İşte Alçı'nın o yazısı;
Yasemin çok daha iyi ama hala hastanedeyiz. Perşembeden beri dünyayı onun yanı başından izliyorum. Ne yazı yazabildim ne de detaylı olarak gelişmeleri takip edebildim.
Ancaak… Şu bir kaç gün içinde Türkiye’de öyle bir hukuksuzluk yaşandı ki bu rezalete kayıtsız kalamadım. Hiç bir demokrat kalamaz.
Tahmin ettiğiniz gibi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nden Türkiye'ye misafir gelmiş turistlere yapılan faşist linç girişiminden ve sonrasında Türk devleti nezdinde yaşanan skandallar zincirinden
bahsediyorum.
Öncelikle artık bu ülkede yaşayan ırkçı vandallar temel siyasi harita bilgisini akıllarına sokmalı: Bizim komşumuzun adı resmen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi.
Üstelik burası ilişkilerimizin mükemmel olduğu bir yönetim. Bir Türk olarak heceleyerek söylüyorum ki faşist çevreler öğrensin: KÜR-DİS-TAN.
KÜRT DÜŞMANLIĞINA İZİN VERMEMEK
Devletimizin valileri ve başsavcıları da bu hakikati unutmamalı.
Topraklarımızda Kürt düşmanlığına izin vermemek devlet ve yargı mensuplarının görevi.
Neçirvan Barzani yönetimindeki Kürdistan'ın bir bayrağı var ve elbette burada yaşayanlar bu bayrakla atkı da takarlar. Bu bayrağı gururla da taşırlar.
Türkiye'de PKK terör örgütü bayrağı kimse açamaz ama isteyen, komşumuz Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin bayrağı renginde kaşkol da takar eşarp da takar. Bunları takana engel olmaya çalışmak ya da takanı dövmeye kalkmak zorbalıktan başka bir şey değil. Bu çok açık bir suç.
Aslında bu yazıyı çok daha sert tonda yazıyordum çünkü bilgisayarın başına oturduğum sırada bu ırkçı linç girişimine dair devletimiz ve yargımız nezdinde adalet yönünde tek bir olumlu girişim bile yaşanmamıştı.
NİHAYET OLUMLU BİR GELİŞME
Ancak ilerleyen saatlerde hem Çaykara hem de Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde bu girişimi örgütleyen mavi gömlekli provakatör hakkında inceleme başlatıldığı haberi geldi.
Bu kişi artık güvenlik kuvvetlerince aranıyor.
Gerçi derhal bu linç girişimi sonrası o mavi gömlekli ırkçı provakatör gözaltında nezarethanede olmalı, çoktan mahkemeye sevk edilmeliydi.
Bu saldırgan Uzungöl'ün yerlisi değil, dışardan gelmiş.
Orayı karıştırmakla 'görevli' olma ihtimalini de unutmamak gerekir. Türkiye'de defalarca gördüğümüz klasik provakasyon filmidir bu.
Olayın ertesinde bu provokatörün yerine ve tam aksine ülkemizde misafir olan ve Kürt oldukları için linç edilmek istenen 9 Iraklı turist önce gözaltına alındı ve sonra da hukuksuz biçimde sınırdışı edildiler. Hakikaten söyleyecek kelime bulamıyorum. Utanç verici bir hadise.
TURİZME KUMPAS
2019 sezonunda turizm bu kadar mükemmel giderken birileri Türkiye'ye ve özel olarak da Doğu Karadeniz bölgemize kumpas kursa ancak bu kadar başarılı olabilirdi!
Hem Trabzon Valisi İsmail Usta'ya hem de Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Tuncel'e buradan sesleniyorum: Bir de Türkiye'yi rezil etmeye çalışan mavi tişörtlü faşist linç organizatörüne devlet övünç madalyası verseymişsiniz tam olacakmış!
Bu linçten sonra hem Trabzon Valiliğinin hem de Çaykara ve Trabzon Cumhuriyet Başsavcılıklarının ilk açıklamaları hakikaten skandalın da ötesindeydi.
PİS KOKULAR GELİYOR
Yazıya başlarken kafama koymuştum. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya seslenecek ve derhal Trabzon Valisi İsmail Usta'nın görevden alınması gerektiğini ifade edecektim.
Aynı şekilde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve HSK Başkanı Mehmet Yılmaz'a çağrıda bulunacak ve Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Tuncel için de aynı talebi ifade edecektim. Bu kriz çok kötü yönetildi.
Turistlerin sınırdışı edilmesi büyük hukuksuzluktu ve bu durum Türkiye'ye çok zarar verdi.
Fakat hem Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının berbat açıklamasından sonra sosyal medya hesaplarının kapatılması hem de Trabzon Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü nezdinde Uzungöl'ü karıştıran ırkçı provakatörün aranıyor olması en azından yapılan büyük yanlıştan dönüldü diye düşünmeme yol açtı. Bu sürecin bizzat takipçisi olacağım.
Bağcı dövmeye değil üzüm yemeye odaklanalım. Bu dakikadan sonra hem Sayın Vali Usta hem de Sayın Başsavcı Tuncel çok güzel bir şehir olan Trabzon’a da zarar vermiş olan bu provakasyonu çözmeye ve sorumlularıyla ilgili de ceza sürecini başlatmaya odaklanmalılar. İlk başta panikle yaptıkları büyük yanlışı telafi etmeye gayret etmeliler.
Bu işin içinden pis kokular geliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de bu inceleme ve soruşturmanın derinleşmesine her türlü desteği vermeliler.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU BİR TELEFON ETSE...
Öte yandan Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nden Uzungöl ve civarına gelmeyi düşünen turistleri rahatlatacak açıklamalar devlet tarafından yapılmalı.
Mesela bence Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hemen Neçirvan Barzani'yi arayarak bu çirkin saldırıyla ilgili üzüntülerini bildirmeli.
TURİZM BAKANI MAĞDUR TURİSTLERE JEST YAPMALI
Aynı şekilde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy da Barzani'ye Benzer mahiyette bir telefon açabilir. Hem Türkiye'nin hem de Türk turizmin çok lehine bir girişim olur bu.
Ayrıca konu sadece turizm ve Kürdistan ile ilişkilerimiz değil.
Ülkemizde yaşayan 20 milyon kadar Kürt yurttaşımızın da tamamının rahatsız olduğu bir olay bu. Kürt yurttaşlarımızın kazanılması bakımından çok önemli bir mevzu...
Ben ayrıca Kürt oldukları için önce lince uğrayan sonra da hukuksuz yere sınırdışı edilen Iraklı turistlere de Mehmet Ersoy'un başında olduğu Turizm Bakanlığı'nın güzel bir jest yapması gerektiği kanaatindeyim.
O kişiler ülkemizde bizzat Bakan Bey'in girişimiyle nerede istiyorlarsa orada ağırlanmalılar. Sayın Ersoy kendi sahip olduğu oteli de devreye sokabilir. Dış dünyada da ses getirecek bir jest olur bu.
Sonuç olarak Türkiye'nin bölgedeki gücü ve itibarı için bu söylediklerim yapılmalı. Bölge insanlarını dışlayarak ve kimliklerinden ötürü aşağılayarak bölgede öncü güç filan olamayız!