CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK'nın ardından açıklamalarda bulundu. Devam eden orman yangınlarının gündemleri olduklarını belirten Öztrak, "Son birkaç günde 30 ilimizde, onlarca orman yangını yaşandı. Ne yazık ki can kayıplarımız var. Şehitlerimiz var. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılarımıza acil şifa dileklerimizi iletiyoruz. Kaybettiklerimizin ailelerine ve tüm milletimize baş sağlığı diliyoruz. Orman işçilerimiz, itfaiye görevlilerimiz, yurttaşlarımız, yangın bölgesinde insanüstü bir gayret gösteriyor. Hepsine üstün fedakârlıkları için teşekkür ediyoruz." dedi.
Öztrak'ın satırbaşları şöyle:
Ortada çok acı bir gerçek var. Milli servetimiz, ormanlarımız, içindeki kurdu, kuşu, karıncasıyla birlikte cayır cayır yanıyor. Yanan her ağaçla, bizim de ciğerlerimiz dağlanıyor. Yangınlar bir an önce söndürülmelidir. Bu yangınlara sebep olan sabotaj, ihmal ve diğer nedenler, derhal ortaya çıkarılmalıdır. sorumluları tespit edilmeli ve en ağır şekilde cezalandırmalıdır.
Ancak ortaya çıkan felaketin boyutu ve mücadelede yaşanan kargaşa karşısında, milletimiz haklı olarak soruyor. “Bu ülkede orman yangınlarının çıkmasını engellemek kimin görevi? Yangın çıkarsa, En hızlı ve etkin şekilde müdahale etmek kimin görevi? Bu ülkeyi kim yönetiyor?” Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti…
Son 20 yılda; Milletten 2 trilyon 330 milyar dolar vergi topladı. Yurt dışından 109 milyar dolar, milletten de 51 milyar dolar borç aldı. 62 milyar dolarlık özelleştirme yaptı. Toplam da 2,5 trilyon dolar parayı harcadı.
Şimdi milletimiz, “Bu kadar parayı topladınız harcadınız, Neden bu yangınlara mani olamıyorsunuz, Neden söndüremiyorsunuz?” diye sorunca, havaya bakıp ıslık çalıyor. Beyefendinin kullandığı kaynaklar çok, yetkileri çok ama sorumluluğu hiç yok.
Erdoğan, ülkede ne zaman bir felaket olsa, ne zaman bir kriz yaşansa, önce birkaç gün ortadan kayboluyor. Sonra da çıkıp, milletin kafasına çay paketi atıyor. Millet kendine yapılan bu saygısızlık nedeniyle, severek içtiği çaydan bile tiksinir oldu.
Beyefendi itibarı için, uçan saraylara milyarlar yatırmış ama orman yangınlarını söndürmek için ihtiyaç duyulan, uçakların bakımını yapmamış, hurdaya çıkarmış. Yeni uçak da almamış. Yangın söndürmeye uçak yok ama yangın seyretmek için uçan sarayları var.
İki ay öncesine kadar aya gideceğiz diyenlerin, ellerinde yangın söndürmeye uçak yok. Nereye gitti bu trilyonlarca dolar?
Orman işçilerimizin ve vatandaşların sahadaki fedakâr çalışmalarını koordine edecek, organize edecek, doğru dürüst bir kriz merkezi, kriz masası, o da yok. Tek adamın ağzından çıkacak talimat beklendikçe,
Yangın ve kargaşa daha da büyüyor. Kurumlar Erdoğan’dan talimat almadan, yasal, rutin görevlerini bile yerine getiremiyor. Böyle bir kurumsal iflasla daha önce hiç karşılaşmadık.
Bu ülkede otomobilin yangın söndürme tüpü olmaza, muayeneden geçmez ama son yangınlarda gördük ki, bir otomobil için alınan tedbir kadar tedbir, koskoca memleket için ne yazık ki alınmamış.
Yangınla mücadele için masada bir master plan yok. İklim değişikliği nedeniyle bulunduğumuz coğrafi konumda, orman yangını riskinin arttığını, bilim insanları bar bar bağırıyor ama bu yeni riskleri dikkate alan yeni bir eylem planı, buna uygun bir hazırlık ortada yok.
Hükümet işte böyle zamanlar için var ama hükümet yerine ortada ciddi bir yönetim krizi var.
