Türkiye-ABD ilişkilerinde sıcak günler yaşanıyor. Türkiye'ye gelen ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından ortak bildiri yayımlandı. Ancak bildiride PYD/YPG'nin adı terör örgütleri arasında yer almadı.
Türkiye-ABD ilişkilerinde sıcak günler yaşanıyor. Türkiye'ye gelen ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından ortak bildiri yayımlandı. Ancak bildiride PYD/YPG'nin adı terör örgütleri arasında yer almadı.
Ankara ile Washington arasında, “Osmanlı tokadı” tehdidine kadar varan ilişkilerde, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye ziyareti ile “normalleşme” yoluna girildi. Sorunları görüşmek üzere “ortak mekanizma” kurmaya karar veren iki taraf, bunu bir de ortak bildiri yayınlayarak, kamuoyuna duyurdu. Ancak ortak bildiride, PKK, IŞİD (DAEŞ) ve El Kaide “terör örgütü” olarak isimleriyle sayılırken, PYD-YPG’nin adının konmaması dikkat çekti. Ortak bildiride aynen şöyle denildi;
“Türkiye ve ABD, DEAŞ, PKK, El Kaide ve diğer tüm terör örgütleri ve bunların uzantılarıyla mücadele konusundaki kararlılıklarını tekrarlarlar. İki taraf, İki ülke halkını doğrudan hedef alan terör tehditlerine karşı meşru müdafaa hakkını tanırlar”,
ABD, PYD-YPG’YE “TERÖR ÖRGÜTÜ” DİYEMEDİ
Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerekse Çavuşoğlu’nun Tillerson ile yaptıkları görüşmede ana gündemi ABD’nin Suriye’de, Türkiye tarafından bölücü terör örgütü PKK’nın uzantısı olarak kabul edilen PYD-YPG’ye verdikleri destek oluşturuyordu. Ancak buna rağmen, ABD tarafının isteği, Washington’un PYD-YPG’yi resmen “terör örgütü” olarak görmemesi nedeniyle, bu örgüt ismen ortak bildiriye girmedi, “diğer terör örgütleri” arasında geçiştirildi.
TİLLERSON DA PYD-YPG DEMEDİ, “SURİYE DEMOKRATİK GÜÇLERİ” DEMEYİ TERCİH ETTİ
Görüşme sonrasında yapılan ortak açıklamada bir başka dikkat çeken nokta, ABD Dışişleri Bakanı’nın da PYD-YPG’nin adını anmayıp, bunun yerine ana omurgasını PYD-YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nden bahsetmesi oldu.
Tillerson, Suriye Demokratik Güçleri’ne ABD’nin verdiği askeri desteğinin “hem zaman, hem de içerik olarak sınırlı olacağını” vurguladı.
MENBİÇ’TE YPG-PYD GÖRÜNÜR OLMAKTAN ÇIKACAK
Tillerson’un özellikle Suriye Demokratik Güçleri’ne atıf yapması, üstelik PYD-YPG’nin Fırat’ın batısında olan Membiç’te yer almayacaklarına dair önceki Başkan Barack Obama yönetiminin sözünü hatırlatması da açıklamanın önemli unsurlardan biriydi. Tillerson’un bu ifadesi, ABD’nin Suriye Demokratik Güçlerine desteği sürdürürken, Membiç’te bu gücün ana unsurunu oluşturan PYD-YPG’nin “daha görünmez kılınması” yönünde bir formülasyon üzerinde çalıştığı şeklinde yorumlandı. Eğer bu formülasyon gerçekleşirse, Washington yönetimi böylece hem Türkiye’yi rahatlatıp, hem de Suriye’deki ana müttefiki konumundaki PYD-YPG’den vazgeçmemiş olabilecek. Diplomatik gözlemciler, Washington’da bir süredir, Ankara’nın artan rahatsızlığını gidermek için bu formülasyon üzerinde çalıştığını ifade ediyorlar.
AFRİN DEMEDEN, UYARI YAPTI
Gerek Tillerson’un açıklamalarında, gerekse ABD ile Türkiye’nin yayınladıkları ortak bildiride Afrin’e vurgu olmadı. Ancak isim vermeden, Afrin’e yönelik TSK tarafından yürütülmekte olan Zeytin Dalı operasyonuna çokca vurgu yapıldı.
Tillerson, “sivillerin güvenliğinden” bahsederek, Zeytin Dalı operasyonunda bu konuya dikkat edilmesi mesajı verdi.
Ortak bildiride geçen bir ifade ise çok daha ilginçti. Bildiride, “Suriye içerisinde oldubittiler yaratılmasına ve demografik değişimlere yönelik tüm girişimlere kararlılıkla karşı dururlar.” cümlesi yer aldı.
Bu cümleyi Ankara’nın, Membiç’te, Fırat’ın doğusunda, Rakka’ta PYD-YPG’nin “demografik yapıyı değiştirmesine karşı çıkılması” olarak okurken, ABD bunu Afrin’de nüfus hareketleri yapılmasına karşı olunması olarak yorumlaması mümkün.
ABD, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DE, OHAL’İ DE “STRATEJİK ORTAKLIK ŞARTI” HALİNE GELDİ
ABD Dışişleri Bakanı’nın basın toplantısında Türkiye ile olan “stratejik ortaklığa” özel vurgu yapması önemliydi. Ancak Tillerson, OHAL’in devam etmesine, OHAL çerçevesinde çok sayıda tutuklu bulunmasına, ifade özgürlüğüne de vurgu yaparak, bu stratejik ortaklığın ileriye götürülmesi için, tüm bu unsurları birer “ön şart” haline de getirdi.
FARKLI MEKANİZMALAR, TEK VE “SONUÇ ALICI” MEKANİZMA YAPILDI
Türkiye ile ABD arasında, gerek Suriye, gerekle terörle mücadele, gerekse konsolosluk görevlilerinin tutuklanması ya da FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen’in iadesi konularının görüşüldüğü farklı mekanizmalar son dönemde zaten kurulmuştu.
Ancak iki taraf da, alt düzeyde olan ve farklı devlet kurum ve görevlilerinin katıldığı bu mekanizmalarının yeterli olmadığını görmüş olacak ki, tek bir “sonuç alıcı” mekanizma kurulması konusunda da anlaştı. Daha önce iki ülke arasında kurulmuş olan, gerek Dışişleri Bakanlıkları, gerek Adalet ya da Savunma Bakanlıkları arasındaki mekanizmaların yerini alacak bu yeni mekanizma, Mart’ta ilk toplantısını yapacak, aradaki sürede ise kimlerin bu süreçte görev alacakları belirlenecek.