CHP, HDP ve İYİ Parti; AKP ve MHP’nin seçim mevzuatında değişiklik teklifine muhalefet şerhi düştü. CHP’nin muhalefet şerhinde, “Kanun teklifinin özeti şudur: Seçim kanunları, AKP ve MHP lehine olduktan sonra, temsilde adaletsizlik ve koltukta istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir” yorumu yapıldı. Cumhurbaşkanının propaganda yasaklarından muaf olmasına ilişkin HDP şerhinde, “Usulsüzlüğün olağan ve yasal hale getirilmesi” nitelendirmesi yapıldı. İYİ Parti şerhinde ise “Cumhurbaşkanı, seçim propagandası yapmakta elindeki devlet gücüyle iktisadi ve siyasi tüm alanları baskılamaktadır” değerlendirmesi yer aldı.
TBMM Adalet Komisyonu’nda 15 maddelik “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin” görüşmeleri, geçtiğimiz çarşamba günü 17 buçuk saat süren kesintisiz mesai sonucu tamamlandı. AKP ve MHP’nin hazırladığı kanun teklifi, muhalefetin itirazlarına rağmen oyçokluğu ile kabul edildi ve Genel Kurul'a sevk edildi. CHP, HDP ve İYİ Parti, ayrı ayrı hazırladıkları muhalefet şerhlerini TBMM Başkanlığı’na sundu.
'Halk egemenliğini zapturapt altına alabileceğini sanmaktadır'
Komisyon görüşmelerinde toplam 15 kalemde ek madde ihdası önerisinde bulunan ve hepsine ret yanıtı alan CHP’nin şerhi, Anayasa Komisyonu CHP Sözcüsü İbrahim Kaboğlu ve Anayasa Komisyon Üyesi Aysu Bankoğlu, Levent Gök, Bülent Tezcan, Ali Mahir Başarır ve Murat Emir tarafından hazırlandı.
CHP muhalefet şerhinde, teklifin ana unsurunu oluşturan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için “parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme” tanımı yapıldı. Haziran 2023’ten yaklaşık 14 ay önce sunulan teklif için şerhte, “Kanun, özel çıkarlar için değil, kamu yararı için çıkarılır. Oysa AKP ve MHP, siyasi tarihimizden ders almamakta ve Meclis çoğunluğu aracılığıyla seçim mevzuatını kendi lehine yontarak halk egemenliğini zapturapt altına alabileceğini sanmaktadır. Tarih, nasıl daha önce de kamusal yetkilerini kendi çıkarına ve ülke aleyhine kötüye kullanan siyasi partileri tarihin çöplüğüne gömdüyse, aynı şeyi önümüzdeki ilk genel seçimlerde de yapacaktır” değerlendirmesi yapıldı.
'Temsilde adaletsizlik koltukta istikrar'
Seçim mevzuatında yapılan bir önceki değişiklik ile ittifak modellemesinin getirildiği anımsatılan şerhte, “Cumhur İttifakı’nı oluşturan iki partinin çoğunluğu kaybetme riski karşısında ve mümkün mertebe daha az vekil kaybetmek adına, 2018’de getirilen bu hesaplama yönteminden geri dönülerek; seçim çevrelerinde her partinin kendi oyu oranında temsiliyet kazanması usulü önerilmektedir. Bunun adıysa, temsilde adalet ilkesini parti çıkarlarına kurban eden, seçim mevzuatını koltuk sevdalılarının oyuncağına çeviren bir siyasi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir” denildi
'Seçim sandığına vurulan kilit'
Yönetim istikrarı gerekçesiyle yüzde 10’luk barajın yüzde 7’ye düşürülecek olmasına ise şerhte, “Cumhur İttifakı, MHP’yi kurtaracağını düşündüğü oranla yetinmekte ancak bu oranın daha da altına inmek suretiyle bir ittifaka dahil olmayıp da Meclis’e girme mücadelesi veren partilerin önünü açacak demokratik tavrı göstermekten titizlikle kaçınmaktadır. Kanun teklifinin özeti şudur: Seçim kanunları, AKP ve MHP lehine olduktan sonra, temsilde adaletsizlik ve koltukta istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir” değerlendirmesi yapıldı.