Beylerin devlet yönetmekten anladığı, debdebe, şatafat. Marmaris’te yaşanan son rezaleti tüm Türkiye gördü. Yangın yerlerinde trafik oluşmasın diye, Millet aracıyla yola çıkarılmıyor. Ama beyefendi Marmaris’te yüzlerce araçlık konvoylarla dolaşıyor. Beyefendinin konvoyu geçebilsin diye, Yangın söndürme araçları yollarda bekletiliyor. Böyle bir kibir, Böyle bir milleti umursamazlık, Ne görüldü, ne de duyuldu.
THK'nın uçakları
Ekonomide bilinen bir kuraldır. Her tercih, aynı zamanda diğer seçeneklerden vazgeçiştir. Kaynakları şatafat ve sefahat için harcayan, Erdoğan Şahsım Hükümetinin başı, Şimdi çıkmış, Onursal başkanı olduğu Türk Hava Kurumu’nu suçluyor. Uçak konusundaki sıkıntıların sebebi, Türk Hava Kurumu’nun filosunu, Ve teknolojisini yenilememesiymiş.
Bu ülkede son 20 yılda, 2,5 trilyon dolarlık kaynağı Türk Hava Kurumu kullanmadı. Siz kullandınız. Siz, aynı zamanda, Türk Hava Kurumu’nun Sözde onursal başkanısınız. Ama ideolojik bağnazlığınızla, Şimdi terörist dediğiniz ortağınızla, Cumhuriyetin ilk gözbebeklerinden Türk Hava Kurumu’nu Çökerttiniz.
2002’de Türk Hava Kurumu’nun elinde, Pilotlarıyla birlikte 19 yangın söndürme uçağı vardı. Bu uçaklar 2016’da İsrail’deki büyük orman yangınları da dâhil, Dünyanın pek çok bölgesindeki yangına müdahale etti. Peki, şimdi bu uçaklar nerede?
Bunlar ne dediklerini de bilmez haldeler. Erdoğan çıkıyor, “Türk Hava Kurumu’nun elinde, Rahatlıkla kullanılacak uçak yok” diyor.
Tarım ve Orman Bakanı da; “Türkiye’nin envanterinde yangın söndürme uçağı yok” diyor. Ama sonra aynı bakan, tepkiler üzerine çark ediyor. “Uçak olarak, Dünya üzerinde az bulunur bir filoya sahibiz” diyor.
Erdoğan da yaptığı konuşmada, Önce Türk Hava Kurumu’nun uçaklarına “hurda” diyor. Sonra da, “Hurda araç, gereç görüntüleri üzerinden yürütülen, Fitne, fesat, bozgunculuk faaliyetlerine, Kimse itibar etmemelidir” diyor.
Kendini fitne, fesat ve bozguncu ilan ediyor. Böyle bir garabetle de ilk kez karşılaşıyoruz. Bize ait yangın uçakları var mı, yok mu? Hurda mı, değil mi? Bu konu da tıpkı, “128 milyar dolar nerede?” sorusuna döndü. Yine her kafadan ayrı ses çıkıyor. Hatta aynı kafadan bile farklı sesler çıkıyor.
Ama Erdoğan’ın hurda dediği, Ve çürümeye terk ettikleri uçakların aynısını, Şimdi AB üyesi İspanya ve Hırvatistan, Türkiye’ye yardım amacıyla gönderiyor. Havacılıkta “hurda uçak” olmadığını… “Bakımsız uçak” olduğunu herkes biliyor. Buna rağmen Türk Hava Kurumu’nun uçaklarını, İdeolojik bağnazlıkla, Cumhuriyetin kurumlarına düşmanlığınız nedeniyle, Çürümeye terk ettiğiniz için, Bugün ormanlarımız, ciğerlerimiz yanıyor.
İnsanlarımız çaresizce yanan yerlerin konumunu atıp, “Uçak gönderin” diye, Sosyal medyadan feryat ediyor. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti duymuyor.
Manavgat Belediye Başkanı: Kimse telefonlarıma çıkmıyor
Hükümet, Belediye Başkanlarımızın sesini de duymuyor. Manavgat Belediye Başkanımızın, “Kimse telefonlarıma çıkmıyor” sözü zihinlerimize çakıldı. Dün de Milas Belediye Başkanımız, Türkülere konu Çökertme’yi kurtarmak için, Canla, başla uğraştı. Ama Saraya sesini duyuramadı. Manavgat gibi, Çökertme de yandı, kül oldu.
