Muharrem İnce'den Erdoğan'a: Kendisi sürekli Pinokyo gibi yalan söyleyip...

Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce Balıkesir'de vatandaşlarla buluştu. İnce konuşmasının başında kendisine 'kukla' diyerek seslenen Erdoğan'a, "Dün bana 'kukla' demiş

Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce Balıkesir'de vatandaşlarla buluştu. İnce konuşmasının başında kendisine 'kukla' diyerek seslenen Erdoğan'a, "Dün bana 'kukla' demiş. Kendisi sürekli Pinokyo gibi yalan söyleyip, burnu uzayacağı için bana kukla diyor tabii" şeklinde cevap verdi. Projelerini bir bir sıralayan İnce, Erdoğan'ın cevaplamasını isteyerek bir de şu soruyu yöneltti: "Demirel'in yaptığı köprüden 10 liraya geçiyoruz da seninkinden niye 100 liraya geçiyoruz?"

İnce’nin konuşmasından satırbaşları;

“Gençliğimin kenti, Kuvvayı Milliye’nin kenti Balıkesir, ‘Tamam’ demiş. Bir şey soracağım. Acaba stadyuma gitsek sığar mıyız? Benim hemşerim dün Balıkesir’deydi, meydana gelemedi, stadyumda yaptı mitingi. Burada 5 stadyum var 5 stadyum. Bir de geçen gün demiş ki, gençler bana bir bisiklet getirdiler, ben de bindim. Demiş ki, ‘Sen bisiklete binmeye devam et’. Ona gençliğimin şehri Balıkesir’den sesleniyorum, doğru ben bisiklete binmeye devam edeyim, sen de ecdat yadigarı ata bin de göreyim. Hadi git ata bin de göreyim. İkide birde diyorsun ya, ‘Osmanlının torunuyum’. Biz sanki başkasının torunuyuz. Ben de Osmanlı torunuyum.”

“Bir de bir şey daha demiş. (Meydanda yuhalayanlara) Yuhalamak yok, haddini bildirmek var. Dün bana ‘kukla’ demiş. Kendisi sürekli Pinokyo gibi yalan söyleyip, burnu uzayacağı için bana kukla diyor tabii.”

‘KiM YÖNETECEK ANLATAYIM’

“Aklı sıra CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ile beni birbirimize düşürecek. Fitne sokmaya çalışıyor. Diyor ki, ‘Hangisi yönetecek?’ diyor. Anlatayım sana bak. Sen daha yasamayı, yürütmeyi, yargıyı anlyayamamışsın. Ben Cumhurbaşkanı olduğumda bakanlar kurulunu ben belirleyeceğim, yürütmenin başında olacağım. Sayın Genel Başkan da yasama da yani TBMM’de olacak. Yasama ayrı, yürütme ayrı. Ama sen her şeyde tek adam olmak istediğin için hala bu İnce ayrıntıyı öğrenemedin. Sana önerim şu, beraber yola çıktığın arkadaşlarından yanında kim kaldı, sen ona bak. Bak Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ertuğrul Yalçınbayır, Abdüllatif Şener yanında yok. Tek başına kaldın. Hiçbirisi yok.”

“ARAMIZDAKİ FARK BU”

“Bir otomobil polemiğidir sürüp gidiyor, bir anlatayım. Erdoğan diyor ki, ‘Yerli otomobil yapacağız’. Ben de diyorum ki, ‘sen ilkel teknolojiye, kaportasına, koltuğuna talipsin ben otomobilin beynine talibim.’ Bir; Otomobili yapmak; iki, otomobili yapan robotu yapmak; üç otomobili yapan robotun beynini, yazılımını yapmak. İşte ben üçüncüsüne talibim. Sen 30 yıl önceki teknolojiye talipsin. Aramızdaki fark bu.

Az önce mezun olduğum Necati Bey Eğitim Fakültesi’ne gittim. Türkiye’nin en köklü eğitim fakültelerinden birisi. Necati Bey 1925-1929 arasında Milli Eğitim Bakanımız. Karma eğitim onun döneminde başlamış, latin harflerine onun döneminde geçilmiş. Köylü çocuklarını yatılı okullarda onun döneminde okutmaya başlamışız. 1915 yılında Karesi Darül Muallimi’nin geleneği devam ediyor. Böyle bir okulda okul arkadaşlarımla buluştum. Onlarla 18 yaşında çektirdiğimiz fotoğrafları, 54 yaşında bir daha çektirdik.

