriyor bunlardan kurtulup evlerine göndermek için, sandık bir an evvel gelsin diye feryat ediyor. Milletimiz, kendi evladı asgari ücretle iş bulamazken, saray beslemelerinin, danışmanlarının çifter çifter maaşla, abat olduğuna şahit oluyor. Millet evine bir kilo toz şeker götüremezken, saray beslemelerinin lüks arabalarda, burnuna çektiği pudra şekerlerine bakıp, tiksiniyor. 19 yıl önce milletten emaneti isterken, Harun olacağız diyenler, bugün Karun oldular. Mücahit olacağız diyenler, bugün müteahhit oldular. Ömerleri bulacağız diyenler, bula bula Pudra Şekerci Kürşatları buldular.
"Erdoğan sırra kadem bastı"
“Ekonominin sorumlusu benim ben” diyen Erdoğan, her sıkıntılı günde olduğu gibi yine sırra kadem bastı. Ortalıkta görünmüyor. Ülke yangın yeriyken, tatilde olduğu söyleniyor. Hazine ve Maliye Bakanı ’da ortada yok. Millet ne yapacağını şaşırmış, milletin karşısına çıkan tek bir yetkili yok. Sarayın kerameti kendilerinden menkul danışmanları, yeniden zuhur etti. Ekran ekran gezip, kafaları daha da karıştırıyorlar.
Dün salgında vaka sayısı ilk kez 40 bini aştı. Yeni vaka sayısında Avrupa ikincisiyiz. Dünyada ise dördüncüyüz salgında dünyanın yeni merkez üslerinden biri olduk. Bunun vebali, salgını yönetemeyen, lebalep kongreler yapıp bir de hava atan, AK Parti Genel Başkanı’nın boynundadır. Lebalep kongrelerin salgın ateşine benzin dökeceğini, Mısır’daki sağır sultan bile duymuştu. Sansürle, bunu saklayabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Erdoğan, “yıkılmadım ayaktayım” diyebilmek için, tüm partililerini ve milletimizi salgın ateşine attı. Ama tarih kararmış yüreklerin hüsranlarıyla doludur. Milletimizin Erdoğan Şahsım hükümetine artık güveni kalmamıştır. Halk, sandık önüne geldiğinde de gereğini yapacak. Bu mızıkçı, çamura yatan, kibirli kadroları evlerine gönderecek.