Bölgedeki Belediyelerimiz kendi imkânlarıyla, Fedakârca çalışıyor. Diğer illerdeki belediyelerimiz de, Yangın bölgelerindeki yerel yönetimlerle, Büyük bir dayanışma içerisinde. Belediyelerimiz, Antalya, Mersin, Muğla’daki yangınlar için, 150’ye yakın araç, 500’e yakın personel görevlendirdi. Yine TIR’lar dolusu temel gıda ve ihtiyaç malzemesi, Kurtarma, yangın söndürme ekipmanı bölgeye gönderildi.
Ama Hükümetin atanmış Tarım ve Orman Bakanı, Dün çıkmış utanmadan, sıkılmadan belediyeleri suçluyor. Yetmiyor trollerini de devreye sokup, Şehirleri kurtarmaktan, Ormanları kurtaramadık algısı yaratmaya çalışıyor. Yangın şehirde değil, ormanda çıktı beyefendi. Edep yahu… Size uçak aldırmayan yerel yönetimler mi? Mevcut uçaklara bakım yaptırmayıp, Hurdaya çıkartan yerel yönetimler mi?
Ülkeyi uçuracak denen tek kişilik Erdoğan yönetimi, Devleti mefluç etmiştir.
Ama Türk Hava Kurumu’nu, Belediyeleri suçlayanlar, Mevzubahis rant oldu mu, krizlerden, felaketlerden, Kendilerine fırsat çıkarmayı da gayet iyi biliyor.
Turizm yatırımları için düzenlemeler
Tam da orman yangınların başladığı gün, Resmi Gazete’de bir kanun yayımlandı. Ormanlarımızda turizm yatırımları için, Yapılaşmaya izin veren, bir takım düzenlemeler yapıldı.
Daha önce 3 bakanlığa dağıtılan yetkiler, tek bir bakanlığın Turizm Bakanlığı’nın bünyesinde toplandı. Ormanlık alanlarda yapılacak turizm yatırım kararlarında, Artık Tarım ve Orman Bakanlığı da dâhil, Diğer bakanlıkların hiç fikri sorulmayacak. Bu konuda doğrudan Turizm Bakanlığı yetkili olacak.
Bodrum’un cennet Pina yarımadasında, daha önce yanan ormanlık alanın, sonrasında nasıl imara açıldığını unutmadık. Anayasamıza rağmen bu bölgeye Halep Çamı değil, Beton diktiler.
Genel Başkanımız, Bu rezaleti, bu yeni düzenlemeyi dile getirince, Burnuna pudra şekeri çeken danışmanlarla iş tutan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı çıktı, Ağza alınmayacak, edepten yoksun laflar etti. Trollerini harekete geçirdi.
Biz sizi de, neyin peşinde olduğunuzu da iyi biliriz. Biz aziz milletimizin hakkını, hukukunu korumaya devam edeceğiz. Yanan ormanlık alanlara ağaç dikmek yerine, Çivi çakmaya, Beton dikmeye kalkanlar, Karşılarında Genel Başkanımızı ve bizi bulacaklarını bilsinler. Güçleri yetiyorsa da buyursunlar, Yanan ormanlara tek bir çivi çaksınlar.
'Milletin hesap soracağı gün yaklaşıyor'
Bunların tek bildikleri her krizde, her felakette, Millette İBAN numarası gönderip, Para istemek. Beşiktaş’ta terör saldırısı olur, İBAN numarası gönderirler. Eski ortakları darbe girişiminde bulunur, Vatan evlatları devleti sokaktan toplarken şehit olur, gazi olur. Bunlar İBAN numarası gönderirler. Salgın olur, Tüm dünya vatandaşını paraya boğar. Bunlar millete İBAN numarası gönderirler…
Yangında da aynısı oldu. Daha önce gönderilen İBAN numaralarının Cemaziyelevveli herkesin malumu… Cemaziyelahiri ise soru işareti… Toplanan yardım paraları, Tıpkı, Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar dolar gibi, Buharlaştırıldı. Başta Sayın Genel Başkanımız, Yıllarca bu paraların akıbetini kovaladık. Vatandaş da şimdi haliyle soruyor: “Hükümet bu dar günde bağış kampanyası başlatacaksa, Verdiğimiz bunca vergi kime, nereye gitti?”
Milletimiz; “Yangınla mücadeleyi de biz yapıyorsak, Hükümete ihtiyaç yok. Hükümet istifa” diye bağırıyor.