Tabii bazılarının 18 yaşında üniversite kantininde fotoğrafı olmayabilir, onu bilemem. Ama ben gittim, okuldan çıkış belgemi tekrar aldım. Herkesten bekliyorum. TC Anayasası diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı olabilmen için en az 4 yıllık bir fakülteden mezun olman lazım’. Yani 8 dönem okuman ve bunu ispat etmen lazım. Birisi diyor ki, ‘Yahu peygamberin diploması mı vardı?’ Hazreti Peygamberimizin tabii ki diploması yoktu. Hazreti Peygamberimiz ‘Benim diplomam var’ dedi mi hiç. Biz var diye iddia etmiyoruz. Önce buradan başlayalım.”

EĞİTİMDEKİ 25 MADDELİK YENİLİĞİ AÇIKLADI

“Tarımı Tarım Bakanının memleketi Şanlıurfa’da, sanayiyi Kocaeli’nde, ayrıntılı olarak dış politikayı İzmir’de ve eğitimi Mustafa Necati’nin memleketi Balıkesir’de konuşacağım. Sizlere Allah’ın izni, milletin isteğiyle Cumhurbaşkanı olduğumda, eğitimde yapacağımız 25 maddeyi şimdi tek tek anlatacağım. Eğitimde yapacaklarımız: Hedefimiz başlangıcından itibaren bittiği yere kadar eğitimi parasız yapmak. Okul öncesinden doktoraya kadar hiçbir sınavdan ücret alınmayacaktır. Dindir bir nesil yetiştirilmesinden hiç rahatsızlık duymam ama asla kindar bir nesil yetiştirmeyeceğiz. Eğitimde dayatma değil, uzlaşmayı sağlayacağız. Eğitim siyasal bir hesaplaşma alanı olmayacak. Okul türleri arasında ayrım yapılmayacak. İmam hatip de Fen lisesi de aynı muameleyi görecek. Okul öncesi eğitim zorunlu olacak. Engelli çocuklarımız için bütün engelleri kapatacağız. Okulların açık olduğu günlerde öğrenci ve eğitim çalışanlarına toplu taşıma ücretsiz olacak. Taşımalı eğitim, ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf uygulaması kaldırılacak. Kapanan köy okullarını yeniden açacağız. Çocuklarımızı istemedikleri hiçbir okula göndermeyeceğiz. Öğretmenler değerli meslektaşlarım 24 Kasım’da hepinize bir maaş ikramiye vereceğiz, öğretmenleri 3600 ek göstergeden göstereceğiz, ek ders ücretlerini vergiden muaf tutacağız.”

Öğrenciler size sesleniyorum; size sözümdür 2 yıl içinde hiçbirinizi tarikat yurtlarına muhtaç etmeyeceğim. Üniversite öğrencileri 19 Mayıs ve 29 Ekim’de 500’er lira burs alacaksınız. Mezun olduğunuzda iş bulamazsanız 2 yıla kadar kredileriniz ödenmeye devam edecek. YÖK’ü kaldıracağız. 10 bin öğrenciyi her yıl yurt dışına göndereceğiz. Rektörler yeniden seçimle iş başına gelecek. Kısacası eğitime parasız, bilimsel, laik ve demokratik hale getireceğiz. Bunları bir fizik olarak sözleşme kabul etmenizi isterim. Bu milletle aramda bir sözleşmedir.

“BUNUN CEVABINI VER”

Benim değerli hemşerim yine şöyle bir laf etti. Ben dedim ki, ‘Bak demirden, betondan köprü yapmak kolay iş. Birincisini Demirel, ikincisini Özal, üçüncüsünü Erdoğan yaptı. Dördüncüsünü de İnce gelir yapar’ dedim. Bana verdiği cevap, ‘Senin haddine mi düşmüş köprü yapmak’. Bak parayı bastın mı köprüyü yaparsın ama soruma cevap ver. Demirel’in yaptığı köprüden 10 liraya geçiyoruz da seninkinden niye 100 liraya geçiyoruz? Bunun cevabını ver. Sevgili hemşerim betondan demirden köprü yapmak kolay, ben gönüllere köprü kuruyorum.