Teklifteki en tartışmalı maddelerden biri olan cumhurbaşkanının propaganda yasakları kapsamına alınmamasına için şerhte, “Seçim sandığına vurulan bir kilit... Cumhurbaşkanı’na seçim yasağı getirilmemesinin ve kamu hizmetine tahsis edilmesi gereken vergilerin bir şahsın siyasi bekası için istismar edilmesinin kanun teklifindeki sükûtla ikrarı, AKP ve MHP’nin demokrasi karşıtlığının açık seçik bir ifadesidir” yorumu yapıldı.
HDP: Yüzde 7 iktidar ortağına yönelik düzenleme
HDP’den Anayasa Komisyonu Üyesi Meral Danış Beştaş, Hüseyin Kaçmaz ve Erdal Aydemir tarafından hazırlanan muhalefet şerhinde, 12 Eylül 1980 sonrası siyasete demokratik katılıma ilişkin geniş değerlendirme yapıldı.
Şerhte, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülecek olması için “İktidar tarafından demokratik bir gelişme gibi lanse edilmiştir. Oysa, seçim barajı meselesinin salt iktidarın ortağına yönelik bir düzenleme olduğu tüm kamuoyunun ortak tespitidir” denildi.
'Usulsüzlüğün olağan ve yasal hale getirilmesidir'
Cumhurbaşkanının seçim yasakları kapsamına alınmamasına ilişkin şerhte, “İktidar partisi genel başkanının ‘cumhurbaşkanı’ sıfatından kaynaklı olarak hem kamu olanaklarından yararlanabilmesi hem de yasaklardan muaf tutulması adil bir şekilde seçime girilmesinin önünde engel olduğu kadar, yurttaşların ortak emeği ve vergileriyle oluşan cumhurbaşkanlığı bütçesinin bir aday veya siyasi parti lehine olacak biçimde harcanması usulsüzlüğünün olağan ve yasal hale getirilmesidir” ifadeleri yer aldı.
İYİ Parti: Seçimi kaybetme korkusuyla bu teklifi hazırladığı açıktır
Anayasa Komisyonu Üyesi Feridun Bahşi tarafından hazırlanan İYİ Parti’nin muhalefet şerhinde ise şu ifadeler kayıtlara geçti:
İktidar, bu kanun teklifinde de olduğu gibi, mevcut yasaları şahsi siyasi menfaatleri doğrultusunda düzenlemenin ve tabiri caizse mevzuatı yamalı bohçaya çevirmenin kısa vadede kendisine bazı faydalar sağlayacağı düşüncesinde olabilir ama unutulmaması gerekir ki; tüm bu çabalar beyhude çabalardır. Türk siyasi tarihi, hukukun üstünlüğünü ihlal eden ve her türlü demokratik ilkeyi hiçe sayan bu otoriter zihniyeti büyük bir utanç ile hatırlayacaktır… Siyasi iktidarın, iktidarını kaybetme korkusuyla bu teklifi hazırladığı aşikardır. Ancak unutulmamalıdır ki bugüne kadar millet iradesini yok sayan ve yalnızca seçim kazanma ihtirası ile seçim yasaları üzerinde karanlık oyunlar oynamaya kalkışan her iktidar, ilk seçimde iktidarını kaybetmiştir. Hiç şüphe yoktur ki, iktidarın demokratik siyasete yönelik bir silah olarak hazırladığı bu kanun teklifi de dönüp dolaşacak ve iktidarın kendisini hedef alacaktır…
Devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla cumhurbaşkanı, seçim propagandası yapmakta elindeki devlet gücüyle iktisadi ve siyasi tüm alanları baskılamaktadır. Gerek seçim öncesinde gerekse seçim sonrasında ve hatta 2017 referandumunda yaşandığı üzere seçim günü dahi cumhurbaşkanının seçim süreçlerine doğrudan müdahalesi olduğu unutulmamalıdır.