Millet, Saray Hükümetine sorumluluğunu hatırlatıyor: “Elinizden geleni yaptığınızı söylüyorsunuz Ama beceremiyorsunuz. Elinizden gelen yetmiyorsa, O zaman sıra ayağınızdan geleni yapmakta…Gitmek gibi mesela…” diyor.
Erdoğan Şahsım Hükümeti, Yaşanan bu felaketin sorumluluğundan kaçamaz. Bu ülkede kupon arazilerden, Devlet ihalelerinin kime gideceğine kadar, Siz karar veriyorsunuz. Ama iş hesap vermeye, sorumluluk üstlenmeye gelince, Aşk-ı Memnu’nun Behlül’ü gibi davranıp; “Erdoğan kaçar!” diyorsunuz. Nereye kadar kaçacaksınız? Milletin hesap soracağı gün yaklaşıyor.
Şu artık anlaşılmıştır; Devleti krize sürükleyen Erdoğan’ın gönlü de, Gözü de millete karşı mühürlüdür.
'Yaşananlar devletteki krizin yeni bir zirvesidir'
Orman yangınında genç bir evladımızı kaybettik. Şahin Akdemir evladımız, Orman işçilerine su taşırken alevlerin arasında kaldı. Ailesi aslan gibi yavrusunu kaybetti. Erdoğan, acılı aileye taziye ziyaretinde bulunmak yerine, Korumalarını göndertip, Aileyi ayağına getirtmiş. Bu bile başlı başına bir rezalettir. Siz milletin değerlerinden, Örfünden, ananesinden bu kadar mı koptunuz? İman tahtanızın altında, hiç mi yürek parçası kalmadı?
Çok açık söyleyelim: Yaşananlar devletteki krizin yeni bir zirvesidir. Ülkemiz yönetilmemektedir. Oradan oraya savrulmaktadır.
Bu Hükümetin görevde kaldığı her dakika, Bu ülkeye, bu ülkenin ekonomisine, toprağına, ormanına zarardır. Millete zarardır. Saray milletin çağrısına daha fazla kulak tıkamamalıdır. Sandık milletin önüne getirilmelidir.
Bunun öncesinde de, Tarımı ve hayvancılığı bitiren, Ormanları bitiren, Tarım ve Orman Bakanı derhal istifa etmeli, Ya da görevinden alınmalıdır.
Yangından zarar görenlerin yaraları hızla sarılmalıdır. Türk Hava Kurumu yeniden ayağa kaldırılmalıdır. Yangınları önlemede ve söndürmede, Teknoloji ve ekipman eksiklikleri acilen giderilmelidir. Kurumlar arasındaki koordinasyon sorunu çözülmelidir. Parti ayrımı gözetmeksizin, Hükümet, belediyelerle eş güdüm halinde olmalıdır. Yeni riskleri de dikkate alan, Yeni bir yangınla mücadele eylem planı hazırlanmalıdır. Ve gerekiyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, Orman Yangınlarıyla Mücadele için özel, Ve büyük bir birim kurulmalıdır. Silahlı Kuvvetlerimizin yangınla mücadelede, Canla başla çalıştığını biliyoruz. Ama özellikle kara birliklerimizin sahada görülmemesi, İnsanlarımızın kafasında soru işaretleri doğuruyor. Zihinlerdeki sorular giderilmelidir.
Mülteciler
Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Sadece devlette değil, Ekonomide de çok derin bir kriz yaşıyoruz.
Saray şürekâsı artık dengeyi tamamen yitirmiş, Bir çıkıyorlar, “Ekonomi çok iyi, Şahlanıyoruz,Aya sert ineceğiz, Temmuz’da uçacağız, Ağustos’ta kaçacağız, Avrupa’ya göre biz süper gücüz” diye hava basıyorlar.
Bir çıkıyorlar; “Suriyeli mülteciler olmasa ekonomi çöker.” Memleket batar” diye ağıt yakıyorlar.
Lafı hiç dolaştırmadan söyleyelim, Suriyelilerin, Afganların Üç otuz paraya çalışmasına bel bağlayan bir ekonomi zaten ağıt yakılacak bir ekonomidir.
Yükte hafif, pahada ağır ürün üretmeden, değer zincirlerinde üst basamaklara tırmanmadan, fakirlik tuzağından çıkamayız. Nitelikli eğitim olmadan, Nitelikli işgücü olmaz. Nitelikli işgücü olmadan da, Nitelikli üretim olmaz.