“GARİBAN YATINI”

Bana diyorsun ki, ‘Gariban Cumhurbaşkanı’. Doğru sana göre garibanız. 3 Kasım 2002’de ben milletvekili olduğumda sen daha değildin. Benden 5 ay sonra milletvekili oldun, başbakan oldun. Hemen hemen 16 sene aynı maaşı aldık. Anlayamadığım yer şurası. İkimiz aynı maaşı almamıza rağmen ben niye gariban kaldım da sen zengin oldun? Ben aslında ben dünyanın en zengin adamıyım. Ben insanları Türk Kürt diye ayırmam, Alevi Sünni diye ayırmam, sağcı solcu diye ayırmam, kadın erkek, AK Partili CHP’li diye ayırmam. Yahu kardeşim ben insanları seviyorum, ben dünyanın en zenginiyim.

“GİT AKP’NİN YIKTIĞI CAMİYİ GÖR”

Bir de ikide bir de söylediği yalan var, Pinokyo gibi burnu uzayacak. ‘CHP camileri yıktı’ diyor. Yahu camiler senin tapulu malın mı? Camiler hepimizin, bütün müslümanların. Eğer ‘Cami yıktı’ diyorsan, git burada AKP’nin yıktığı camiyi gör. Balıkesir’in girişinde solda, 52 Evler’e gelmeden solda, yıktığın caminin hesabını ver önce. Yine bir başka konu. Buradan söz veriyorum, 18 yaşında bu şehrin sokaklarında karış karış dolaşmış birisi olarak söz veriyorum. Değerli AK Partili kardeşim, Muharrem İnce Allah’ın izni, milletin isteğiyle Cumhurbaşkanı olduğunda, kandırılma, o kandırılabilir, sen kanma. Onu daha ilkokulu bile bitirmemiş FETÖ kandırdı. Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı olunca başörtüsünü yasaklayacakmış. Buradan söz veriyorum, ister sokakta, ister evinde, ister devlet dairesinde, ister okulda tak. Bu konu kapanmıştır.”

“PENSİLVANYA’YA GİTTİN Mİ?” SORUSU

“Seni desteklemeyen herkesi ‘hain, FETÖ’cü, bölücü’ diyor, iftira atıyorsun. İki kere sordum, cevap alamadım. Cumhurbaşkanı olunca devletin belgeleri elime geçeceği için zaten açıklayacağım. 2001’de partiyi kurarken icazet almak için Pensilvanya’ya gittin mi, gitmedin mi? Soru bu, basit. Kiminle gittiğini biliyorum. Ona zarar gelmemesi için söylemiyorum. Cumhurbaşkanı seçilince gün, saatiyle birlikte açıklayacağım. Bana, millete cevap ver. Bank Asya’nın kurdelasını sen kesiyorsun, gariban 100 lira yatırdı diye işinden atıyorsun. Sende hiç vicdan, merhamet, Allah korkusu yok mu?”

“Yine bir başka konu. Devlet yönetmek ciddi bir iştir. Ekonomi Bakanı diyor ki, yabancı bir güç varmış, ‘gizli bir el’, ‘dış mihrak’ bizi tehdit ediyormuş, dolarla terbiye ediyormuş, bu da meydan okuyormuş. Böyle bir dış mihrak varsa, söz senin yanında duracağım, gel beraber mücadele edelim. Köprülerden geçiş garantisini dolar üzerinden anlaşma yapan sen misin, ben miyim? Hem dolar üzerinden anlaşma yapacaksın, ondan sonra dolar arttı mı, ‘bana dış mihrak oyun oynuyor’ diyeceksin. O zaman sen o dış mihrakın ortağısın. Dış mihrak sensin. Köprüden geçmeden para ödüyoruz, uçaklar kalkmadan havaalanına para ödüyoruz, hastalar yatmadan hastaneye para ödüyoruz. Deli Dumrul vergisi. ”

DIŞ BORÇ

“Peki bir soru daha, yabancı bir güç varmış. Bakın AK Parti’ye oy verenlere sesleniyorum, duyduğunuza inanmayım, şu kafayı hep beraber çalıştıralım. Bize diz çöktürmek istiyorlar’ diyor. Türkiye’nin 450 milyar dolar borcu var? Kime bu borç? Dubai’ye, Singapur’a, New Yokrk’a, Londra’ya, para babalarına. 450 milyar dolar. Bunun 320 milyar dolarını 16 yılda aldı Türkiye. Yani Erdoğan aldı. Burada bir şirket var, borç para aldım. Peki borç para aldığım şirket beni iflas ettirirse bir kazancı olur mu, olmaz. İflas ettirirse alacağını alamaz. Enayi mi? Adam alacağını tahsis etmek ister. Ey aziz milletim seni kandırıyorlar.”

Türkiye Haberleri