Üniversite sınav sonuçları
İşte birkaç gün önce üniversite sınav sonuçları açıklandı. Eğitim sisteminin acıklı durumu ortada. 2 milyon 592 bin üniversite adayı sınava başvurmuş. Bir milyona yakın aday, daha ilk aşama temel yeterlilik sınavını geçememiş.
Lise mezunlarımız, Türkçe ve sosyal bilimler sorularının yarısından fazlasını yapamamış. Matematik testindeki 40 sorudan, ortalama net 5,5 tanesi doğru yapılabilmiş. Fen testinde ise 20 sorudan ortalama net 3,8’ine doğru yanıt verilmiş.
Bu zayıf karne tek başına öğrencilerimizin değil, İdeolojik saiklerle eğitimi alt üst eden Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin de karnesidir.
'Sığınmacılar, CHP iktidarında, en geç iki yıl içerisinde barış ve huzur içinde, güvenle ülkelerine dönecektir'
Vur kaçtan para kaldırma, İmar değişiklikleriyle rant kapma, Köşeyi dönme anlayışının, Ülkeyi ve eğitimimizi getirdiği yer işte burasıdır. Oysa üretimde esas olan katma değerdir. Verimliliği artırmaktır. Esas olan, Türkiye’de çalışan bir emekçinin Bir saatlik emeğiyle ürettiği ürünün, Kazandığı paranın, Bir Alman’ın, bir Amerikalının, bir saatte ürettiği ve kazandığını geçmesidir.
Biz bunu yapmazsak, 10 milyona yaklaşan işsizlerimize iş bulamayız. Çağın gerektirdiği şartlarda üretim yapamayız, Yoksullaşma sarmalını kırıp atamayız. Erdoğan Şahsım Hükümetinin böyle bir vizyonu yok. Öncelikleri bambaşka. Millet değil; para baronları kazansın, Sığınmacılar üç para beş kuruşa çalışsın. Yandaş iş adamı kazansın, 3-5 milyar Avro rüşvet de bu işin cabası olsun.
Merkel’in giderayak söyledikleri milletimiz için açık bir uyarıdır. Ne diyor Merkel? “Türkiye Avrupa’nın parçası olamaz. Ancak Avrupa’nın mülteci gettosu olur. Bunun için de, Türkiye’ye 3-5 milyar avro rüşvet versek yeter.”
Bizim, bu millete ihanet stratejisini, bu emperyalist senaryoyu, bu çarpık anlayışı içimize sindirmemiz mümkün değildir. Türkiye’ye kurulan demografik, sosyal, ekonomik ve siyasi tuzak, beka sorunu ayan beyan ortadadır.
Bizim bu emperyalist senaryoya uyarılarımızın ardından, Bahçeli’nin de nihayet duruma, Yeni yeni uyandığı anlaşılıyor. Umarız sadece uyanmakla kalmaz. Büyüyen tehlikeye karşı, ortağını da kan uykusundan uyandırır.
Ama ne yazık ki güzel ülkemizi, “Avrupa’nın mülteci gettosu” yapma pazarlığına taraf olanların, Sığınmacıları siyasi ikballeri için koz olarak kullananların, Ensar-muhacir diyerek milleti yıllardır oyalayanların, İnsan haklarını, hukuku, adaleti tanımayanların, Bu sorunu çözme kapasitesi de, kabiliyeti de, arzusu da yoktur.
Bu sorun CHP iktidarında çözülecektir. Ülkemizde misafir olan sığınmacı kardeşlerimiz, CHP iktidarında, En geç iki yıl içerisinde, Barış ve huzur içinde, Güvenle ülkelerine dönecektir.
Enflasyon Raporu
Türkiye’deki kurumsal çöküş ve devlet krizinden, Ne yazık ki ekonomik kurumlarımız da nasibini fazlasıyla alıyor. TÜİK’in hali ortada. Ülkemizin para politikasının emanet edildiği, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın hali ise, Gerçekten çok üzücü…
Erdoğan Şahsım Hükümeti 3 yıldır iş başında ve Merkez Bankası’nda 4. Başkan görev yapıyor.
Ne yazık ki atanan son başkan da, “Sıfır güvenilirliğe” sahip. Çünkü hem AK Parti’nin eski vekili, Hem atanış yöntemi oldukça sorunlu, Hem de Erdoğan’ın “faiz sebep-enflasyon sonuç” gibi, Kerameti kendinden menkul iddiasına iman eden yazıları var.
Geçtiğimiz hafta bu başkan, Yılın üçüncü Enflasyon Raporunu açıkladı. Açıklarken de bazı önemli ifşalarda bulundu.
“Enflasyonla mücadelede yalnız kaldık” diyerek, Yüksek enflasyon için meslek odalarını, şirketleri, kurumları suçladı. Bunu Damat da denemişti. Sopayla, telefonlarla etiket fiyatları baskılandı da ne oldu? Enflasyon durmadı.
Başkan şirketleri suçlarken, Önemli bir bilgiyi de paylaştı. Türk Lirasındaki değer kaybı, Son bir yılda yüzde 30’un altında kalmasına rağmen, Tüm üretici ve satıcılar yüzde 30’un üzerinde zam yapmış.
Herkes yüzde 30 zam yaptıysa TÜİK’in enflasyonu bunun yarısında nasıl kaldı? Gerçek enflasyon yüzde 30’un üzerindeyse Memurun, emeklinin, işçinin Çalınan, gasbedilen hakkını bu durumda nereye koyacağız?
Yarından tezi yok, Ne kadar işçi ve memur sendikası varsa, Merkez Bankası Başkanını şahit gösterip, Bu hükümete ve TÜİK’e hemen dava açmalıdır.
Merkez Bankası Başkanı aynı açıklamada, Kayınpeder, Damadın bir olup buharlaştırdıkları, 128 milyar dolar rezervi Yeni SWAP işlemleriyle, Makyajlamaya devam edecekleri müjdesi verdi.
Ama döviz kasasındaki açık o kadar büyük ki, Rezerv makyaj tutmuyor. Bu nedenle bir de, Türkiye’nin kısa vadeli dış borç istatistiklerini revize edeceklermiş. Böylece rezervlerin kısa vadeli dış borcu karşılama oranı, Olduğundan daha iyi gösterilecek.
Biz kendilerini şimdiden uyarıyoruz, Zaten TÜİK’in verilerine güven kalmadı. Aynı güvensizliği Merkez Bankası verileri için de yaşatmayın. Bunun bedeli hem ülke hem ekonomi için ağır olur.
'Saray sosyetesi zenginleşirken, vatandaşın cebi boşaldı'
Fransız düşünür Voltaire; “Sıradan hırsız paranızı, cüzdanınızı, eşyalarınızı çalar. Siyasi hırsız geleceğinizi, hayallerinizi, Bilginizi, eğitiminizi, işinizi, gülümsemenizi çalar. İki hırsız arasındaki fark şudur: Sıradan hırsız, sizi seçer. Siyasi hırsızı, siz seçersiniz” demiş.
Bu sözü zaman zaman hatırlatıyorum. Çünkü Erdoğan Şahsım Hükümeti, Milletimizin geleceğini, hayallerini ve gülümsemesini çaldı, çalıyor.
Dünya üzerinde 116 ülkede, 160 bin kişiyle yapılan Duygu Araştırması Raporu’na göre, Türkiye, Vatandaşlarının en az gülümsediği ülke.
Peki, bunun sorumlusu kim? Elbette, Erdoğan Şahsım Hükümeti!
Ne diyor Orhan Veli “Pireli Şiir”inde… “Bu düzen böyle mi gidecek, Pireler filleri yutacak, Yedi nüfuslu haneye, Üç buçuk tayın yetecek.”
İşte tek adam vesayet rejimi, Ülkede tam olarak böyle bir düzen kurdu. Saray sosyetesi zenginleşirken, Vatandaşın cebi boşaldı.
Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin tercihleri milletten yana değil, emperyalistlerin çıkarlarından, bir avuç yandaş ve beslemeden, bir avuç Saray sosyetesinden yana oldu ama artık deniz bitti. Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, Bırakın milletin derdine derman olmayı, Gözünü bile açamayacak halde.
Biz Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, “Yeni Kurumlarla” “Yeni Kurallarla” ve “Yeni Kadrolarla” Ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak için göreve hazırız. Biz hazırız, milletimiz hazır.
Filenin Sultanları
Bu sıkıntılı günlerde çok ihtiyacımız olan, yüzümüzü güldüren bir haber geldi. Tokyo Olimpiyatlarında. Bugün Rusya’yı eleyerek, Çeyrek finale yükselen Filenin Sultanlarını gönülden tebrik ediyoruz. Başarılarının şampiyonlukla taçlanmasını diliyoruz.